๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Ahkam Hadisleri => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 29 Temmuz 2010, 06:45:09



Konu Başlığı: Muhtelis–Müntehib-Hain-Cahidül-Âriye
Gönderen: Zehibe üzerinde 29 Temmuz 2010, 06:45:09
Muhtelis–Müntehib-Hain-Cahidü'l-Âriye
 

Bu dört sıfattan birini kendinde taşıyan kimse sarık (hırsız) ayılabilir mi? Aynı zamarda hırsız hakkında uygulanan el kesme ce-ası böylesi hakkında da uygulanabilir mi?

Mulıteîis; Çalıp çırpan, alıp kaçan anlamına;

Müntehib; yağmacılık ve çapulculuk eden anlamına; Hâin; lyânette bulunan anlamına;

Câhidü'l-Âriye; ödünç ve iğreti verilen mal veya parayı inkâr iden anlamına gelir.                                         

Toplum yapısında gizlice, sinsice, ustaca evlere, iş yerlerine girip iirsızlık yapanlar bulunduğu gibi, başkasına ait malı bulunduğu yerde calip çırpan, kapıp kaçanlar, kargaşa anlarında, fırtınalı günlerde yağmacılık ve çapulculukta bulunanlar; hıyanet içinde olup zimmetine pir şeyler geçirenler ye kendisine ödünç veya iğreti verilen mal veya Darayı inkâr edenler de eksik değildir.

Böyleler! hakkında cezaî müeyyide olarak neler belirlenmiştir ve uygulamada nasıl bir yol izlenmiştir? Bütün bu soruların cevabını hem hadîslerde, hem de hadîslerle istidlal ve ihticacda bulunan ilim adam-.armın çıkardığı hükümlerde bulmak mümkündür. [466]

 

İlgili Hadisler
 

Cd6ir (r.a.) den yapılan rivayeti göre, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Hâin, müntehib ve muhtelis hakkında el kes­me (hükmü) yoktur," [467]

ibn Ömer (r.a.) dan yapılan rivayette, adı geçen şöyle demiştir: "Mahzum kabilesinden bir kadın ödünç veya iğreti mal ve eşya alır ve (sonra da) inkâr ederdi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) Efendimiz onun elinin kesilmesini emretti." [468]

Hz. Aişe (r.a.) dan yapılan rivayette, adı geçen şöyle demiştir: "Mahzum kabilesinden birkadın (şundan bundan) iğreti ol­arak mal ve eşya alır ve (sonra da) inkâr ederdi. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz onun elinin kesilmesini emretti. Bunun üze­rine o kadının ehli (hısım ve yakınları) Üsame b. Zeyd'e gelerek konuştular. Üsame da o kadın hakkında Peygamber (s.a.v.) Efendimizle konuştu. Peygamber {s.a.v.) Efendimiz ona şöyle dedi: "Ya Üsameî Bir daha seni Aziz ve Celîl olan Allah'ın belirle­diği hadlerden bir had (din uygulanmaması için) şefaatçi ol-Tnnnı ^örmeyeyim." Sonra da Resûlüllah (s.a.v.) kalkıp insanlara  manı görmeyeyim, oumauc şöyle hitabede bulundu: "Şüphesiz sizden öncekilerden heiaK olanlar ancak onlardan bir şerîf (ileri gelen soylu kişi) hırsızlık yapınca onu bırakırlardı. Onlardan bir zayıf (sıradan bir kimse) hırsızlık edince onun elini keserlerdi. Canımı kudret elinde tu­tan yüce kudrete yemin ederim ki, eğer hırsızlık eden kişi Mu-hammed'in kızı Fatıma bile olsa mutlaka onun elini keserim." Böylece Resûlüllah (s.a.v.) Mahzum kabilesinden olan o kadının elini kesti." [469]

 

Müctehidlerin İstinbat ve İstidlalleri
 

a) Hanefîlere göre; ödünç veya iğreti alman ve sonra da müsteiı (iğreti alan) tarafından. inkâr edilen şey, korunduğu yerden gizlice alman şeyden ayrı bir anlam ve hüküm taşımaktadır. Zira sirkatin el . kesmeyi gerektirmesi için şartlarından biri de malı gizlice korunduğu yerden alıp korunduğu yerin dışma çıkarmaktır. Ödünç veya iğreti ola­rak alındıktan sonra inkâr edilen bir mal bu tarifin veya şartın dışında kalmaktadır. O bakımdan el kesmeyi değil ta'zîri gerektiren bir suçtur.

Ebû Cafer Tahâvî de aynı görüşte olup delil olarak Hanefîlerden yana şu hadîs ve rivayetleri nakletmiştir:

İbn Vehb'in Cüreyc'den, onun da Ebû Zübeyr'den, onun da Câbir (r.a.) den yaptığı rivayete göre, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle bu­yurmuştur: "Haîn, muhtelis ve müntehib hakkında el kesme hükmü uy­gulanmaz." [470]

Haîn, hiyânet kökünden bir sıfattır. Kendisine güvenilip iğreti veya ödünç olarak bırakılan bir emanet eşyayı zayi' edip kendisine böyle bir emanetin verildiğini inkâr eden kimseye sıfat olarak kullanılır.

Müntehib: nehb kökünden türetilen bir sıfattır. Başkasına ait malı ağız kalabalığı ve şarlatanlık yaparak yağmalayan kimse demektir.

Muhtelis ise, şunun bunun malım kapıp kaçan kimse demektir. [471]

Sonra da Tahâvî bu görüş ve içtihadın İmam Ebû Hanîfe, İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e ait olduğunu açıklamıştır.

Mahzum kabilesine mensub kadının aldığı ödünç, iğreti şeyi inkâr etmesinden dolayı elinin kesilmesi de sahîh hadîse dayanmaktadır. An­cak Hanefîler bu rivayetlerle değil, daha çok İbn Cüreyc tarikiyle yapılan rivayeti maksada daha uygun bulup onunla istidlal etmişlerdir.

b) Şâfiîlere göre, hıyanet yoluyla işlenen suçtan dolayı el kesil­mez. Nitekim hanımefendisinin altmış dirhem değerinde olan tarağını çalan cariyenin elinin kesilmeyeceğini Hz. Ömer (r.a.) beyân etmiştir. Ortada bir hıyanet var, ama kendisine güvenilen cariye onu kötüye kullanmıştır. Bu yüzden ta'zîr cezası uygulanabilir. [472]

Bunun gibi evin içinde kocasının malını veyahut adam karısının malım veya hizmetçi ev sahibinin malım çalacak olursa bundan dolayı el kesme cezası uygulanmaz. Çünkü bu daha çok hiyânet kapsamına girmektedir.

Ödünç veya iğreti olarak emtia aldıktan sonra veya yanma emane­ten bırakıldıktan sonra aldığını, yanma emaneten bırakıldığını inkâr eden kimsenin de eli kesilmez. Bu da hiyânet sayılır ve ona göre ta'zîr cezası verilir.

İmam Şafiî bu hususta şunu da söylemiştir: "İhtilas'(malı kapıp kaçmak) da sirkat (hırsızlık) gibi değildir. Ondan dolayı el kesilmez. Çünkü korunduğu yerden gizlice alınıp götürüİmemiştir. Aynı zamanda yol kesme anlamına da gelmez.

Mâlik'in İbn Şihab'dan yaptığı rivayete göre, başkasına ait em-tiyayı kapıp kaçan bir adamı yakalayıp Mervan b. Hakem'in huzuruna çıkardılar. Mervan onun elini kesmek istedi. Ancak ashabdan Zeyd b. Sâbit'e adam göndererek bu meseleyi sordurdu. Zeyd (r.a.) "Hılsette kati' yoktur" diye cevap gönderdi. Bunun anlamı: "alıp kaçmaktan, açıktan çalıp çırpmaktan dolayı el kesmek gerekmez" demektir. [473]

c)  Hanbelîlere göre, tarrar (yankesicinin eli kesilir. Çünkü o başkasının cebinden, çantasından gizlice elini sokup bir şeyler aşıran kimsedir. İhtilas ise kapıp kaçmak, çalıp çırpmaktır ki bundan dolayı el kesilmez, ta'zîr cezası uygulanır.

Koyun ağılma girip gizlice koyunların sütünü sağıp götüren de sârik (hırsız) kabul edilir ve eli kesilir. İmam Ebû Hanîfe'ye göre, çabuk bozulan, kokuşan maddeleri çalmaktan dolayı ta'zîr gerekir. [474]

d)  Mâlikîlere göre, beytülnıaldan çalıp çırpanın ve bir de elde edilen ganimet malından kendine gizlice bir şeyler ayırıp götürenin eli kesilir.

Ama kendisiyle kitabet akdi yapılan kölenin efendisinin malından çalması sebebiyle el kesme cezası uygulanmaz. Çünkü bu daha çok hiyânet kapsamına girer.

Adam malını emanet olarak bir başka kişinin yanma bırakır da o kişi o malı inkâr eder ve asıl mal sahibi o malı gizlice çalıp götürürse bundan dolayı eli kesilir mi? Hayır kesilmez. Çünkü kendi malını kurt­armış sayılır. [475]

 

Tahliller
 

995 no'lu Câbir hadîsini beşler rivayet etmiş, Tirmizî sahîh-lemiştir. O bakımdan istidlal ve ihticaca sâlih görülmüş ve mücte-hidlerin çoğu bununla istidlal etmiştir.

Bu hadîsi aynı zamanda Hakim, Beyhakî de tahrîc etmiş, İbn Hib-ban sahîh] emiştir.

Diğer bir rivayette ki bunu İbn Cüreyc, Amr b. Dinar'dan ve Ebû Zübeyr'den, onlar da Câbir'den (r.a.) yapmış bulunuyorlar, "hain" keli­mesi anılmamıştır. [476]

Hafız İbn Hacer diyor ki: "Aynı hadîsi İbn Hibban başka bir tarik­ten rivayetle tahric etmiştir ki orada şu lafız yer almaktadır: "Muhtelis ve hâin üzerine kati' yoktur." Yani çalıp çırpıp kaçıran ve bir de yânına emanet bırakılan veya kendisi iğreti olarak aldığı malı inkâr eden kim­senin eli kesilmez, başka cezalar uygulanır.

Bu konuda Taberânî, Nesâî ve İbn Mâce'nin rivayet ettikleri bir­takım zayıf hadîsler de bulunuyor. Ne varki bunlar aynı mesele hakkında biraraya getirilince kuvvet kazanmaktadır.

996 no'lu îbn Ömer hadîsini Ahmed, Nesâî ve Ebû Dâvud rivayet etmişlerdir. Ayrıca Ebû Avane bunu kendi sahihinde başka bir vecihle Abdullah b. Ömer el-Umerfden o da Nafı'den, o da İbn Ömer (r.a.) den şu lafızla rivayet etmiştir: "Mahzum kabilesinden bir kadın zînet eşyasını ödünç-iğreti olarak almıştı..." [477]

Böylece Mahzum kabilesinden hırsızlık yapan, aldığı iğreti zînet eşyasını saklayıp inkâr eden kadının -az-çok soylu sayıldığı için- Ku-reyşliler affedilmesinden yana idilir. Bunun için Resûlüllah (s,a.v.) Efendimiz'in sevdiği Üsame'yi devreye sokup şefaatçi olmasını istediler.

Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz'in bu konuda Üsame'yi uyarması ve sonra da müslümanlara hitab edip adlî mekanizmanın tarafsız çalışmasının lüzumunu belirtmesi, sübut bulan bir suçtan dolayı hakkında ceza uygulaması kar arlaşk tırıl an bir kimsenin affedilmesi için aracı olmanın haram kılındığını göstermektedir.

Hâkime intikal eden bir suçlunun artık ne tevbesi, n'e de onun için şefaatçinin- şefaati dikkate alınmaz. Hüküm ne ise,verilir ve ceza kusur­suz uygulanır.

Ancak cumhura göre, iğreti veya emaneten aldığı şeyi inkâr ede­nin bundan dolayı eli kesilmez. Zahirîlere ve İbn Hazm'e göre kesilir.

997 no'lu Hz. Aişe hadîsi de birkaç tarikten ve az değişik lafızlarla rivayet edilmiştir. [478]

 

Çıkarılan Hükümler
                             

1- Sirkat, başkasına ait bir malı korunduğu yerden gizlice sahibi­nin izni olmaksızın alıp götürmektedir. Bundan dolayı el kesme cezası uygulanır.

2- Başkasından emaneten veya iğreti olarak aldığı şeyi sahibine, iade etmeyip inkâr eden kimsenin eli kesilmez. Çünkü inkâr ettiği malı korunduğu yerden, gizlice almış değildir.

3- Yanma emanet olarak bırakılan bir malı inkâr eden hâin de böyledir.                                               

4- Yankesici sirkat kapsamına girer. Zira o, başkasının.cebinden, çantasından gizlice aşırıp çalan kimsedir. O bakımdan eli kesilir.

5- Çalıp çırpan, alıp kaçan kimseye gelince, bu malı korunduğu yerden  gizlice  almamakta,  rastladığı malı  alıp  kaçmaktadır. O bakımdan sirkat kapsamına girmemekte ve o yüzden eli kesilmemekte­dir. Ancak böylesi hakkında ta'zîr cezası uygulanır.

6- Başkasının malını yağma edip götüren kimsenin de eli kesil­mez. Başka cezalar uygulanır.

7-  Kadın kocasının, adam da karısının malını çalacak olursa, el kesme hükmü uygulanmaz.

8- Hizmetçi ev sahibinin malım çalacak olursa, ta'zîr cezasıyla ce­zalandırılır, ama eli kesilmez. Zira işin içinde hırsızlıktan ziyade hiya-net mevcuttur.

9- Beytülmaldan çalan kimsenin eli kesilir,-

10- Savaştan elde edilen ganimet malından kendine gizlice bir şey ayıran kimsenin de eli kesilir. Bu iki madde daha çok İmam Mâlik'in iç­tihadıdır.

11- Başkasının yanma emanet olarak bıraktığı malı, emanetçi kişi inkar eder de mal sahibi gizlice kendisine ait o malı çalacak olursa, bundan dolayı el kesme cezası uygulanmaz. Bu da daha çok İmam Ma-lik'in içtihadıdır.

12-  Böylece fukahanm cumhuruna göre, hiyânet, ihtilas, intihab sirkat kapsamına girmez. Çünkü bunlarda malı gizlice sahibinin izni ol­maksızın korunduğu yerden alma hususu söz konusu değildir.

13- Ülkenin selâmeti, huzur ve güven içinde yaşayabilmesi adlî sistemin sağlıklı, tarafsız işlemesine bağlıdır.

14- Güçlüyü, soyluyu affetmek, zayıfı ve kimsesizi mahkûm etmek ülkenin yıkılıp dağılması için yeterli sebeplerden biridir.

15- Adalette eşitlik ve sürat, tarafsızlık ve ciddiyet şarttır. Zira ge­ciken adalet bizatihi adaletsizliktir.

16- Suçlunun affedilmesi için aracı olanlar hem büyük günah işlemektedirler, hem de kendi toplumlarına ihanette bulunmaktadırlar.

17- Mahkemenin tarafsızlığını şaibeden uzak tutmak vaciptir. [479]


Konu Başlığı: Ynt: Muhtelis–Müntehib-Hain-Cahidül-Âriye
Gönderen: Mehmed. üzerinde 10 Şubat 2019, 19:05:42
Esselamu aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun