๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Ahkam Hadisleri => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 29 Temmuz 2010, 06:39:54



Konu Başlığı: İslam Devletine Karşı Baş Kaldıranlar ve Yol Kesenler
Gönderen: Zehibe üzerinde 29 Temmuz 2010, 06:39:54
İslam Devletine Karşı Baş Kaldıranlar ve Yol Kesenler
 

İslâm iki ana kaynağı olan Kitap ve Sünneti'yle daha çok beş şeyin korunmasını öngörüp korunmasını emreder. Hukuk sistemini, adlî mekanizmasını, talim ve terbiye müesseselerini ve caydırıcı gücünü buna göre düzenler:

1- Nesli korumak,

2- Dini ve meşru çerçevede örfü korumak,               

3- Aklı korumak,

4- Can ve malı korumak,

5- Namus ve iffeti korumak...

Şüphesiz bu beş şeyin korunmasıyla birlikte devletin devam ve be­kası da korunmuş olur.                                           

O bakımdan İslâm devletine beş kaldıranlara, yol kesip can ve malı tehlikeye düşürenlere asla müsamaha etmez. Böyleleri çatışma anında öldürüldükleri taktirde cenaze namazları bile kılınmaz. [555]

 

Konuyla İlgili Hadisler
 

Katâde'nin Enes (r.a.) den yaptığı rivayete göre: Ukul ve Ureyne kabilelerinden birkaç kişilik bir grup Peygamber (s.a.v.) Efendi­mize geldiler ve İslâm'ı din olarak kabul ettiklerini söylediler. Medine'nin havası onlara ağır geldi ve karın ağrısına yaka­landılar. Resûlüllah (s.a.v.) deve ve çoban (tahsisini) emretti. Ayrıca Medine dışına çıkıp kendilerine (tahsis edilen) develerin bevl ve sütünden içmelerini emretti.

Onlar da Medine'den ayrılıp Harre mevkiine vardılar (içtikleri deve sütü ve bevl'i ile iyileştiler) ve İslâm'a girdikten sonra bu dini terkedip kâfir oldular. Peygamber (s.a.v.) Efendi-imiz'in çobanını öldürdüler ve (beytülmale ait) develeri önlerine katıp götürdüler. Durum Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'e haber verilince peşlerine adam taktı. Onlara gereken emri verdi. On­lar da o bir grup kişiyle yakaladılar gözlerini oydular, ellerim kestiler ve Harre mevkinin bir tarafına onları terkettiler de on­lar da o hal üzere öldürdüler." [556]

Buharı bu hadisi naklederken şu fazlalıkla nakletmiştir: "Katade (devamla) diyor ki: "Bize ulaşan bilgiye göre, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bu olaydan sonra sadakayı teşvik eder ve müslede bulunmaktan men'ederdi."

Müsle, bir canlının azalarını kestikten sonra onu ölüme terket-mektir.         

Diğer bir rivayette ise, Ahmed, Buharı ve Ebû Dâvud şunu da nak­letmişler dir: Katade diyor ki: İbn Sirîn bana şöyle haber verdi: Pey­gamber (s.a.v.) Efendimiz'in Ureyne kabilesine mensup canileri müslede bulunarak imha etmesi, had cezaları henüz inmeden önceydi."'

Buharı ve Ebû Davud'un naklettikleri diğer bir rivayette ise şöyle denilmektedir: "Peygamber (s.a.v.) madenî çivi veya millerin kızdırılması ve onların gözlerinin millenmesini emretti; ellerini ve ayaklarını kesti ve kesilen yerleri (ateşle veya kızdırılmış zeytin yağıyla) dağlatmadı. Sonra da onlar bu vaziyette Harre mevkiine bırakıldılar. Su istediler, su verilmedi ve böylece öldüler."

Nesâl'nin rivayetinde ise şu lafızlara yer verilmiştir: "Onların el­lerini ve ayaklarım kesti, gözlerini oyup çıkardı ve hepsini astı."

Süleyman et-Teymî'den o da Enes (r.a.) den rivayetle, Enes'in şöyle dediği belirtilmiştir: "Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in onların gözlerinin kızgın madenî mille millenmesini emretmesi sadece onların da çobanların gözlerini kızgın mille mille diklerin den dolayıydı." [557]

Ebû Zinnad (r.a.) den yapılan rivayete göre, Resûlüllah (s.a.v,1 Efendimiz kendine ait develeri çalmalarından (çobanları öldür­melerinden) dolayı onların ellerini ve ayaklarını kesip gözlerini kızgın mille millenmesini emretti sadece onların ellerini ve ay aklarını kesip gözlerini kızgın mille milleyince, Cenâb-ı Hak c* yüzden Ö'mı kınadı ve şu ayeti indirdi: "Allah ve Peygamberiylt, savaşanların ve yeryüzünde fesat çıkaranların cezası, ancafc öldürülmeleri veya asılmaları veyahut ellerinin ve ayaklarının çapraz  biçimde  kesilmeleri  veya     (eyleştikleri)     yer-den sürülmeleridir. Bu ceza onlar için dünyada bir aşağılık ve rüsvaylıktır. Ahirette ise onlara büyük bir azâb vardır." [558]

Böylece mealini yazdığımız Mâide sûresi 33. âyette gözlerin kızgır millerle millenmesine yer verilmemiştir.

İbn Abbas  (r.a.)  dan,  yol kesenler  hakkında  şu  rivayetler yapılmıştır:

"Yol kesenler adam öldürürler de mallarını alırlarsa (bı yüzden) öldürülür ve asılırlar. Sadece adam öldürürler, mal al mazlarsa (bu yüzden) öldürürler, ama asılmazlar. Sadece yoı kesip malları alır, ama adam öldürmezlerse, öldürülmezler. El­leri ve ayakları hilafından kesilir (sağ elleri ile sol ayakları k» ^ lir). Yol kesip yolculara korku ve dehşet salarlar, ama hi< mal almazlarsa sürgün edilirler." [559]

Bu konuda Müslim de kendi sahihinde on kadar rivayete yer ver­miş bulunuyor... İleride rivayetlerin tamamında yer alan farklı lafızlar üzerinde ayrıca duracağız. Ortada kesin bir olay vardır, ama rivâyetlpr arasında birtakım farklar bulunmaktadır. [560]                                        ,

 

Rivayetlerin Işığında Müctehidlerin İstidlal ve İhticacları
 

a) Hanefîlere göre, Müslim veya zimmîden biri müslümanın veya zimmînin yolunu kesmek ister de bu tesbit edilirse, yakalanıp tev-be edinceye kadar hapsedilir. Tevbe etmediği takdirde ölünceye kadar tutuklu kalır.                                                                               

İmam Şafiî'ye göre, hapsedilmez sürgün edilir.       

Yol kesenler mala kasdedip alırlarsa, ve aldıkları maldan herbi-rine nisap miktarı isabet ederse, sağ elleriyle sol ayakları kesilir. Nisap miktarından aşağı isabet ederse, el ve ayakları kesilmez.

Hasan b. ZiyacTe göre, iki nisap miktarı isabet ederse, ancak el­leri ve ayakları kesilir.

Yol kesenler masum bir adamı öldürürler, ama mal almazlarsa, -isterse öldürdükleri kimseyi sopa veya taş ile öldürmüş olsunlar- elleri ayaklan kesilmeksizin siyaseten Öldürülürler. Artık bu durumda öldürülen adamın velîlerinin onları affetmesine itibar edilmez.

Yol kesenler hem masum bir adamı öldürür, hem de malını alırlarsa, Önce sağ elleri ve sol ayakları kesilir, sonrada ya öldürülürler, ya da asılırlar.

İmam Muhammed'e göre, bu durumda da sadece öldürülürler, ama elleri ve ayakları kesilmez. Hanefılerin çoğuna göre, diri olarak asılır ve mızrakla göğsüne vurularak öylece öldürülürler. Aynı zamanda üç gün teşhir edilir. Aldıkları mal öldürülen kişinin vârislerine iade edi­lir. Mal kaybolmuşsa, artık tazmini cihetine gidilmez.

Yol kesenlerden bir kısmı öldürme ve mal alma olayını gerçekleştirir, bir kısmı seyirci kalırsa, hepsine aynı ceza uygulanır.

Yol kesip mal alır ve adam yaralarlarsa, elleri ve ayakları kesilir. Yani her birinin sağ eli eli sol ayağı kesilir. Yaralamaları ise hederdir.

Yol kesenler sadece adamı yaralarlar da malını almazlar veya sa­dece Öldürürler ve henüz yakalanmadan önce tevbe edip pişmanlık izhar ederlerse had ve kati gerekmez. Yani bu durumda ne elleri ve ay­akları kesilir, ne de siyaseten öldürülürler. Kısas uygulanır. Bu durum­da hak velinindir, isterse affeder, isterse kısas veya erş talep eder.

Bunun gibi yol kesenler arasında çocuk, deli veya yolu kesilen kişinin mahrem derecesinde olan yakınları bulunursa haklarında had uygulanmaz. Kısas veya erş hususu öldürülenin veya yaralananın veya­hut malı almanın velisinin yetkisine bırakılır. Dilerse uygulanmasını, dilerse affedilmesini ister. [561]

b) Şâfiilere göre, yol kesen kimsenin müslüman mükellef olması ve aynı zamanda galip gelecek bir kuvvette sahip bulunması gerekir. Yolcuları arkadan izleyip ele geçirdiği malı kapıp kaçanlar yol kesici sayılmazlar. Küçük bir kafileye karşı üstünlük sağlayacak kuvvette olanlar yol kesici kabul edilirler; isterse bunlar büyük bir kafileye üstünlük sağlayacak güçte olmasınlar, O küçük kafile hakkında da on­ların imdadına yetişen bir kurtarıcı olduğu taktirde de yol kesici olmay­abilirler. Bu haklarında verilecek hükmü değiştirmez.

Sultan veya onun yetkili kıldığı devlet adamları bir grup insanın yoldan gelip geçenleri korkuttuklarını ve fakat onların mallarına do­kunmadıklarını, canlarına da kıymadıklarını bilirse, bu durumda onları hapis ve başka bir cezayla cezalandırır.

Yol kesenler nisap miktarı mal alırlarsa, sağ elleri ile sol ayakları kesilir. Aynı fiili ikinci defa işlerlerse, bu defa sol elleriyle sağ ayakları .kesilir.

Yol kesen, adam öldürürse kesinlikle öldürülür. Hiç kimse onu af-fedemez. Hem öldürür, hem de öldürdüğü kişinin malını alırsa, önce öldürülür ve sonra asılarak üç gün öyle bekletilir. Diğer bir kavle göre, önce bir süre asılır ve sonra indirilip öldürülür.

Yol kesicilere yardımcı olanlar ve onların grubunu çok gösterenlere gelince, onlar hapis ve sürgün veyahut başka bir ceza ile ta'zîr edilirler.

Bir grup yol kesen birleşip bir adamı öldürürlerse, aralarında kura çekilir. Kura kime isabet ederse o Öldürülür ve diğerlerinden diyet alınır. Öldürülenin velîsi affedecek olursa, bu defa siyaseten öldürülür. [562]

c)  Hanbelîlere göre, gerek yol kesenler, gerekse muharibin de­nilenler, yani Allah'a ve Peygamberine karşı savaş açanlar hakkında islâmî   ahkâmın   uygulanabilmesi   için   onlarda   şu   üç   şartın gerçekleşmesi söz konusudur:

1- Şehir dışında yolları kesip müslümanları tedirgin etme duru­munda olmaları,

2-Yanlarında silah taşımaları,

3- Aşikâr biı halde gelmeleri ve müslüm ani arın mallarım kahren almaları.

Bu şartlara bakınca, Hanbelîler hem Hanefîlerden, hem de Şâfıîlerden ayrı bir yorum ve ictihad ortaya koymaktadırlar. Zira İmam Şafiî ve Ebû Sevr'e göre sopa ve taş ile yol kesip adam öldürür ve mal alırlarsa, yine de muharibin sınıfına girerler.

Bunlardan kim yol keserde adam öldürür ve öldürülenin malını alırsa o da öldürülür. Mal sahibi onu affetse bile, hüküm uygulanır. Yani öldürüldükten sonra teşhir için asılır. Onlardan kim yol kesip adam öldürür, fakat mal almazsa, o da öldürülür ama asılmaz. Sadece yolcunun malını alır, onu öldürmesze, sağ eli ile sol ayağı kesilir. Sonra da kanı durdurmak için kesilen yer dağlanır.

Böylece Hanbelîlere göre yol kesen kimsenin durumu şu beş şeyin Çerçevesi içinde kalır.

1- Adara öldürüp malım alırsa, öldürülür ve asılır. Artık hiç kim­senin onu affetme yetkisi yoktur. Öldürülen masumun velîsi affetse bile katil siyaseten öldürülür,

2- Öldürülen ile öldüren arasında mükâfat aranır. Bir kâfire karşılık bir müslüman öldürülmez. Bir müslüman bir zimmîyi veya hür kimse köleyi öldürür veya malını alırsa, sağ eliyle sol ayağı kesilir ve öldürdüğü için çle kendisinden zimmîye karşılık diyet alınır, köleye karşılık ise kölerîin kıymeti tazmin edilir.

Sadece öldürür, malını almazsa, o takdirde diyeti alınır ve sürgün edilir.

3- Sadece inalını alır da adamı öldürmezse, sağ eli ile soİ ayağı kesilir.                   -

4- Yol kesi]j> etrafa korku salarlar da öldürmez ve mal almazlarsa,. o takdirde çeşitli cezalarla cezalandırılırlar.

5- Henüz yakalanmadan önce tevbe edip pişlanlık izhar ederlerse, haklarında olanj ilâhî hudud (cezalar) sakıt olur, insanlara ait haklar kalır. Böylece kesin öldürme ve asma hükmü kalkar, kısas hükmü uy­gulanır,             

Diğer mezneblerin de görüş ve içtihadı böyledir. [563]

d) İmam Mâlik'e göre, Zimmîler müslümanları korkutur fakat mallarını almaz ve onları öldürmezlerse durum ne olur? Sultan veya yetkili kimseler onları yakalatıp isterse öldürür, isterse ellerim  ve ayaklarını keser.

Yol kesip sopa ve benzeri şeylerle müslümanları korkutur fakat

ne adam öldürür, ne de mal alırsa onun hakkında kolay ve hafif bir ceza uygulanır: Sopa ile dayak atılır, hapsedilir ve sürgün edilir.

Yol kesen adam hem yolcuyu Öldürür, hem de malını alırsa yaka­lanır ve öldürülür. Artık bu durumda eli veya ayağı kesilmez.

Sadece savaş ilân edip ne korkutur, ne öldürür, ne de mal alır ve bu durumda iken yakalanırsa imam onu affetmez, dayak cezasıyla tec­ziye eder.

Yol keserek korkutur ve ismini duyurarak endişe yaratırsa, imam onu yakalatır ve isterse öldürür, isterse elini ayağını keser. [564]

Böylece İmam Mâlik'in bazı hususlarda farklı ictihad ve yorumları olmuştur. İkinci defa yol kesip etrafa korku ve dehşet salarsa, imam is­terse onun sol eli ile ayağını kesebilir. [565]

 

Tahliller ve Rivayetler
 

1060 no'lu Katade hadîsi sahihtir. O bakımdan ilim adamlarının çoğu bu hadîsle istidlal etmişlerdir. Ancak olayla ilgili rivayetler arasında birtakım farklı lafızlar ve cümleler bulunmaktadır: Buhâri bu olaydan sonra Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz'in müsle yapmayı menet-tiğini kaydetmektedir. Müsle, canlı iken insan veya hayvanın organ­larını kesmek demektir. Nitekim Ahmed, Buhâri ve Ebû Davud'un rivayet ettikleri Katade hadisinde İbn Sirîn de bu görüşe katılmış ve müslenin neshedildiğine dikkat çekmiştir. Yani hududla ilgili hükümler inmeden önce böyle bir uygulamaya cevaz verilmiş, müsle yapana müsle yapılmıştır. Sonra Maide sûresinin 33. âyeti inince artık müsle yapılmamıştır.

Nitekim 1061 no'lu Süleyman et-Teymî hadîsi de bu manayı de­steklemektedir. Yani Ureyne kabilesinden gelen bir gurup insan Resûlüllah'm (s.a.v.) çobanının gözlerini kızgın mü sokup çıkardıkları için kendileri hakkında da aynı işkence uygulanmıştır. Ancak sonraları müsle kaldırılmış ve Mâide sûresinin 33. âyetiyle amel edilmiştir.

1062 no'lu Ebû Zinnad hadîsi mürsel olmakla beraber ricalinin hepsi rical-i sahihtir. O bakımdan istidlale uygundur, bu da yukarıda ki rivayet ve yorumları desteklemekte ve müsle hükmünün neshedildiğine delâlet etmektedir.

Ayrıca Ebû Zinnad bunu Abdullah b. Abdillah b. Ömer tarikiyle Ömer'e (r.a.) vasletmiştir. Nitekim Sünen-i Ebû Dâvud'da hudud bah­sinde buna yer verilmiştir.

Bu hadîsin taşıdığı manayı ayrıca Ebû Dâvud ile Nesâfnin İbn Abbas'dan (r.a,) rivayet ettikleri şu hadis kuvvetlendirmektedir; "İnsanlardan bir kısmı Resûlüllah'm (s.a.v.) develerini yağma edip İslâm'dan dönüp irtidat ettiler ve Resûlüllah (s.a.v.) Efendimizin nıü'min olan çobanım öldürdüler. Bunun üzerine Resûlüllah (s.a.v.) on­ların peşine adam gönderip onu yakaladılar, elleriyle ayaklarını kestil­er ve gözlerini milleyip çıkardılar... Bunun üzerine muharebe âyeti indi."

Buhâri ve Ebû Davud'un Ebû Kalabe'den yaptıkları rivayette, adı geçen Ureyne kabilesinden olan o adamlar hakkında şunları söy­lemiştir: "Onlar bir kavim idi ki hırsızlık yaptılar, adam öldürdüler ve imândan sonra küfrü seçtiler de Allah ve Resulüne karşı savaş ilan et­tiler veya onlara karşı savaştılar..." âyetinin de iniş sebebi budur.

1063 no'lu İbn. Abbas rivayetinin isnadında İbrahim b. Mu-hammed b. Ebî Yahya bulunuyor ki bu zat zayıftır. îmâm Mâlik o ne dindarlığında, ne de hadîs rivayetinde sıka bir kişi değildir, demiştir. el-Kattan ise onun yalancı olduğunu belirtmiştir. Aynı zamanda Mu'tezilî olduğu bilinmektedir. [566]

Bununla beraber İmam Şâfıî bu rivayete kendi müsnedinde yer vermiş ve istidlalde bulunmuştur. Ancak Beyhakî, Muhammed b. Saîd el-Ufî tarikiyle İbn Abbas (r.a.) dan Mâ ide Sûresi 33. âyetle ilgili şu rivayeti tahrîc etmiştir: "Allah'a ve Resulüne karşı gelip savaşan kimse öldürülürse Öldürülür. Ancak bu tevbe etmeden önce yakalanıp tesirsiz hale getirildiğinde böyledir. Hem savaşır, hem de öldürür ve mal alırsa asılır. Öldürmeyip sadece mal alırsa sağ eli ile sol ayağı kesilir. Savaşır da müslümanları korkutursa sürgün edilir."

Bunu aynı zamanda Ahmed b. Hanbel âyetin tefsirinde Ebû Mua-yiye'den rivayet etmiştir. Ayrıca Ebû Dâvud ve Nesâî İsnad-i hasen ile İbn Abbas (r.a.) dan şunu rivayet etmişlerdir: "Mâide Sûresi 33. ayeti müşrikler hakkında inmiştir. Onlardan biri henüz yakalanmadan tevbe edip dönüş yapsa bile bu onu had cezasından kurtarmaz."

Ne var ki bu rivayetin isnadında Ali b. Hüseyn b. Vâkıd bulunuyor ki, bu zat hakkında birtakım şeyler söylenmiştir. Zehebî onun sa'dûk olduğunu belirtmiş, Ebû Hatim ise onun zayıf olduğunu söylemiştir. Nesâî "onda bir beis yoktur" diyerek tesbitini ortaya koymuştur. [567]

Medine'ye gelip oranın havasına uyum sağlayamayan ve o yüzden karın ağrısı çeken, mideleri fesada uğrayan kimselerin hem Ukul hem de Ureyne kabilelerinden karışık kişiler olduğu anlaşılıyor. Bazı rivayetlerde bu iki ismin aynı kabile hakkında kullanıldığı belirtilmişse de doğru değildir. Nitekim Ebû Avâne ve Tâberî'nin Sâid b. Beşîr ta­rikiyle Katade'den yaptıkları rivayete göre, Enes (r.a.) şöyle demiştir:

"Develeri yağma edip çobanı işkenceyle öldürenlerden dördü Ureyne ka­bilesinden, üçü de Ukul kabilesinden idi..." Ukul kabilesi Adnan'a, Ureyne kabilesi Kahtan'a ulaşmaktadır.

Bu konudaki rivayetler deve sidiğinin tedavide kullanılmasında bir sakınca olmadığını gösteriyor. Ancak rivayetlerin delâlet ettiği hükümler neshedilmemişse böyledir. Sadece müsle neshedilmişse, o takdirde devenin sütünün mide ağrısında sindirim bozukluğunda kul­lanıldığı gibi sidiğinin de kullanılabileceği bir tedavi yöntemi olarak de­vam etmektedir denilebilir.

Yakalanıp cezalandırılmaları için görevlendirilenlerin yirmi kadar genç olduğu kaydedilmektedir.

Şehir içinde, kasabalarda yol kesip soygunculuk yapanlara "yol kesenler" denilmez. Bunlara çapulcu, bulduklarını kapıp kaçanlar de­nir. O bakımdan "yol kesenler" şehir ve kasaba dışında boş arazide yol kesip soygunculuk yapanlardır.

İmam Mâlik'e göre, şehir ve kasaba içinde soygunculuk yapanlarla şehir dışında yapanlar arasında bir fark yoktur; hepsi hakkında aynı hükümler uygulanır. Çünkü âyette böyle bir tefrik yapılmamıştır. Nite­kim Evzaî, Ebû Sevr, Ebû Yusuf, Mnhammed, Şafiî ve İmam Yahya da aynı görüştedirler.

Yol kesenler hiçbir şey yapmayıp sadece müslümanları ve zimmîleri korkuturlarsa, ta'zır edilirler. Bu da yetkili makamın takdi­rine bırakılmıştır. Ta'zîrle birlikte sürgün cezası uygulanmaz. Şafiî'nin ashabı bu görüştedirler.

Yol kesen kimse hem öldürür, hem de mal gasbederse İmam Eb< Hanîfe, Ebû Yusuf, Muhammed ve Şafiî'ye göre hem öldürülür, hem d-asılırlar. Artık bu durumda el ve ayakları kesilmez. [568]

Başta Hanefî fukahası olmak üzere müctehidlerin çoğu yol kesen kişide şu şartların mevcut olması halinde belirtilen hükümler icra edi­lir;

1- Aklı başında olmak,

2- Ergenlik çağma girmiş bulunmak,

3- Erkek olmak,

Gerçi Tahâvî, yol kesme olayında erkek ve kadın arasında biı tefrik yapılmaksızın hepsi hakkında aynı hükümler uygulanır demiştir.

Yolu kesilip soyulan veya öldürülen kimsenin de müslim veya zim mî olması söz konusudur. Harbî veya müste'min olursa yol kesen hak kında had uygulanmaz. Ta'zîr anlamında başka cezalar uygulanır [569]

 

Çıkarılan Hükümler
 

1-Yol kesip.adam öldürmenin, mal gasbetmenin haram olduğu ki-|ap, sünnet ve icma' ile sabit olmuştur.

2-İster şehir ve kasaba içinde, ister bunların dışında olsun yol ke­fenler hakkında aynı ceza uygulanır. Bu İmam Mâlikin kavlidir.

3- Yol jkesme olayı ancak şehir, kasaba ve köy sınırları dışında tnüslümanların ve zimmîlerin gelip geçtiği hoş arazide cereyan ederse, yol kesenlerj hakkında belirlenen cezalar uygulanır. Bu diğer imamların kavlidir.   

4-Yol jkesip sadece gelip geçen müslüman ve zimmîleri korkutan­lar hapis ve! benzeri cezalarla tecziye edilebilecekleri gibi sürgün de edi­lebilirler.   

5- Yol kesip adam öldürenler öldürülürler.

6- Müslim veya zimmînin yolunu kesmeyi kararlaştıran bir müslüman veya zimmî yakalanır ve tevbe edip pişmanlık duyuncaya kadar hapsedilir.

7- İmam Şafiî'ye göre sürgün edilir.

8- Yol kesen birkaç kişi ise, sadece mal gasbederler ve gasp ettikle­ri maldan her birine nisap miktarı isabet ederse, sağ elleriyle sol ayak­ları kesilir.

9-  Nisap miktarından az bir pay düşerse, elleri ve ayaklan kesil­mez çeşitli ta'zîr cezasıyla cezalandırılırlar.

10-Yol kesen kimse adam Öldürmez de sadece mal gasbederse, siyaseten Öldürülür.

11-  Öldürülen masum kişinin velisi katili affetse bile siyaseten öldürülmesi gerekir.

12- Hem adam Öldürür, hem de mallarım gasbederse, Hanefîlerin çoğuna göre, önce el ve ayakları kesilir, sonra öldürülür ve arkasından teşhir için asılır.

13-  İmam Muhammed'e göre, el ve ayakları kesilmez, sadece. Öldürülür ve gerekirse asılır.

14- Gasp   ettikleri   mal   telef  olmamışsa   asıl   sahibine,   o öldürülmüşse vârislerine iade edilir.

15- Yol kesenlerden bir kısmı adam Öldürüp mal gasbeder, bir kısmı bunu yapmazsa had cezası hepsi hakkında uygulanır.

16- Yol kesenler sadece yolcunun malım alır ve onu öldürmezlerse, elleri ve ayakları kesilir.

17-  Yol kesip adam öldürenler yakalanmadan önce tevbe edip pişmanlık izhar ederlerse, siyaseten öldürülmezler ancak kısasen öldürülmeleri gerekir.

18- Çocuk veya deli veyahut yolu kesilenin mahremi ise siyaseten öldürülmezler, öldürülenin velîsinin ihtiyarına bırakılırlar.

19- Yol kesenleri çok kalabalık göstermek için bir grup insan ora­da hazır bulunur ama olaya karışmazlarsa, onlar hapis veya sürgün ce­zasıyla tecziye edilirler.

20-  Bir grup yol kesen bir adamı öldürürlerse, aralarında kur'a çekilir. Kura kime isabet ederse o öldürülür, diğerlerinden ise diyet alınır. Bu Şafiî'nin kavlidir.

21- Hanbelîlere göre, yol kesenlerin yanlarında silap taşımaları ve silah kullanmaları söz konusudur.

22- Adam öldürüp malını da alırlarsa, sadece siyaseten öldürürler. Bu Hanbelîlerin görüş ve içtihadıdır.

23- Yol kesip adam öldüren ile öldürdüğü kişi arasında mükâfaat aranır.                                  ' .

24- Kafire karşılık müslim öldürülmez.

25- Köleye karşılık hür Öldürülmez. Bu görüşler Hanbelîlere aittir.

26- Yol kesip korkutur ve çevrede endişe yaratırsa, imam onu ya­kalatıp isterse öldürür, isterse el ve ayağını keser. Bu İmam Mâlik'in iç­tihadıdır. [570]


Konu Başlığı: Ynt: İslam Devletine Karşı Baş Kaldıranlar ve Yol Kesenler
Gönderen: Ceren üzerinde 05 Mart 2018, 17:11:28
Esselamu aleykum.rabbim razı olsun bilgilerden ve paylasimdan kardeşim...


Konu Başlığı: Ynt: İslam Devletine Karşı Baş Kaldıranlar ve Yol Kesenler
Gönderen: Sevgi. üzerinde 09 Mart 2018, 03:47:55
Aleyküm Selam. Bilgiler için Allah Razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: İslam Devletine Karşı Baş Kaldıranlar ve Yol Kesenler
Gönderen: Ceren üzerinde 09 Mart 2018, 16:27:04
Aleykumselam.rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim. ..


Konu Başlığı: Ynt: İslam Devletine Karşı Baş Kaldıranlar ve Yol Kesenler
Gönderen: Mehmed. üzerinde 10 Mart 2018, 14:27:55
Ve aleykümüsselam Rabbim zalimleri ve hainleri ıslah eylesin ıslah olmayacaklar ise kahreylesin Rabbim paylaşım için razı olsun