๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Ahkam Hadisleri => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 23 Ağustos 2010, 16:45:48



Konu Başlığı: İki Sünnet Yerinin Kavuşmasından Dolayı Gusül Gerekir
Gönderen: Zehibe üzerinde 23 Ağustos 2010, 16:45:48
İki Sünnet Yerinin Kavuşmasından Dolayı Gusül Gerekir

 

Erkek ve kadının, cinsel organının sünnet edilen bölümünün kavuşmasına "iltika-i hataneyn" denir. Böyle bir durumda inzal vaki olsun olmasın, yani erkek ve kadının menisi dışarı çıksın çık­masın gusül gerekir. Böylece İslâm her hususta Allah'ı hatırlatma­yı amaç edinirken, bir yandan da temizliği her vesileyle ön plâna almıştır. Sünnet yerlerinin mücerred kavuşması da bu iki önemli hususu  beraberinde getirmektedir.

Konuyla ilgili hadîsler:

Ebu Hüreyre (r.a.)'den yapılan rivayete göre, Resûlüllah (a.s.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

"Erkek, kadının dört şu'besi arası­na oturduktan sonra harekete geçmek için gücünü kullanmaya başlarsa, üzerine gusül vâcib olur."[170]

Şuâb: Şi'be'nin çoğuludur. Sözlükte bir şeyden bir bölüm, bir dal, iki boynuz arasındaki kısım, su yolu, dağdaki yarık gibi mânalara gelir. Hadîste ise, ya kadının iki eli ve iki aya­ğı arası veya iki ayağıyla iki uyluğu arası veya iki bacağı ve iki uy­luğu arası manası kasdedilmiştir.

Hz. Aişe  (r.a.)'dan yapılan rivayette, Peygamber (a.s.) Efendimiz'in şöyle buyurduğunu söylemiştir: "Adam eşinin dört şi’be­si arasına oturur, sonra da onun sünnet yeri kadının sünnet yeri­ne dokunursa gusül gerçekten vâcib olur."[171]

Tirmizî bu hadîsi sahîhlemiştir. Ancak onun tesbit ve rivaye­tinde şu cümle yer almıştır:

"Sünnet yeri sünnet yerine tecavüz ederse gusül vâcib olur."

Hadîslerin açık  delâletinden şu  hükümler  anlaşılmaktadır:

1- Erkek kadının iki bacağı ve uyluğu arasında oturup cinsel organının sünnet kısmını onun sünet kısmına sokup dokundurursa, gusül gerekli olur.

2- Bu durumda erkek ve kadından meni gelmesi, dışarı çıkma­sı söz konusu değildir. Mücerred cinsel organların birbirine kavuşmasıyla gusül vâcib olur.

Hadîslerin ışığında müctehid imamların ve diğer ilim adamla­rının ictihad, istidlal ve ihticacları:

a) Hanefîlere göre:

Guslü vâcib kılan sebeblerden biri de, inzal vaki olmaksızın iki sünnet yerinin kavuşmasıdır. Çünkü Cenâb-ı Peygamber (a.s.) Efen­dimiz, "sünnet yerleri buluşup haşefe (penisin baş kısmı) kaybolup belirsiz olunca, inzal vaki olsun olmasın gusül vâcib olur," buyur­muştur. Hem böyle bir birleşme inzalin başlıca nedenleri arasında bulunuyordur. O bakımdan mücerred haşefenin kadının cinsel organına girip belirsiz olması, inzal yerine geçer. Dübürle kavuşması da öyle.[172]

Hanefîler bu konuda Ebu Hüreyre (r.a.), Hz. Aişe (r.a.) hadîsleriyle ve az yukarıda naklettiğimiz hadîsle istidlal etmişlerdir.[173]

b) Şâfiîlere göre:

Guslü gerektiren beşinci sebeb, haşefe (penisin baş kısmı) nın, o kısım kesikse o miktarda bir kısmın -dikleşmiş olmasa bile- kadının cinsel organına girmesidir. Aynı hüküm belirtilen kısmın dübüre veya bir hayvanın cinsel organına girmesiyle gerçekleşir.[174]

c) Hanbelilere göre:

İki sünnet yerinin kavuşması, yani haşefenin (penisin baş kıs­mının) kadının fercine girmesi, guslü gerektiren sebeplerden biri­dir. Sadece sünnet yerlerinin birbirine dokunması, âlimlerin itti­fakıyla guslü gerektirmez. Ancak Davud ez-Zahiri bu hususta mu­halefet ederek, meni akmadıkça gusül vâcib olmaz demiştir.

Hanbelilere göre, medhulu biha diri olsun, ölü olsun, insan ol­sun hayvan olsun, ferc veya dübüre girsin farketmez, hepsinden dolayı gusül vâcib olur.[175]

d) Mâlikilere göre:

Onlar da Hanbelîlerin görüşündedirler.[176] İmam Mâlik bu meselede, "İki sünnet yeri kavuştuğu zaman gusül vâcib olur" me­alindeki Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Aişe (Allah hepsinden razı olsun) hadîsiyle, ayrıca Abdurrahman b. Avf'ın oğlu Ebu Seleme'nin Hz. Aişe'den "neler guslü gerektirir?" şeklinde sorması ve Hz. Aişe'nin (r.a.) ona "Sünnet kısmı sünnet kısmına tecavüz edince gusül vâcib olur" açıklamasıyla ve bir de İmam Mâlik'in Ebu Mu­sa el-Eş'ârî'nin (r.a.) Hz. Aişe'ye gelerek, "Adam eşiyle cinsel te­masta bulunurken gevşeyiveriyor, meni akıtmıyor, bundan dolayı gusül gerekir mi?" soruyor; o da "Sünnet kısmı sünnet kısmına tecavüz eder, (haşefe ferce girerse) gusül elbette vâcib olur," diye cevap vermesiyle istidlal ve ihticac etmişlerdir.[177]

Konuyla ilgili diğer hadîsler, rivayetler, görüşler ve tahliller:

İnzalsız cinsel temastan dolayı gusül gerekeceği hakkında ba­zı farklı görüş ve rivayetler olsa dahi dört halîfe, ashab ve tabiîn cumhuru bunda görüş birliği izhar etmişlerdir. O kadar ki, İbn Abdilberr, sahabenin icma' ettiğini söylemiştir.

Bazıları ise, "el-Mâu mine'1-mâi=Su, sudan dolayı gerekir," mealindeki Buhari ve Müslim'in ittifakla rivayet ettikleri hadîsle istidlal ederek inzal olmadıkça gusül gerekmez demişlerdir.

Tahavî de bu konuda ashabın ileri gelenlerinin görüş ve ictiha­dını şöyle sıralıyor: Zeyd b. Halid el-Cühenî'den yapılan rivayette, Hz. Osman'dan (r.a.) cinsel temasta bulunup meni akıtmayan adamdan soruldu, o şöyle cevap verdi:

"Ona ancak abdest almak gerekir." Sonra da şöyle ilâve etti:

"Ben bunu Peygamber (a.s.) Efendimiz'den işittim..."[178]

Aynı râvî diyor ki: Konuyu bir de Ali b. Ebî Tâlib, Zübeyir b. Avam, Talha b. Abdillah ve Ubey b. Kâ'b'den (Allah hepsinden razı olsun) sordum, onlar da Hz. Osman'ın dediği gibi cevap ver­diler.

Zeyd b. Halid'den yapılan bir diğer rivayette şöyle dediği tesbit edilmiştir: "Hz. Osman'dan karısıyla cinsel temasta bulunup inzalda bulunmayan adamdan sordum. Bana, ona gusül gerekmez, diye cevap verdi. Aynı soruyu gelip Zübeyir b. Avam'a ve Ubey b. Kâ'b'e sordum. Onlar da onun dediği gibi cevap verdiler.[179]

Urve'nin kendi babasından, onun da Ebu Eyyub el-Ansarî'den, onun da Ubey b. Kâ'b'den yaptığı rivayette, Resûlüllah (a.s.) Efendimiz'in şöyle buyurduğunu söylemiştir:

"İksalda (İnzalsız cinsel temasta) ancak abdest almak (veya temizlik) vardır."

Bu hadîsi biraz daha açıklar mâna ve muhtevada diğer bir rivayet Hişam b. Urve'den, o da babasından, o da Ebu Eyyub el-Ansarî'den, o da Ubey b. Kâ'b'den (Allah hepsinden razı olsun) rivayetle, dedi ki: Resûlüllah'tan cinsel temasta bulunup iksal yapmadan, yani meni akıtmayan adam hakkında sordum. Buyur­du ki:

"Kendisine isabet eden şeyi (ıslaklık ve benzerî şeyleri) yı­kayıp temizler ve namaz abdesti gibi abdest alır..."

Böylece bundan bir önceki hadîste tahur sözünden abdest ve diğer bazı temizliğin kasdedildiği anlaşılmış oluyor.

Sözünü ettiğimiz hükmün aksine sahîh rivayetler tesbit edil­miştir. Önce onları nakledip sonra tahlillere geçmek istiyoruz:

Ebu Sâîd (r.a.)'den yapılan rivayette, Resûlüllah (a.s.) Efen­dimiz şöyle buyurmuştur:

"Su (gusül) sudan (meni) dolayı gere­kir."[180]

Bunu daha açıklayan ve kuvvetlendiren bir diğer rivayette ise şöyle deniliyor: Ebu Hüreyre (r.a.) diyor ki:

"Resûlüllah (a.s.) Efendimiz ansardan bir adama haber gönderip çağırttı. O da biraz gecikerek geldi. Resûlüllah (a.s.) ona:

"Seni alıkoyan neydi?" di­ye sorunca o da,

"Eşimle cinsel temasta bulunuyordum, derken senin habercin gelince (olduğu gibi bırakıp) yıkandım ve benden bir şey (akıntı, inzal da) ortaya çıkmadı" diye cevap verdi. Bunun üzerine Resûlüllah (a.s.) ona:

"Su (gusül) sudan (meni) dolayı gerekir. Gusül meni akıtan üzerine vâcib olur,"[181] buyurdu.

Tahavi bu hadîsi açıklarken diyor ki:

"Bir cemaat bu hadîsle istidlal ederek, eşiyle cinsel temasta bulunup meni akıtmayan kim­seye gusül gerekmiyeceğini söylemiştir."

Birincilerin görüşünü savunanlar ise daha önce naklettiğimiz hadîslere ve daha çok Hz. Aişe (r.a.)'dan rivayet edilen şu habere dayanarak ihticacda bulunmuşlardır:

"Hz. Aişe (r.a.) validemi­ze, eşiyle cinsel temasta bulunup meni akıtmayan adam hakkında soruldu. O şu cevabı verdi:

"Benle Resûlüllah (a.s.) aynı şeyi yap­tık ve ondan dolayı ikimizde guslettik."[182]

Birbirini nakzeder gibi görünen hadislerin sıhhatında şüphe yoktur. Ancak hadîs kritiğini yapan ilim adamlarının tesbitine gö­re, "Su, sudan dolayı gerekir" mealindeki hadisin hükmü kaldırıl­mıştır. Çünkü bunun İslâm'ın ilk yıllarında söylendiği ağırlık ka­zanmış ve ilim adamlarının çoğu mensûh (hükmü kaldırılmış) ol­duğuna hükmetmişlerdir. Nitekim Sehl b. Saîd'in Ubey b. Kâ'b'den (r.a.) yaptığı rivayete göre, adı geçen bu hususta şunu söylemiştir:

"Su sudan dolayı gerekir" hükmü İslâm'ın ilk yıllarında idi Allah emrini sağlamlaştırıp (rayına) oturtunca, o hükmü men'edip kal­dırdı."[183]

Aynı mânada bir diğer rivayette ise yine Übey (r.a.) şöyle de­miştir:

"Su, sudan dolayı gerekir" hükmü, İslâm'ın ilk yıllarında bir ruhsat idi. Sonra bu ruhsat kaldırılıp men'edildi ve gusüledilmesi emredildi."

İşte büyük sahabi Hz. Übey (r.a.) konunun başında nakletti­ğimiz hadîslerin "su, sudan dolayı gerekir" mealindeki hadîsi nashattiğini söylemiştir. Başka delil aramaya ne gerek...

"Su, ancak sudan dolayı gerekir" mealindeki hadîsi başta Müs­lim olmak üzere Ebu Dâvud ve başka hadîsçiler rivayet etmişler­dir. Mensûh olduğunu kabul edenler ise hayli çoktur. Zeylâî bu hususa temasla diyor ki:

"Sözü edilen hadîsin hükmü kaldırılmıştır. Çünkü sahih tesbitlerle inzal vaki olmaksızın haşefenin kadının fercine girmesiy­le gusül gerekeceği belirlenmiştir. Buharî ve Müslim'de Übey b. Kâ'b'ın hadîsi bu cümledendir. Ayrıca Ebû Dâvud, Tirmizi ve İbn Mâce'nin Sehl b. Sa'd tarikiyle Ubey b. Kâ'b'den yaptığı sahih ri­vayette, adı geçenin şu açıklaması, az yukarıda da belirttiğimiz gibi, bu konuda yeterli bir belge sayılır: "Su, ancak sudan dolayı gerekir" hükmü İslâm'ın ilk yıllarında bir ruhsat idi, sonra bu ya­saklandı."

Şeyh Takıyyüddîn el-İmam adlı eserinde diyor ki:

"Bu hadîs ma'lûl kabul edilmiştir. Çünkü içinde Zühriy'le Sehl arasında bir inkıta' söz konusudur. Nitekim Beyhâkî, bu hadîsi Zührî'nin Sehl'den işitmediğini kesin bir ifade kullanarak söylemiştir. Ancak onun arkadaşlarından işittiği doğru olabilir.[184]

İkrime'den, onun da İbn Abbas (r.a.)'dan yaptığı rivayette, adı geçen "Su ancak sudan dolayı gerekir" mealindeki hadîsin yo­rumunu yaparken şöyle demiştir: Bu ancak ihtilamla ilgilidir. Rü­yasında kadınla cinsel temasta bulunduğunu görür fakat inzal va­ki olmazsa, ona gusletmek gerekmez.[185]

Gerek Zeylaî, gerek diğer ilim adamları hem bu rivayeti, hem de yorumu sıhhatli bulmamışlardır.

Fethülallâm müellifi de bu konuda diyor ki: İki sünnet yerinin kavuşmasından dolayı gusül vâcib olur, in­zal vaki olsun olmasın farketmez, hükmü bakidir. "Su ancak sudan dolayı gerekir" mealindeki hadis bununla nesholunmuştur. Cum­hur sözünü ettiğimiz sahih hadîsle istidlal ederek bu hadîsin mefhumunun mensûh olduğunu belirtmiştir.[186]

Ebu Cafer et-Tahavi konuyla ilgili otuza yakın rivayet tesbit ederek nakletmiş, meraklılara geniş malzeme vermiştir. Biz sadece birkaç tanesini nakletmiş bulunuyoruz.

Konuyu daha da açıklığa kavuşturmak ve ilgililerin şüphesini bütünüyle gidermek için dört önemli rivayeti daha kitabımıza nak­lederek, "Su ancak sudan dolayı gerekir" mealindeki hadîsin hük­münün kaldırıldığı hakkında yeterli bilgi vermiş olacağız. Özellikle Übey b. Kâ'b'ın hadisini diğer önemli kaynaklardan nakletmekte yarar görüyoruz.

Bu konuda Râfi'in hadîsi üzerinde durulmuşsa da çoğu ilim adamları sıhhatini tesbit ederek istidlale elverişli bulunduğunu be­lirtmişlerdir. Zeylâî bu hususta geniş bilgi vererek aydınlatıcı tah­lillerde bulunmuştur ki, yukarıda kısmen nakletmiş bulunuyoruz. Şevkanî de Neylü'l-evtar'da konuyu yeterince açıklığa kavuştur­muştur.

Ubey b. Kâ'b (r.a.)'den yapılan rivayette, demiştir ki:

"Şüphe­siz şu fetva ki; su ancak sudan dolayı gerekir, (hükmü) bir ruhsat­tır, diyorlar; Resûlüllah  (a.s.) Efendimiz, İslâm'ın ilk yıllarında ona ruhsat verdi, sonra da (bu ruhsatı kaldırıp) gusletmeyi emretti."[187]

Diğer bir lafızla şöyle demiştir:

"Su ancak sudan dolayı gere­kir, hükmü, İslâm'ın başlangıcında bir ruhsat idi; sonra ondan men'olundu."[188]

Hz. Aişe (r.a.)'dan yapılan rivayette, şöyle demiştir:

"Bir adam, Resûlüllah (a.s.) Efendimiz'den, eşiyle cinsel temasta bulunup son­ra meni akıtmayıp kendini tutan kimse hakkında sordu. (Hz. Aişe de orada oturuyordu.) Resûlüllah (a.s.) Efendimiz ona şöyle dedi:

"Doğrusu benle bu (Aişe) aynı şeyi yapıyoruz, sonra da guslediyo­ruz."[189]

Rafı' b. Hudayc (r.a.)'den yapılan rivayette, demiştir ki:

"Ben eşimin göbeği üzerinde bulunduğum bir sırada Resûlüllah (a.s.) Efendimiz beni çağırdı. Meni akıtmadan (boşalmadan) kalkıp gus­lettim ve dışarı çıkıp durumu Hz. Peygamber'e anlattım. Buyurdu ki:

"Sana bir şey gerekmez. Su (ancak) sudan dolayı gerekir."

Râfi' devamla diyor ki: Ondan sonra Resûlüllah (a.s.) Efendi­miz bize gusletmekle emretti.[190]

 
Çıkarılan Hükümler:

 

1- Cinsel temasta bulunup meni akıtmayan adam gusletmek gerekir. Kadının da gusletmesi vâcib olur.

2- İki sünnet yeri kavuştuğunda, yani penisin baş kısmının kadının fercine girip kaybolduğu takdirde hem erkeğe, hem kadı­na gusletmek vâcib olur. Bu durumda inzal vaki olsun, olmasın hü­küm değişmez.

3- Yine haşefenin, yani penisin baş kısmının dübüre girme­siyle de inzal vaki olsun olmasın gusul gerekir. (Tabii böyle yapmak haramdır.)

4- Bu konuda çoğu imamlara göre, diri, ölü, hayvan ve insan hakkında aynı hüküm caridir. Gerçi ölü ve hayvan ile şehevî temas­ta bulunmak yasaklanmış ve büyük günahlardan kabul edilmiştir. Ancak bu sınırı aşıp temasta bulunana gusül gerekir mi, gerekmez mi? Söz konusudur.