Konu Başlığı: Had Cezaları Hazarda da, Seferde de Yerine Getirilir Gönderen: Zehibe üzerinde 29 Temmuz 2010, 06:42:56 Had Cezaları Hazarda da, Seferde de Yerine Getirilir
Kur'ân-ı Kerîm'de bu konuda hazar ve sefer ayrımı yapılmaksızın genel ve kapsamlı bir anlatıma yer verilerek şöyle buyurulmaktadır: "Hırsızlık eden erkeğin ve hırsızlık eden kadının (bu yoldan) elde ettiklerine (ve insan haklarına el uzatmalarına) karşılık Allah tarafından ibret verici bir ceza olmak üzere ellerini kesin. Allah çok üstündür, çok güçlüdür, yegâne hikmet sahibidir." [504] Ayetin zahirinden suçun her yerde suç olduğu ve o yüzden yer ayrımı yapılmaksızın cezanın uygulanmasının kaçınılmazlığı anlaşılıyor. Zira böylesine genellik arzeden bir hüküm olmasaydı, yolculukta, savaşlara çıkıldığında kötü niyetli kişilere fırsat verilir ve o yüzden birçok kötülüklerin işlenmesi kaçınılmaz olurdu. İslâm cihanşümul bir dindir ve hükümleri son derece âdildir, O bakımdan her yerde fitne ve fesadı önlemeye, denge ve düzeni sağlamaya, hakları korumaya yönelik kapsamlı hükümler vaz'etmiştir. Gerçi bu hususta birbiriyle taarruz eden iki rivayet bulunuyor. Birinci rivayetin zayıf olduğu kesinlik kazanmış, ikinci rivayetin sahîh olduğu ilim adamlarınca kabul edilmiştir. Hem ikinci hadîs âyetin umum ifadesiyle uyumlu bulunmaktadır. [505] İlgili Hadisler Büsr b. Ertat'dan yapılan rivayete göre, adı geçen, savaşta hırsızlık yapan bir adama rastladı ve ona sadece yüz değnek vurdurdu, elini kesmedi. Sonra da şöyle dedi: "Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz bizi savaşta el kesmekten men etti." [506] Ubâde b. Sâmit (r.a.) den yapılan rivayete göre, Resûlüllah (s.a.v.) fendimiz şöyle buyurdu: "Allah yolunda insanlarla yakın ve uzak erlerde cihad edin: Allah yolunda (cihad ederken) kınayanın mamasına aldırış etmeyin ve Allah'ın (koymuş olduğu) hadleri lazarda ve seferde uygulayıp yerine getirin." [507] Müctehidlerin Görüş ve Îstinbatları a) Hanefîlere göre, sirkat (hırsızlık) dâr-i adi (îslâm adaletinin ıâkim ve câri olduğu yer ve ülkede) yapıldığı taktirde hırsızın eli kesi-ir. Ama dâr-i harpte ise hırsızın eli kesilmez. Aynı zamanda dâr-i bağiy le öyle... Çünkü bu durumda imam (sultan)m nüfuz ve hükmü dârü'l-ıarpte yoktur ve geçerli değildir. O bakımdan gerek dâru'l-harpte, gerekse dâr'i bağiyde meydana gelen hırsızlık el kesmeyi mucip olmamak-;adır. Bunu şöyle açıklamak daha uygun olur: İslâm ehlinden olan tüccar ve esirler dârü'l-harpte bulundukları süre içinde biri diğerinin malını çaldıktan sonra oradan çıkıp dâr-i islâm'a girerlerse, yakalanan hırsızın elini imam (sultan veya hâkim) kesmez. Çünkü imamın nüfuz ve hâkimiyeti dâr-i harpte mevcut değildir. O bakımdan dâr-i harpte meydana gelen hırsızlık el kesmeyi gerektirmemektedir. [508] Böylece Ebû Hanîfe gerek kısas, gerekse diğer hadlerin uygulanması konusunda bunların dârü'l-harpte cereyan ettiği taktirde uygulama alanı olmadığım belirtmiştir. Ancak İmam Ebû Hanîfe burada iki durumun bulunduğunu belirtmiştir: a) Öldürülen kimse dârül-harp ehlinden olur da sonra İslâmiyete girer ve dârü'l islâm'a hicret etmezse, o taktirde katile kısas cezası verilmez. b) Öldürülen kişi dârü'l-islâm'dan olur, ama dârü'l-harbe verilen bir izinle girmiş bulunursa, tacirler ve zor durumda kalan esirler gibi, katil olan tacir hakkında kısas uygulanır, ama esîr olan katil hakkında uygulanmez. Diğer had cezaları da böyle... b) İmam Mâlik, İmam Şafiî ve İmam Ahmed'e göre, öldürülen kişi ister dârü'l-islâm'dan, ister dârü'l -harpten olsun, isterse dârü'l-harpten hicret etmiş bulunsun, isterse hicret etmemiş olsun hakkında kısas uygulanır. [509] Tahliller 1025 no'lu Büsr hadîsi hakkında Ebû Dâvud bir görüş beyan etmiştir. Tirmizî ise hadîsin garip olduğunu, yani râvinin bunu rivâyette teferrüd ettiğini belirtmiştir. Ebû Davud'un tahricinde Büsr'a kadar uzanan rivayet zincirindeki ricalin hepsi sikadır. Tirmizî'nin isnadında ise îbn Lenf bulunuyor ki bu zat zayıftır. Nesâî'nin isnadında Bakiyye b. Velîd bulunuyor. Bu zat hakkında çok şeyler söylenmişse de ilim adamlarının çoğuna göre sikadır. îbn Maîn onun bin sahîh hadîs bildiğini kaydetmiştir. Ancak bazan tedlîs yaptığı söz konusudur. [510] Büsr'ün sahabi olup olmadığı ihtilaflıdır. Kimine göre Peygamber (s.a.v.) Efendimizin vefatından sonra doğmuştur. O bakımdan hadîsiyle pek istidlal edilmemiştir. [511] 1026 no'lu Ubâde hadîsini Taberânî el-Evsat ve el-Kebîr'de tahrîc etmiştir. Mecmeu'z-Zevâid'de "Gerek Ahmed'in gerekse diğerlerinin is-nadları güvenilirdir" denilmektedir. Hem hadîsin sıhhatma Kitap ve Sünnet'teki genel anlatım tarzı şehadet etmektedir. Aynı zamanda hadîste hazar ve sefer denilirken özel bir seferden veya hazardan söz edilmemiştir. O bakımdan taşıdığı hüküm oldukça kapsamlıdır. [512] Çıkarılan Hükümler 1- Had cezalarının uygulanabilmesi için suç ve cinayetin dâr-i İslâm'da işlenmesi şarttır. 2- Dârü'l-harpte bir müslümanm işlediği cinayetten dolayı dârü'l-islâm'a döndüğünde had veya kısas uygulanmaz. Zira İmam (sultan)m hükmünün geçmediği bir ülkede suç işlenmiştir. 3- Dârü'l-bağiy de böyledir. Bundan maksat, devlete baş kaldırıp istiklâlini ilân eden ve sultanın emirlerini dinlemeyen bölge demektir. Oradada işlenen bir cinayetten dolayı cani dârü'l-islâma döndüğünde had uygulanmaz. Bu üç maddede yer alan hükümler İmam Ebû Hanîfe'nin görüş ve içtihadıdır. 4- Diğer üç mezhebe göre, tüccar, esîr ve sayyahın dârü'l-harpte kendi din kardeşini veya vatandaşını öldürmesi veya onun malını çalması da bir suçtur ve dârü'l-islâma döndüğünde hakkında had ve kısas uygulanır. 5- Dârü'l-harpten olup İslâm'a giren ve fakat İslâm ülkesine hicret etmeyen bir müslümanm bulunduğu yerde müslüman bir tüccarı veya yolcuyu veya esiri öldürür veya malını çalarsa, hakkında had uygulanmaz. .Çünkü İslâm ülkesine hicret etmemiş bulunuyor. Bu da İmam Ebû Hanîfe'nin görüşüdür. 6- Had ve kısas cezalarının uygulanabilmesi için îslâm hükümdarının hükmü ve nüfuzu altında olan bir yerde suçun işlenmesi söz konusudur. içki içen hakkında uygulanacak had cezası İslâm hukukunda buna "haddü'ş-şirb" denildiği gibi, "haddü şâribi'l-hamri" de denmiştir. Birincisi, içki içmenin haddi (cezası), ikincisi içki içene uygulanacak had diye tercüme edilebilir. içki, gerek aklî dengeyi bozması, gerek sağlığı tehdit etmesi, gerek aile bütçesini sarsması, gerekse aile bünyesinde ve çevrede nahoş hava vücuda getirmesi bakımından ve sonra da yetişmekte olan yeni kuşaklara kötü bir ahlâkî miras bıraktığından "kötülüklerin anası" olarak vasıflandırılmış ve bunun için birtakım ağır maddî ve manevî müeyyideler konmuştur. İçki Kitap, Sünnet ve İcma' ile haram kılınmıştır. İnkârı küfür, isti'malı büyük günahtır. İslâm her hâl-ü kârda beş şeyin titizlikle korunmasını emreder ve bütün esas prensipleriyle o beş şeyin korunmasına yönelir: Dini korumak- aklı korumak, ahlâkı korumak, nesli korumak, canı ve malı korumak. .. İçki hemen hemen bunların hepsini zedelemektedir. O bakımdan içkinin tahrîmiyle ilgili hadîsler yirminin üstünde bulunuyor. [513] İlgili Hadisler 'Enes (r.a.) den yapılan rivayete göre, şarap içen bir adam Peygamber j (s.a.v.) Efendimize getirildi. Bunun üzerine ona iki ceride (hurma dalı) ile kırk defa vuruldu." Râv'i devamla diyorjıi: • "Aynı şekilde Ebû Bekir (r.a.) da uygulamada bulundu. Hz. Ömer (r.a.) zamanında ise, Ömer insanlarla istişarede bulundu. Hz. Abdurrahman şöyle dedi: "Hadlerin en hafifi seksen değnektir..." O bakımdan Ömer (r.a.) içki içenlere seksen değnek vurulmasını emretti." [514] "Yine Enes (r.a.) den yapılan rivayete göre, "Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şarap hakkında (içene) hurma çubuğu ve ayakkabı ile vurdurdu. Ebû Bekir (r.a.) da içki içene kırk değnek vurdu." [515] Ukbe b. Haris (r.a.) den yapılan rivayette, adı geçen şöyle haber vermiştir: "Nu'man veya İbn Nu'man içki içmiş bir halde bulunup getirildi. Resûlüllüh (s.a.v.) Efendimiz evde bulunanlara ona had uygulamaları için emretti. Ona değnekle vuranlar arasında ben de bulunuyordum. Biz ona ayakkabı ve hurma çubuğuyla vurduk." [516] Sâib b. Yezîd (r.a.) den yapılan rivayette adı geçen şöyle demiştir: "Bizlere gerek Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz zamanında, gerek Ebû Bekir Sıddîk'ın emirliğinde, gerekse Hz. Ömer'in emirliğinin başlangıcında içki içen getirilirdi de ona ellerimizle, ay-akkablarımızla ve kaftanlarımızla vururduk. İşte böylece Hz. Ömer'in emirliğinin ilk yıllarında Ömer içki içenlere kırk değnek vururdu. Tâki o dönemde gururlanıp (içki içenler), fi.sk-u fücurda bulunanlar ortaya çıkınca bu defa Ömer (r.a.) onlara seksen değnek vurmaya başladı." [517] Hüreyre (r.a.) den yapılan rivayete göre, içki içen bir adam Peygamber (s.a.v.) Efendimize getirildi. Peygamber (s.a.v.); "Ona (değnek ile) vurunuz!" diye emretti." Ebû Hüreyre devamla diyor ki: "Bizlerden bir kısmı ona eliyle, bir kısmı ayakkabısıyla, bir kısmı elbisesiyle vurdu. Vurma işi sona erince orada bulunanlardan bazısı o adama: "Allah seni rezîl ve rüsvay etti veya etsin" dediler. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu: "Öyle demeyin, ona karşı şeytana yardımcı olmayın..." [518] Hudayn b. el-Münzir'den yapılan rivayette, adı geçen diyor ki: "Osman b. Affan'ın yanında hazır bulunuyordum. Derken Velîd (b. Ukbe) getirildi ki (bu adam Küfe'de vali olarak görev yapıyordu), sabah namazını iki rek'ât olarak kıldıktan sonra cemaatine "Size daha fazla kıldırayım mı?" diye sormuştu. Bunun üzerine onun aleyhine iki kişi şehadet etti. Onlardan biri Hum-ran idi ki o Velîd'in şarap içtiğini, diğeri ise içtiği şarabı kustuğunu gördüğünü bildirdi. Bunun üzerine Hz. Osman (r.a.): "O şarap içmedikçe kusmaz" dedi ve Hz. Ali'ye: 'Ya Ali! Kalk da bu adama had cezası olarak değnek vur" dedi. Hz. Ali de: fYa Hasan, kalk sen buna değnek vur" diye emretti. Hz. Hasan ise (vurmaktan kaçınıp) şöyle dedi: "Velli hârreha men tevellâ kar-reha (hilâfetin serinliğine erişen, onun hararet ve şiddetini de üzerine alsın). Sonra da: "Ya Abdullah b. Cafer, kalk da sen ona değnek vur" diye emretti. Abdullah da kalkıp ona değnek vurmaya başladı, Hz. Ali de vurulan değnekleri sayıyordu. Kırkı bulunca Hz. Ali (r.a.) ona: "Elini tut, vurma" dedi. Sonra şöyle bilgi verdi: "Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz kırk değnek vurdu. Ebu Bekir de kırk değnek vurdu. Ömer ise seksen değnek vurdu. Bunların hepsi de sünnettir. Ama kırk değnek vurmak en sevimli olanıdır." [519] Hadislerin Işığında Müctehidlerin Îstidlal ve Îhticacları a) Hanelilere göre hadd-i şîrb, yani içki içmenin haddi iki kısma ayrılır: Bunlardan biri, sarhoş etmese bile şaraptan isterse bir damla içmiş olsun had cezası gerekir. Diğeri ise şarab dışında kalan alkollü maddelerdir ki, bunlardan sarhoş olacak kadar içene had cezası gerekir. Sarhoş olmayacak kadar içene had vurulmaz. Böylece müslüman olup mükellef sayılan kimse sarhoş olmayacak tadar şarap veyahut sarhoş olacak kadar diğer içkilerden içtiği taktirde had cezası gerekir. Mükellef olmayan çocuk, deli ve bir de müslüman olmayan gayr-i müslim vatandaş içtikleri taktirde had cezası uygulanmaz. Yetkili organ istediği taktirde bunlara ta'zîr cezası uygulayabilir. İçki içmenin sübutu ya iki erkek şahidin şehadetiyle, ya kişinin ikrarıyla veyahut içki içtiğine dair ağzının kokması, içtiği içkiyi kusması ile gerçekleşir. Yakalandığı zaman sarhoş olup ağzından içki koktuğu halde hakimin huzuruna çıkarılıncaya kadar sarhoşluğu geçer veya ağzında içki kokusu kalması, yine de getiren kişiler "biz onu yakaladığımız zaman sarhoş idi, ağzında içki kokuyordu" diye şahitlik ederlerse, had uygulanır. Kişinin İmam Ebû Hanîfe'ye göre bir defa ikrarı yeterlidir. îmam Ebû Yusuf ile îmam Züfer'e göre iki defa ikrarda bulunması gerekir. Zira nasıl zina isnadında dört erkek şahit şartsa şahit bulunmadığı taktirde kişinin dört defa ikrarı söz konusu ise, burada da iki şahit yoksa, kişinin iki defa ikrarı söz konusudur. Kişiye sarhoş iken değnek vurulmaz. Sarhoşluk hali geçtikten sonra değnek vurma cezası uygulanır. îçki içen hür kimse ise seksen, köle ise kırk değnek vurulur. Şüphesiz bu kırk değnek, baş, yüz, utanç yerleri hariç diğer yerlerine dağıtılarak vurulur. Sadece ağzından içki kokması veya kusması yeterli delil sayılmaz. Çünkü zorla içirildiği şüphesi vardır. Şüphe olunca da had cezası uygulanmaz. Ama bu emarelerle birlikte iki erkek şahitlik eder veya şahsın kendisi ikrar ederse, o taktirde suç sübut bulur ve had cezası uygulanır. Önce içki içtiğini ikrar eder ve sonra bundan rücu' ederse hakkında had cezası uygulanmaz. Haddi gerektiren sarhoşluğa gelince: İmam Ebû Hanîfe'ye göre, erkeği kadından, yeri gökten ayırd edemiyecek sınıra gelmiş olmalıdır. İmameyne göre, hezeyanda bulunup kelime ve cümleleri birbirine karıştıracak sınıra gelirse had cezası uygulanır. [520] b) Şâfiîlere göre, çoğu sarhoş eden her içkinin azı da haramdır. İçene had cezası uygulanır. Ancak çocuk, deli, zimmî (gayr-i müsîim vatandaş), harbî (d ârü'l-harpten olan), boğazına kahren ve tehdîd edilip içirilen bu genellemenin dışında kalır. Hakkında had cezası uygulanmaz. Aynı zamanda alkollü içki olduğunu bilmeden içen aleyhine de had cezası gerekmez. Bunun gibi daha yeni İslâm'a girip İslâm ahkâmını henüz öğrenmeyen kimse de öyle... İçki una karıştırılıp hamur yapılırsa veya başka bir maddeyle karıştırılıp macun haline sokulursa bundan dolayı had cezası gerekmez, ama kişi günahkâr olur. Hür kişiye içki içmekten dolayı kırk değnek, köleye yirmi değnek vurulur. İçki içme suçu ancak şu iki husustan biriyle sübut bulur: İki erkek şahidin şehadeti ve bir de şahsın ikrarı... Sadece ağzından içki kokması veya içki sebebiyle kusması suçu.isbatlamaz. İçki içip sarhoş olan kişinin sarhoşluğu geçmedikçe had vurulmaz. [521] c) Hanbelîlere göre, az olsun çok olsun sarhoş edici içkiden içen kimseye seksen değnek vurulur. Böylece Hanbelîlerle Şâfîîler değnek sayısında farklı görüş ve ictihadda bulunmuşlardır. Kendi arzu ve isteğiyle, çoğunun sarhoş ettiğini bildiği halde içki içen kimsenin sarhoş olup olmadığına bakılmaz ve hakkında had cezası uygulanır. Nitekim Hz. Ömer, Ali, îbn Mes'ûd, îbn Ömer, Ebû Hüreyre, Sa'd b. Ebî Vakkas, Ubey b. Kâ'b, Enes ve Aişe (Allah hepsinden razı olsun) bu görüştedirler. Tabiînden Tavus, Atâ', Mücahid, Kasım, Katade ve Ömer b. Abdillaziz'in de içtihadı bu anlamdadır. İmam Mâlik, İmam Sevrî, Ebû Ubeyd, Ebû Sevr ve İshak da aynı içtihadı benimsemişlerdir. Böylece ismi geçen zevat arasında şarapla diğer alkollü içkiler arasında bir ayrım yapılmamış ve hangisi olursa, çoğu sarhoş ettiği taktirde azı da haramdır kaidesi uyarınca hepsi aynı hüküm kapsamına alınmıştır. Zorlanarak, tehdit edilerek içki içirilen kimseye had gerekmez. Şâfîîlerde olduğu gibi, içki içme suçu ya iki erkek şahidin şehadetiyle veyahut şahsın ikrarıyla sübut bulur. Şahıs sarhoş iken had uygulanmaz, sarhoşluk halinin geçmesi beklenir. [522] d) Mâlikîlere göre de alkollü içkinin azı da çoğu da haramdır. Bundan az vaya çok içen kimse hakkında had uygulanır. Bu da seksen değnek vurulmasıdır. [523] Ebû Cafer Tâhavî ise içki' konusuyla ilgili otuz kadar rivayet nakletmiş ve sonra da Hanefîlerin görüş ve içtihadını benimsediğini belirterek içki içene seksen değnek vurulması gerektiğine dikkati' çekmiştir. [524] Hamr ismi üzerinde durulmuş ve bunun sırf üzümden elde edilen içkiye has bir isim olduğuna dair farklı görüş ve yorumlar ortaya konmuştur. Gerçi bu kelime ilk önce üzümden elde edilen içki hakkında has bir isim olarak kullanılmışsa da sonradan sarhoş edici her alkollü içkiye ıtlak olunmuş ve böylece hapsinin ortak ismi durumuna gelmiştir. Nitekim Rağıb kendi Müfredatında bu manayı desteklemiş bulunuyor. Bazısına göre, üzüm ve hurmadan elde edilen içki hakkında kullanılan bir isimdir. İlim ehlinin çoğuna göre, aklı perdeleyen, şuuru altüst eden alkollü her içki >vhamr"dır. Nitekim lügatçilerden Cevheri, Ebû Nasr Kuşeyrî, Dînaverdî ve Şeyh Mecdüddin Firuzâbâdî aynı görüştedirler, Doğru olan da budur. Buharî ve Müslim başta olmak üzere sahîh kaynaklar Hz. Ömer'in (r.a.) bu konuda minber üzerinde şöyle dediğini tesbit etmişlerdir: "Haberiniz olsun ki hamr haram kılınmıştır. Bu da beş şeyden elde edilir: Üzüm, hurma, bal, buğday ve arpa... Hamr, aklı örten, şuuru perdeleyen her şeydir..." Hamr konusunda birçok farklı görüş, ictihad ve rivayetler bulunuyor. Onları nakletmekte bir fayda görmüyoruz. Aksine müslümanlarm zihnim karıştırabilir. Müctehid imamların ise görüş ve içtihatlarını nakletmiş bulunuyoruz. Rivayet edilen hadîslerin hemen Hepsi sahihtir. [525] Diğer Rivayetler Hz. Ali (r.a.) den yapılan rivayete göre, adı geçen şöyle demiştir: "Ben bir kimse hakkında had uygulayıp da bu sebeple ölmesinden dolayı içimde bir sıkıntı ve üzüntü duymuş değilim. Ancak böyle bir sıkıntı ve üzüntüyü hamr (sarhoş edici içki) içenden yana hissetmişimdir. Çünkü gerçekten içki içen uygulanan haddan ölecek olursa onun diyetini veririm. Zira Resû-lüllah (s.a.v.) Efendimiz içki içmekten dolayı gereken had (ceza) hakkında (taban ve tavanı belli) bir sünnet bırakmamıştır." [526] Böylece Hz. Ali'nin (r.a.) bu anlatımından anlıyoruz ki, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz sının, taban ve tavanı belli bir ceza uygulamamıştır. İçki içenin vücut yapısına, mevcut şartlara ve ortama göre bir dayak ce-1 zası uygulamıştır. Nikekim Ebû Saîd (r.a.) diyor ki: "Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz zamanında hamr (alkollü içki) den dolayı ayakkabı ile kırk defa vurulurdu. Ömer (r.a.) zamanı olunca bu ayakkabı yerine kamçı ile vurmayı uygun gördü."[527] Abeydullah b. Adiy b. el-Hıyar'dan yapılan rivayette, adı geçen, Hz. Osman'a şöyle demiştir: "Velîd hakkında balkın (olumsuz tavrı) hayli çoğaldı." Bunun üzerine Hz, Osman (r.a.): "İnşallah biz onu hakkıyle yakalayıp (gereken cezayı vereceğiz.} diye cevap verdi. Sonra da Hz. Ali'yi çağırıp Velîd'e had vurmasını emretti. O da ona seksen değnek vurdu." Bu, Buharî'den muhtasaran alınmıştır. Başka bir rivayette ise kırk değnek vurdu şeklinde bir anlatıma yer verilmiştir. Ebû Cafer Mu-hammed. b. Ali ise, Hz. Ali'nin (r.a.) Velîd'e iki tarafı bulunan bir değnekle vurduğunu rivayet etmiştir. [528] İçki içmeyle ilgili Hz. Ali (r.a.) den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Doğrusu kişi içki içince sarhoş olur, sarhoş olunca hezeyana başlar. Hezeyana başlayınca iftirada bulunur. Müfteriye de seksen değnek vurmak gerekir." [529] İbn Şihab'dan yapılar rivayete göre, ondan hamr (alkollü içki) içen köle hakkında uygulanan had cezasından soruldu. O da şu cevabı verdi: "Bana ulaşan haberlere göre, köleye hür kişiye vurulanın yarısı vurulur. Hem Ömer, Osman, Abdullah b. Ömer ve îbn Ömer (Allah hepsinden razı olsun) kölelerine içki içmelerinden dolayı hür kişilere vurulan haddin yarısını vurdurmuşlardır." [530] Tahliller 1042 dipnotlu. Hz. Ali hadîsi sahîh olup istidlale sâlih görülmüştür. Böylece içki içene dayak atmaktan maksat, onu biraz hırpalayıp mahcup etmektir. O bakımdan yara bere açmayacak şekilde vurmak ve bunun için esnek fazla kalın olmayan bir değnek veya kamçı seçmek uygun olur. Öldürücü darbeler vurup adamı öldürmeğe hiçbir ilim adamı cevaz vermemiştir ve böyle bir uygulama da söz konusu olamaz. Hz. Ail'nin (r.a.) "sopayla vurulan kişi bu yüzden ölecek olursa, onun diyetini öderim," buyurması son derece anlamlı ve dikkat çekicidir, Tirmizî'nin tahrîc edip hasenlediği Ebû Saîd hadîsi Resûlüllah (s.a.v.) Efendimizin bu hususta çok dikkatli davrandığını, kişiye bir zarar vermek için ayakkabıyla kırk defa vurduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bilindiği gibi ayakkabıyla normal bir ölçüde vurmak kişinin canım pek acıtmaz. Ubeydullah hadîsi ise Hz, Ali'nin bazan seksen, bazan da kırk değnek veya kamçı vurduğunu göstermektedir. Bu da farklı tesbitlerd-en kaynaklanmakta ve sayı farkının bundan neş'et ettiği anlaşılmaktadır. Aynı zamanda bunun için kesin bir tavan belirlenmediği de rivayetin akışından istidlal edilebilmektedir. Dârekutnî'nin Hz. Ali'den rivayet ettiği haber, İslâm hukukunun ana kaidelerine uymamaktadır. Zira genel anlamda her iftiradan dolayı şahsa seksen değnek vurulmaz. Ancak namuslu bir kimseye zina isnad eder de dört şahit getirmezse, bu iftirasından dolayı onun hakkında "hadd-i kazf uygulanır, yani seksen değnek vurulur. O bakımdan müctehidler bu rivayetle istidlal etmemişlerdir. Gerçi aynı rivayeti İmam Mâlik Muvatta'da nakletmiş bulunuyor. [531] Bu bakımdan hadîsin ayrı bir yoruma ihtiyacı söz konusudur. O da, içki içmek insanı bir takım saçmalamalara itmekte, aklî dengesini kısmen bozup hezayanda bulunmaya itmekte ve ağzına gelem sarfedip başkasına iftira bile atacak kadar kişi dengesini kaybetmekteİir. O bakımdan içki içene seksen değnek veya kamçı vurulması gereklidir. Yoksa iftira ettiğinden dolayı değil. Bence en güzel yorum da bu-İur. Aksi halde hukukun ana kaidelerine ters düşmekte ve şaşırtıcı [reni hükümlerin istinbatma sebep olmaktadır. Zaten İmam Mâlik'in rivayeti tesbit etmesinde farklı bir durum var. O da önce seksen değnek vurulmasının gerektiği belirtilmekte, sonra da içkinin ne gibi saçma-Lıklarr yol açtığı konu edilmektedir. O bakımdan da yukarıdaki yorumumuz bu rivayet şeklimle tam uyum halindedir diyebiliriz. [532] Çıkarılan Hükümler 1- Şaraptan sarhoş etmeyecek kadar az bir miktar içen kimse hakkında had cezası uygulanır. Zira "hamr" kelimesiyle ifâde edilen şahabın tahrimi, kitap, sünnet ve icma' ile sabit olmuştur. 2- Diğer alkollü maddelerden ise sarhoş edip saçmalamaya yol açacak nisbette içen hakkında had uygulanır. Diğerleri hakkında ta'zîr cezasına başvurulabilir. Bu iki madde de îmam Ebû Hanîfe'nin görüşüdür. 3- Hamr, şarabın has ismi olmakla beraber, sonradan sarhoş eden her alkollü maddenin de ismi olmuştur. 4- Diğer üç mezhebe göre, sarhoş eden her içkiyi içmekten dolayı, sarhoş etsin etmesin had cezası gerekir. 5- İçki içmenin sübutu ya iki erkek şahitle veyahut kişinin kendi ikrarıyla gerçekleşir. 6- Kişi ikrar ettikten sonra bunda rücu' ederse had cezası sakıt olur. 7- İçki olduğunu bilmeden alkollü maddelerden birinden içerse, had gerekmez. , 8- Henüz İslâm'a yeni girmiş» İslâm ahkâmını bilmeyen kimsenin de içki içmesi sebebiyle had uygulanmaz. Ancak bunun haram olduğu anlatılır ve ondan sonra tekrar içecek olursa had uygulanır. 9- Zorla, ölüm tehdidiyle içki içirilen kimseye had gerekmez. 10- Haddi gerektiren sarhoşluk, mezheplere göre farklıdır: Ebû Hanîfe'ye göre kadını erkekten, yeri gökten ayırt edemiyecek kadar saçmalayan kimse tam sarhoştur ve had vurulur. Aksi halde ta'zîr cezası uygulanır. 11- Diğer üç mezhep imamlarına göre, içki içen kimse için bir sarhoşluk sınırı belirlenmez. Mücerred içmesinden dolayı ceza gerekli olur. ... 12- Şâfıîlere göre, içki içmekten dolayı hür kişiye kırk, köleye yirmi değnek vurulur. 13- Hanefîlerle Hanbelîlere göre, hür kişiyle seksen, köleye kırk değnek vurulur. Mâlikîler de aynı görüştedirler. 14- Kişinin sarhoşluk hali geçmedikçe değnek vurulmaz. 15- Kişinin içki kokar ölçüde kusması bir delil sayılmamaktadır. 16- Ağız kokusu da haddi gerektiren bir delil sayılmaz. 17- Ağzından içki kokan kimseye, içki içtiği zorla itiraf ettirilmeye kalkışılmaz. 18- Kusmuğu içki kokan kimse de içki içtiğini ikrara zorlanamaz. Zira bu gibi kokuların çeşitli sebepleri olabilir. O bakımdan şüpheyle had cezası uygulanmaz. 19- İçki için kimse hakkında biri maddî, diğeri m-î nevî olmak üzere iki müeyyide konulmuştur. Maddi müeyyide ancak suçuı sübutuyla uygulanır. Manevî müeyyide ise, içki içen kimse tövbe edi] içkiden vazgeçmeden ölürse, kıyamet gününde günahı nisbetinde ceza landırılır. 20- İçki insanı saçmalıklara ittiği, dengeyi bozduğu, sağlığı tehdi ettiği, ailede huzursuzluk doğurduğu, toplumla münasebetleri zaaf; uğrattığı için haram kılınmıştır. 21- Az içip saçmalayan kimse bu hükmün dışında tutulamaz. Zirı istisna umumi kaideyi bozmaz. Çoğu sarhoş edenin azı da haran kılınmıştır. [533] Konu Başlığı: Ynt: Had Cezaları Hazarda da, Seferde de Yerine Getirilir Gönderen: Ceren üzerinde 15 Şubat 2019, 17:59:04 Esselamu aleykum. Rabbim bizleri her aninda her konuda islama uygun şekilde yasayan kullardan eylesin inşallah. ...
Konu Başlığı: Ynt: Had Cezaları Hazarda da, Seferde de Yerine Getirilir Gönderen: Mehmed. üzerinde 15 Şubat 2019, 19:18:19 Ve aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun
|