๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Ahkam Hadisleri => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 26 Temmuz 2010, 19:30:37



Konu Başlığı: El Parmaklarını Kullanarak Yemek Yemek
Gönderen: Zehibe üzerinde 26 Temmuz 2010, 19:30:37
El Parmaklarını Kullanarak Yemek Yemek
 

Bilindiği gibi Resûlüllah (a.s.) Efendimiz zamanında kaşık, çatal, bıçak yoktu. Araplar yemeği genellikle elleriyle, yani parmaklarının marifetiyle yerlerdi. Resûlüllah. (a.s.) Efendimiz bu adeti kaldırmadı, ancak bir takım kurallara bağladı. Buradaki kuraldan kasdımız, yemek yeme hususunda konulan bir takım ölçü ve adaptır...

O bakımdan Resûlüllah (a.s.) Efendimiz cahiliye devri araplan gibi yemeği avucunun içine alarak değil, üç parmağını kullanarak yerdi. Tabii yemekten önce ellerini güzelce yıkar ve yemekten sonra da bu yıkama işini ihmal etmezdi. Aslında parmaklar marifetiyle yemek yemenin ayrı bir lezzeti söz konusudur. Bunu hemen hepimiz hissetmekteyiz. Ancak unutmamamız gerekir ki, Resûlüllah'ın (a.s.) parmakları marifetiyle yemek yemesi bir sünnet değil, bir adet idi. Günümüzde kullandığımız çatal ve kaşık sünnete aykırıdır denilmez. Zira dinimiz günlük işlerimizde daha iyisini, daha güzelim, daha temiz ve nezih olanım yapmamızı emreder. Bunun içindir ki, Resûlüllah (a.s.) Efendimiz bir kıyafet inkılabı yapmadığı gibi, günlük hayatımızda yeme, içme ve benzeri işlerimizde de bir inkılab yapmayıp bunları bir takım adâb ve kurallara bağlıyarak daha temiz, daha nezih ve daha düzenli olmamızı tavsiye buyurmuştur. Araplar ne giyiniyorsa Resûlüllah (a.s.) da onu giyindi. Erkek ve kadına yakışır anlamda tesettürü getirdi. Temizliği bir bakıma temel kural olarak koydu.

Fethedilen ülkelerde de halkın güzel, faydalı örf ve adetlerine dokunulmadı. Yine temizlik kurallarına ve tesettüre riayet edilmek şartıyla her ülkenin ve milletin kıyafeti serbest bırakıldı, islâm'a girenler için ipek elbise (erkekler için) haram kılındı. Erkeklerin altın yüzük ve benzeri altından mamul süs eşyası kullanmaları yasaklandı. Aynı zamanda onların kaşık ile yemek yemeleri men'edildi.

Yapılan araştırmalara göre, kaşığın icadı tarih öncesi devirlere raslamaktadır. İlk kaşık örneklerinin Üral-Altay yöresinde neolitik devre ait bulunduğu ve saplarının kuş ve başka hayvan motifleriyle işlenmiş olduğu görülmüştür. Ayrıca Mısır mezarlarında bulunan tahta ve kemik kaşıkların üzerindeki insan ve hayvan biçiminde motifler ve saplar olduğu ortaya çıkarılmıştır. [275]

Kaşık icadının tarihi bu kadar gerilere gitmekle beraber kendi dar adetleri içinde kabile hayatı yaşayan Araplar buna ihtiyaç duymamışlardır veya çoğunun bundan haberi yoktu.

Resûlüllah (a.s.) bu gibi araçlarla meşgul olmaya gerek bile görmemiş ve asıl görevi olan risalet esaslarını tebliğini ön plana almıştır. O bakımdan İslâm'ın esas ve hikmetini yeterince bilmeyen kimselerin bu dini şekilciliğe bağlamaları çok yanlıştır ve islâmı asıl hedefinden uzaklaştırıcıdır. Resûlüllah (a.s.) Efendimiz kaşıkla yemek yemedi diye bunu mekruh saymak, yani sünnete aykırı görmek bütünüyle indîdir, fıkhı değildir. Böyle iddiada bulunanlara sorulacak çok şeyler vardır. Onlardan biri de şudur: Resûlüllah (a.s.) apartmanda, betonarma binada, koltukta, iskemlede oturmadı. Evimizde kullandığımız bir çok eşyayı kullanmamıştır. O halde bunları sünnete aykırı mekruh saymamız mı gerekiyor? Kitap ve sünnette derinleşen hiç bir ilim adamı ve müctehid imam böyle bir görüş ortaya koymamıştır.

İmam Gazâlî de bu husustaki görüşünü şöyle belirtmiştir: "Biz sofra (bugünkü tabirle masa ve benzeri şey) üzerinde yemek yemenin mekruh veya haram olduğunu, böyle yapmamızın men'edildiğini söyleyemeyiz. Zira bu hususta bir nehiy sabit olmamıştır. Aynı zamanda bunun Resûlüllah (a.s.)'den sonra ibda' (icad edilip) ortaya çıkarıldığını da delil olarak söylemek doğru olmaz. Zira Resûlüllah'tan (a.s.) sonra icad edilip ortaya çıkarılan her şey men'edilmiştir denilemez.  Çünkü bid'at  sabit sünnete  ters  düşen  ve  şeriatın emirlerinden birini kaldıran şeydir. Yemek hususuna gelince, onu yerden yükseltip kolayca yemeği sağlamaktadır. Bu gibi şeylerde hiçbir kerahet yoktur." [276]

Resûlüllah (a.s.) Efendimiz yemek yerken bazan dizleri üzerine çöküp oturmuş, bazan da sağ ayağını (namazda olduğu gibi) dikilip sol ayağı üzerine oturmuştur. O bu hususta şöyle buyurmuştur: "Bir yere yaslanarak yemek yemem. Çünkü ben de diğer insanlar gibi yemek yiyen bir kulum; onlar nasıl oturuyorlarsa ben de öyle oturuyorum..." [277]

Resûlüllah (a.s.) bu sözleriyle, günlük âdetleriyle ilgili olan hususlarda halktan biri gibi olmayı tercih ettiğini, şeriate ters düşen bir durum söz konusu olmadığı taktirde sağlam yerleşmiş örf ve âdetlere uymakta bir sakınca bulunmadığını anlatmak istemiştir.

Gerek Şevkanfnin, gerekse Gazâlî'nin tesbit ettikleri bir rivayette ise, Hz. Ali'nin (r.a.) uzanık bir halde kalkanı üzerine koyduğu kuru ekmekten yediği bilinmektedir; Hattâ bir başka rivayete göre, yüzünkoyu uzanık bir halde yediği belirtilmiştir. [278]

Gerçi bu konuyu bundan önceki yemek adabı kısmında açıklamış bulunuyoruz. Ancak konunun diğer kısımları vardır, onları da açıklarken yeryer bazı rivayetleri ara yere serpiştirmekte fayda görüyoruz. [279]

 

Konuyla İlgili Hadisler
 

Enes (r.a.) den yapılan rivayete göre, adı geçen şu haberi vermiştir: "Peygamber (a.s.) Efendimiz (sıvı olan) bir yiyecek maddesi yeyince üç parmağını (yemeği müteakip) diline dokundurup (yemek kırıntı ve bulaşığını giderir (ve sonra kalkıp ellerini tertemiz yıkardı)." [280]

Sonra da Resûlüllah (a.s.) şöyle buyurdu: "Sizden birinizin lokması (sofraya) düşünce ondaki ezayı (yerden bulaşan şeyleri) atıp gidersin ve öylece yesin. Onu şeytana terketniesin."

Râvî devamla diyor ki: "Resûlüllah (a.s.) Efendimiz bize yemek yediğimiz çanakta kalan yemek artığını iyice alıp (yememizi) emretti   ve   bu  hususta   şöyle   buyurdu:  "Doğrusu  sizler yemeğinizin hangisinde (hangi kısmında) bereket olduğunu bilemezsiniz..." [281]

Muğîre b. Şu'be (r.a.) den yapılan rivayette, adı geçen şöyle demiştir: ırBir gece Peygamber (a.s.) Efendimizde (davetli) misafir olarak gittim. Resûlüllah (a.s.) kızartılmış kaburga kısmının getirilmesini emretti. Sonra eline bıçak alıp ondan keserek bana verdi..." [282]

Câbir (r.a.) den yapılan rivayete göre, adı geçen şu bilgiyi vermiştir: "Resûlüllah (a.s.) Efendimiz eşlerinden bir kısmının odasına geldi ve içeri girdi. Sonra izin verdi ben de içeriye girdim. Efendimiz (a.s.): "Gıda olarak bir şey var mı?" diye sordu. Onlar da "evet var..." deyince, Efendimiz (a.s.) getirilmesini istedi. Onlar da üç tane yuvarlak ekmek getirip Efendimizin önüne koydular. Efendimiz Önce bir ekmeği alıp kendi önüne koydu. Sonra diğer ekmeği alıp benim önüme koydu ve sonra da üçüncü ekmeği alıp ikiye böldü, yarısını kendi önüne, yarısını da benim önüme koydu. Sonra şöyle buyurdu: *Katık olarak birşey var mı?" Onlar da: tfHayır, sadece biraz sirke bulunuyor" diye cevap verdiler. Efendimiz (a.s.) onu getirin verin, ne güzel katıktır o..." diye buyurdu. [283]

Ebû Mes'ûd Ukbe b. Amr (r.a.) den yapılan rivayete göre, adı geçen şu bilgiyi vermiştir: Kendi kavminden Ebû Şuayb denilen bir adam, Resûlüllah'a (a.s.) yemek yapıp hazırlamıştı... Bu sebeple Peygamberce (a.s.) haber göndererek kendisinin ve beraberinde beş kişiyi alıp gelmesini arzu ettiğini bildirdi. Bunun üzerine Peygamber (a.s.) ona haber göndererek: 'İzin ver de altı kişi alıp geleyim" buyurdu. [284]

îbn Abbas (r.a.) dan.yapılan rivayette, adı geçen, Resûlüllah'ın (a.s.) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Sizden biriniz yemek yediğinde elini (bir mendil ile) silip temizlemeden önce yalasın veya (yanındaki hizmetçi, çocuk veya benzeri bir yakınına) yalatsın." [285]

Câbir (r.a.) den yapılan rivayette, adı geçen diyor ki: Resûlüllah (a.s.) (yemekten sonra) parmakların yalanmasını ve yemek kabının silinip yenilmesini emretti ve şöyle buyurdu: 'Doğrusu sizler yemeğinizin hangi kısmında bereket vardır bilemezsiniz." [286]

Nebîşe el-Hayr (r.a.) den yapılan rivayette, Resâlüllah'ın (a.s.) şöyle buyurduğu belirtilmiştir: "Kim bir çanakta yemek yer ve sonra o çanağı silip (içindeki yemek kalıntısını da yerse), o çanak onun için istiğfar eder." [287]

Câbir (r.a.) den yapılan rivayette, kendisinden ateş dokunan şeyden (ateşte pişirilip yenilen yemekten) dolayı abdest almak gerekir mi? diye soruldu. O da şu cevabı verdi: "Hayır, and olsun ki Peygamber (a.s.) Efendimiz zamanında bizler o gibi yemekle­ri çok az bulabilirdik. Bulduğumuz zaman da bizim mendilleri­miz yoktu. Sadece ellerimizin içi, bileklerimiz, kollarımız ve ayaklarımız vardı. Sonra da namaz kılar ama abdest almazdık." [288]

Ebû Hüreyre (r.a.) den, adı geçen, Resûlüllah'ın (a.s.) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: (Kim elinde yemek, yağ ve benzeri şey kokusu bulunduğu halde yatağına girerse ve bu yüzden ona bir şey (kötülük) dokunursa ancak kendini kınasın." [289]

 

Hadislerin Işığnda İlim Adamlarının Tesbit ve Görüşleri
 

Başta İmam Gazâlî olmak üzere ahlâk ve adâb konusuna geniş yer veren ilim adamlarımız bu hadîslerle istidlal etmişlerdir. Ekmeğe, yemeğe saygı görtermenin sünnet olduğunda ve yere düşen lokmanın bile kaldırılarak üflendikten, bulaşan toz giderildikten sonra yenilmesinin müstehab sayıldığında birleşmişlerdir.

Zira unutmayalım ki, bir lokma ekmeğin, bir kaşık yemeğin elimize geçinceye ve midemize ininceye kadar birçok safhalardan geçmiş ve varlık alanında birçok sistem ve ünütelerin faaliyetiyle vücut bulmuş, nice tabiat olayları ve insanlar hizmet vermek suretiyle o lokma ekmeği ve bir kaşık yemeği hazırlamışlardır.

Bunun için Resûlüllah (a.s.) Efendimiz ekmek üzerine tabak veya çömlek, tencere konulmasını men'etmiş ve şöyle buyurmuştur: "Ekme­ğe ikramda (saygı ve şükranda) bulunun. Çünkü gerçekten Cenâb-ı Hak onu gökten bereket olarak indirmiştir."

Aynı zamanda Resûlüllah (a.s.) elin ekmekle silinip temizlenmesi­ni de men'etmiş bulunuyor. Ne yazık kî, İslârm bilgilerden, Kur'ân kültüründen mahrum yetişen günümüzün müslüman geçinenleri her gün poşetler için ekmekleri kapı önlerine, çöp bidonlarına atmakta, arta kalan yemekleri çöp tenekelerine dökmektedirler. [290]

Şüphesiz kıymeti bilinmeyen bir nîmet, nîmet olma özelliğini kaybedip sahibi için bir nıkmet (eza, öç ve dert) olur. Böyle insanlara "nankör" denilir. Bunun için İslâm kültürüyle yoğrulup şekillenen atalarımız "ekmek kadar aziz ol" demişlerdir. Şüphesiz bu söz son derece anlamlı ve kapsamlıdır. [291]

 

Tahliller ve Rivayetler
 

Enes hadîsini Tirmizî sahihi emiş tir. O bakımdan istidlale salih görülmüştür. Hadîs yemek yemenin beş âdabım yansıtmaktadır:

1- Yemekten sonra yemek elle,  parmaklarla  yenilmişse parmakları yalamak.. Bu daha çok üç parmakla ilgilidir.

2-  Sofraya, yere düşen ekmek parçasını kaldırıp üzerine bulaşan toz ve benzeri şeyleri giderip yemek...

3- Yere düşen ekmek ve benzeri bir nimeti kaldırmayan kimse onu şeytana bırakmış olur ki, bunda saygısızlık söz konusudur.

4- Yemek tabağının, tencere ve çömleğin dibinde yemek artığı bırakmayıp onu silip yemek...

5- Yemek üzerinde ilâhî bereket bulunuyor. Ancak bu bereketin yenilen kısımda mı yoksa tabak, çanak dibinde kalanda mıdır bilemeyiz. O bakımdan herkez yiyebileceği kadarını tabak ve çanağa koymalı ve böylece nimetin heder edilmesini önlemelidir.

627 no'lu Muğîre hadîsini Ebû Dâvud, Tirmizî ve îbn Mâce tahrîc etmişlerdir. Hadîsle istidlal edilmiştir. Eliyle yemek yi£en kimsenin yemek sonrası parmaklarını yalaması müstehabdır. Zira bu davranışta hem temizlik, hem de bereket söz konusudur. Aynı zamanda eliyle ye­mek yiyecek olan kimsenin sadece üç parmağını kullanması müstehab sayılmıştır. Ancak bir özürden dolayı dört ve beş parmakla da yemekte bir sakınca yoktur.

Yere düşen ekmek parçası veyahut bir lokmayı şeytana terketmeyip almak, üzerindeki toz veya çer-çöpü temizleyip öylece yemek meşrudur, müstehabdır. Bu tür davranmamızın tavsiye edilmesi, nimeti ve özellikle de ekmeği zayi' etmememize yönelik bulunuyor. Ancak İmam Nevevî'nin de dediği gibi, düşen lokmaya murdar bir şey bulaşırsa artık o yenilmez, bir hayvana yedirilir de şeytana terkedilmez.

Çanağın ve tabağın dibinde kalan yemeği dökmek nankörlüktür. Onu yemek feyiz ve berekettir. Zira inen bereketin yenilen kısmında mı, yoksa kalan kısmında mı gizlendiğini bilemeyiz. Bu durumda tabak ve çanak o kimse için istiğfar eder.

Denilebilir ki, cansız, akılsız, idraksiz bir tabak veya çanak nasıl istiğfar edebilir? Cevap olarak deriz ki: Kâinatta her yeş, zerresiyle, küresiyle Hakk'ı tesbîh ve tenzih etmektedir. Dolayısıyla cansız gördüğümüz bu maddelerin lisan-ı hal ile istiğfar edeceklerinde, yani sahibinin günahlarının bağışlanmasına vesile olacaklarında hiç şüphe yoktur.

628 no'lu Câbir hadîsi de sahih kabul edilmiştir. ResûlüIIah'ın (a.s.) çok mütevazı bir hayat geçirdiğine dair belgelerden biri olarak vasıflanabilir. Sonra da insanın yemek yemek için yaşamadığını, yaşamak için bir şeyler yemenin gerekli olduğunu yansıtmakta ve bu konuda çok ince düşünmemiz ilham edilmektedir.

Katık olarak sirkeden başka bir şeyin bulunmadığını ve ResûlüIIah'ın sirkenin güzel bir katık olduğunu belirttiğini görüyoruz. O halde sirke maddesi üzerinde biraz durmamız gerekiyor: Yemeklere, salatalar çeşni vermek için kullandığımız sirkenin içinde C vitamini, bazı madensel tuzlar bulunduğunu biliyoruz. Bu bakımdan sirkenin elbetteki besinr değeri de vardır. İçindeki sirke asidi iştah verdiği gibi, sindirim salgılarını da artırır.

629  no'lu Ebû Mes'ud Ukbe hadîsini Buharı ve Müslim tahrîc etmişlerdir.  İsnadı  sahihtir.  Davete  icabetin  sünnet  veya vâcib olduğunu ifade etmekte ve ayrıca yapılan davete kişi icabet ederek yanına  bir  iki  arkadaşını  almak  isterse  davet  sahibinden  izin istemesinin sünnet olduğuna delâlet etmektedir.

630  no'lu îbn Abbas hadisini Ebû Dâvud tahrîc etmiştir. Ancak hadîsin sonunda "yalasın veya yalatsın" lafızlarının râvmin şüpheye düşüp de bu iki lafızdan birinin söylendiğini mi kasdetmiştir, yoksa Resûlüllah (a.s.) Efendimiz mi böyle buyurmuştur? Kesin şekilde anlaşılmamaktadır. Zira Müslim'in yaptığı buna benzer bir rivayette hadîsin sonunda şu lafızlara yer verilmiştir: "Parmaklarını yalamadan önce onları mendil ile silip temizlemesin..."

Râvînin şüphesinden olmadığını kabul edersek, şu sonuç ortaya çıkmaktadır: Resûlüllah (a.s.) genellikle yemekten sonra üç parmağını yalardı. Başkasına yalattığını bilmiyoruz. Ancak bu hadîsteki anlatımdan parmaklarıyla yemek yiyenin onu başka birine yalatması da tavsiye edilmektedir. Bu başkası kimler olabilir? ilim adamları çeşitli yorumlarda bulunmuşlardır: Kimine göre yanındaki koyun veya keçiye yalatır. Kimine göre yanındaki kendi çocuğuna veya cariyesine yalatır.

Ancak bunlardan hiçbiri Resûlüllah'ın (a.s.) edep ve ciddiyetine uygun düşmemektedir. Kuvvetli ihtimaller bu iki lafız râvinin şekkinden (şüphesinden) kaynaklanmaktadır. Allah daha iyisini bilir.

631  no'lu Câbir hadîsini Ahmed ve Müslim tahrîc etmişlerdir. Yukarıdaki hadîslerle birbirini kuvvetlendirmekte ve yemekten sonra parmakları yalayıp tabağın dibinde kalan yemek artığını iyice silip yemek emredilmektedir. Şüphesiz buradaki emir tavsiye anlamına gelir. Böylece üç parmakla yemek yedikten sonra parmakları henüz mendil ile silmeden yalamanın ve çanak veya tabağın dibindeki yemek kalıntısını silip yemenin sünnet olduğu anlaşılıyor.

632  no'lu Nebîşe hadîsini Ahmed, İbn Mâce ve Tirmizî tahrîc etmişlerdir. Hadîs hem yemek tabağının dibinde kalan artığı yemeyi tavsiye etmekte, hem de bu amele   karşılık o tabağın sahibi için istiğfarda bulunacağına delâlet etmektedir. Zira cansız varlıklar da bizim bilmediğimiz ve anlayamadığımız bir lisan ile Hakk'ı tesbîh ve tenzih etmektedirler.  Diğer bir yorumla sofraya yönelen rahmet meleklerinin o tabaktan yana kişi için istiğfar ettikleri söylenebilir.

634  no'lu   Câbir   hadîsini   Buharî   ve   İbn   Mâce   rivayetle nakletmişlerdir. Hadîs sahih olup takriri bir sünneti yansıtmaktadır. Ateşte pişirilmiş bir yemeği yemekten dolayı abdesti yenilemenin veya bu sebeple abdestin bozulduğunu sanarak yeniden abdest almanın gerekmediği  hükmü  ortaya çıkmış  bulunuyor.  Zira  ashabın  bu husustaki fiil ve görüşü dinî bir hüküm ifade etmekte, Resûlüllah'ın (a.s.) sünnet ve uygulamasını yansıtmaktadır.

635 no'lu Ebû Hüreyre hadisi sahih olup istidlal ve ihticaca salihtir. Yemekten sonra elleri yıkamak sünnet olduğu gibi, ellere bulaşan yağlı maddeleri de yıkamanın gereği belirtilmekte ve bunun sağlık üzerindeki olumlu tesirine işaret edilmektedir. Aynı zamanda hadis hem temizlik üzerinde, hem de koruyucu hekimlik üzerinde durarak mü'minleri aydınlatmaktadır.

Ellere bulaşan yemek, yağ ve benzeri şeyler hem elbiseye, hem yatak ve yorganı, hem de çevreyi kirletir ve birtakım parazit ve haşerenin daha çok üremesine vasat hazırlar. Bu da insan sağlığını tehdit ederek istenmeyen birtakım hastalıklara neden olabilir.

Bunun için cihan peygamberi Hz. Muhammed (a.s.) ellerini belirtilen şeylerden yıkayıp temizlemeden geceleyen kimseyi uyarmış ve başına bir rahatsızlık gelecek olursa ancak kendini kına diye bildirmiştir.

Hadis yemekten sonra mutlaka el yıkamanın lüzumunu belirtmekte ve bedeni, elbiseyi, yatak ve çevreyi temiz tutmamızı öğütlemektedir. [292]

 

Çıkarılan Hükümler
 

1- Eliyle yemek yemeyi arzu eden kimsenin sağ elinin üç parmağıyla yemesi sünnet veya müstehabdır.

2- Ancak kişinin elinde bir arıza bulunuyorsa, üçten fazla parmağını kullanmasında bir sakınca yoktur.

3- Yemekten önce elleri iyice yıkamak da sünnettir.

4- Yemek yerken eldeki veya sofradaki yemek ve ekmekten bir parça yere düşecek olursa, düştüğü yer necis değilse, düşen lokmayı alıp ona bulaşan çer-çöp, kıl ve benzeri şeyi giderdikten sonra yemek müstehabdır.

5- Düşen lokmayı alıp yemeyen veya Onu kedi ve benzeri bir hayvana yermeyen kimse onu şeytana terketmiş olur.

6- Yemeğe, Özellikle de ekmeğe saygı göstermek müstehabdır. Çjinkü ekmek gökten inen bir berekettir,

7- Ekmeği ve yemeği lüzumundan fazla sofraya koyup arta kalanları çöp bidonlarına, kapı önlerine, sokak kenarlarına bırakmak günahtır, hürmetsizlik ve nankörlüktür...

8- Çanak, tabak ve benzeri yemek yediğimiz kapların dibinde kalan  yemek  artıklarını temizleyip  yemek müstehabdır.  Sünnet olduğunu söyleyenler de var...

9- Helâl bir kazançla elde edilen yiyecek maddesi sofraya koyulunca ilâhi bereket inmeye başlar ve sofrada olanlar Besmele çekip ellerini uzatınca ve herkes kendi önüne gelen kenardan yemeye başlayınca bereket yemekte kendim göstermeye başlar. Tabak ve çanağın dibinde kalan yemek kalıntılarım da alıp yediklerinde bereket tam Ölçüsünü bulmuş olur.

10- Eti bıçakla kesip yemek de bir sakınca yoktur.

11-Yemeğe davet edilen kimse, Beraberinde bir yakınını da götürmek istediği taktirde davet sahibinden izin ister.

12- İki kişiye yetecek kadar ekmek bulunuyorsa, onu eşit şekilde paylaşmak müstehabdır.

13- Sirkede C vitamini ye bazı madensel tuzlar bulunduğundan, aynı zamanda iştah açıcı olduğundan katık olarak kullanılabilir. Nitekim Resûlüllah (a.s.) sirkenin güzel bîr katık olduğunu belirtmiştir.

14- Parmaklarıyla  yemek  yiyen  kimsenin  yemek  sonunda parmaklarını yalaması müstehabdır ve sonra da yıkaması sünnettir.

15- Parmakları yalamadan mendil ile silmemek tavsiye edilmiştir. Zira aksine bir davranış mendile yemek bulaşmasına ve kokmasına sebep olur. Buda kişinin çevresindeki insanları rahatsız etmekle kalmaz, bit ve haşereyi davet eder.

16- Çanak ve tabağın dibindeki yemek kalıntısını temizleyip yemek, günahların bağışlanmasına vesile olur.

17- Ateşte pişirilen bir yemeği yedikten sonra abdest almaya veya . abdesti yenilemeye gerek yoktur. Yani bu tür yemekler abdest bozucu

sayılmamıştır.

18- Akşamleyin yemekten sonra elleri yıkamadan ona bulaşan yemek ve yağları, kir ve pasları iyice temizlemeden yatağa uzanmak mekruhtur.

19- Her yemekten sonra elleri iyice yıkamak sünnettir.

20- Ellerini yıkamayan ve o vaziyette oturup kalkan, uzanıp uyuyan kimse birtakım parazitleri, cin ve şeytanları, hastalıkları ve haşeratı davet etmiş olur.

21- Özellikle de et yiyen kimsenin mutlaka ellerini yıkaması te'kiden belirtilmiş ve Resûlüllah (a.s.) Efendimiz bu hususta eshabmı sık sık uyarmıştır.

22- "Kim şu etlerden bir şey yiyecek olursa, onun kokusundan ve kokusunun vereceği zarardan dolayı mutlaka elini yıkasın" mealindeki hadisi Ebû Ya'lâ rivayet etmiştir.

Senedinde zayıf bir ravi bulunuyorsa da bu, istidlale salih görülmesine engel teşkil etmemektedir. [293]


Konu Başlığı: Ynt: El Parmaklarını Kullanarak Yemek Yemek
Gönderen: Ruhane üzerinde 13 Ağustos 2016, 22:13:52
Sekamun Aleykum ..Bugünkü imkanlar o zamanlar yoktu ..Haliyle yemek yenirken parmakları kullanirlardi..Ancak bu şekilde bile adapli olunurdu. .Efendimiz bu sekilde yemek yememnin de adabini anlatmıştır..Rabbim edebe uygun hareket etmemizi nasip etsin ..


Konu Başlığı: Ynt: El Parmaklarını Kullanarak Yemek Yemek
Gönderen: ✿ Yağmur ✿ üzerinde 14 Ağustos 2016, 00:19:37
Ve aleykum selam
Rabbim peygamber efendimiz sav in o güzel ahlakıyla ahlaklandirsin inşallah...Rabbim ahlâklı kullarından etsin inşallah....


Konu Başlığı: Ynt: El Parmaklarını Kullanarak Yemek Yemek
Gönderen: Sevgi. üzerinde 06 Mart 2018, 01:36:26
Aleyküm Selam. Mevlam bizleri herdaim Rızasına uygun hareket edenlerden eylesin inşaAllah
Bilgiler için Allah Razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: El Parmaklarını Kullanarak Yemek Yemek
Gönderen: Ceren üzerinde 06 Mart 2018, 15:50:08
Esselamu aleykum.peygamber efendimizin zamanında çatal kaşık olmadığı için parmaklar ile yemek yenirdi.rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim. ..


Konu Başlığı: Ynt: El Parmaklarını Kullanarak Yemek Yemek
Gönderen: Mehmed. üzerinde 06 Mart 2018, 22:54:46
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri Peygamberimiz i dosdoğru taniyanlardan eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun