Konu Başlığı: Ayak İle Koşu Yarışı Gönderen: Zehibe üzerinde 28 Temmuz 2010, 17:19:20 Ayak İle Koşu Yarışı
Bundan önceki bapta ayak koşu yarışı koşusuna kısaca temas ettik. Ancak; önemine binaen bunu ayrı bir bölüm halinde işleyip açıklamayı uygun gördük. At koşusu veya yaya koşu, beden eğitiminin önemli kısımlarından biridir. Vücudu, kasları geliştirmek için buna gerek vardır. Aynı zamanda kan dolaşımını normal seviyesinde tutmak, ciğere bol oksijen göndermek açısından da oldukça faydalıdır. Koşu, atletizm kapsamına girer. Tek başına yapılabileceği gibi, birçok kişinin birlikte yarış yaparak koşmaları da böyledir. Şüphesiz gerek koşu, gerek ağırlık kaldırma, gerek atlama ve ağırlık atma gibi tek' başına yapılan vücut hareketlerinin artık günümüzde de faydası bilinmekte ve gençler buna teşvik edilmektedir. Ancak bu gibi sportif ve diğer bir anlatımla atletizmle ilgili hareketleri kumar kapsamına sokmamak gerekir. Aksi halde işleyenler hem günahkâr olurlar, hem de beden eğitimini hedefinden saptırmış bulunurlar. Bunun gibi kılıç kalkan ve mızrak oyunlarına, güreş ve benzeri hareketlere de islâm bir ölçüye göre cevaz vermiştir. [48] İlgili Hadisler Hz. Âişe. (r. A) dan yapılan rivayette, adı geçen diyor ki: "Rasülüllah (a.s) Efendimiz benimle ayak koşusu yarışı yaptı ve ben O'nu geçtim. Bir süre geçince ben kilo alıp ağırlaştım ve yine Resûlüllah (a.s) benimle ayak koşu yarışı yaptı ve benim önüme geçti ve sonra şöyle buyurdu: "Bu, öncekine karşılıktır." [49] Seleme b. Ekva' (r.a) den yapılan rivayette adı geçen.şöyle demiştir: "Bir ara biz (bir tarafa yönelik olarak) yürürken, Ensardan (kuvvetli olması cihetiyle) müsabakada cidden önüne geçilmeyen bir adam vardı ve işte bu adam şöyle dedi: 'Medine'ye kadar (koşu yapmak üzere) bir yarışmacı yok mudur?" Bunun üzerine ben ona: "Sen kerim bir zata bu hususta ikramda bulunmaz mısın ve şerif bir adamın heybetinden korkmaz mısın?" dedim. O da bana şu cevabı verdi: "Resûlüllah (a.s) Efendimiz'in dışında (bu hususta) kimseye müsamaha etmem, ikramda bulunmam ve heybetinden endişe etmem." Bunun üzerine Resûlüllah'a (a.s) şöyle dedim: "Babam ve anam sana feda olsun, bırakın da şu adamla yarışayım" diyerek izin istedim. Efendimiz de: "Arzu ediyorsan yarış" buyurdu. Ben de o adamla koşu yarışma girdim ve Önüne geçip Medine'ye ondan önce girmiş oldum." [50] Muhammed b. Ali b. Rükane'den yapılan rivayete göre, "Ali'nin babası Rükane, Peygamberimiz (a.s.) ile güreşiyor ve Peygamberimiz (a.s.) onu güreşte yeniyor." [51] Ebu Hüreyre (r.a.) den yapılan rivayette, adı geçen.şöyle demiştir: "Bir ara Habeşliler, Peygamberimizin (a.s.) huzurunda mızrak oyunu oynuyorlardı. Derken Ömer (o alana) girdi ve yerdeki küçük taşlara eğilip onları (avucuna) aldı ve Habeşli oyuncuların üzerine attı. Bunun üzerine Resûlüllah (a.s.) ona: "Onları kendi hallerine bırak ya Ömer!" diye buyurdu. [52] Enes (r.a.) den yapılan rivayette:, "Resülüllah (a.s.) Medine'ye ayak basınca, Habeşli oyuncular onun kudümünü kutlamak maksadı yîe mızrak oynadılar ve böylece Resûlüllah'm (a.s.) gelmesinden dolayı sevinçlerini izhar ettiler." [53] Ebu Hüreyre (r.a.) den yapılan rivayette, adı geçen şu bilgiyi vermiştir: "Peygamberimiz (a.s.) bîr güvercinin peşine takılıp giden bîr adam gördü ve bunun üzerine şöyle buyurdu: "Bir şeytan diğer bir şeytanın peşine takılmış bulunuyor." [54] ilim adamlarının cumhuru bu hadislerle istidlal ederek, kumar şekline sokulmadığı takdirde koşu, atlama, ağır kaldırma, ağır atma, güreş gibi vücut hareketlerinin caiz olduğunu belirtmişlerdir. [55] Tahliller ve Rivayetler 356 no'lu Hz. Aişe hadisini aynı zamanda îmam Şafii, Ibn Hibban ve Nesai tahric etmişlerdir. Beyhaki de bu rivayete yer vermiş bulunuyor. Hadis sahih olup istidlale salihtir. Böylece islam'ın birtakım vücut hareketlerine ve bu hususta yarışlar tertiplenmesine cevaz verdiği hükmü ortaya çıkıyor. Aile fertlerinin, karı-kocanm edep ve nezaket dahilinde ayak koşusu yapmalarında bir sakınca yoktur. 357 no'lu Seleme hadisi de sahihtir. İstidlale salih görülmüş ve ilim adamlarının çoğu bununla istidlal etmiştir. Böylece Hz. Aişe (r.a.) hadisi bunu kuvvetlendirmektedir. 358 no'lu Muhammed b, Ali rivayetinin isnadında Ebu'l-Hasan el-Askalani bulunuyor ki, bu zatın meçhul olduğu söylenir. Zehebi bu zattan söz ederken bir görüş ve tesbit beyan etmemiş, sadece, Muhammed, b. Rebi'a el-Külabi'nin ondan yaptığı rivayette teferrüd ettiğini belirtmekle yetinmiştir. [56]. Şevkani ise onun meçhul olduğuna dikkat çekmiştir. [57] Tirmizi ise aynı tarikle rivayeti nakletmiş ve bunun garip olduğunu belirtmiştir, O bakımdan Muhammed b. Ali b. Rükane rivaye-tiyle ilim adamlarının Önemli bir kısmı istidlal etmemiştir. Ancak mana yönünden sahihtir. Çünkü ayak koşu yarışmasına cevaz verildiği gibi, güreşe de cevaz verilmiştir. Ebu Davud'un el-Merasil'de Said b. Cübeyr'den yaptığı rivayette, Said şöyle demiştir: "Resûlüllah (a.s.) Batha'da idi. Bu sırada Yezid b. Rükane veyahut Rükane b. Yezid beraberinde bir deve olduğu halde çıkageldi ve şöyle dedi: "Ya Muhammedi Benimle güreşir misin?" Peygamberimiz (a.s.) Efendimiz ona: "Yarışma için ortaya ne koyacaksın?" deyince, o da: "Koyunlarımdan bir koyun" diye cevap verdi. Bunun üzerine güreş tuttular ve Peygamberimiz (a.s.) onu yendi de belirlenen koyunu aldı. Rükane: "Bir daha güreşir misin benimle?" diye teklifte bulundu. Böylece birkaç defa güreştiler ve her defasında Peygamber (a.s.) Rükane'yi yendi. Bunun üzerine Rükane hayret etti ve şöyle dedi: "Ya Muhammed! Bugüne kadar benim sırtımı kimse yere getirmiş değildir. Aslında benimle güreşip beni yenen de sen değilsin (sende kudsi bir kuvvet bulunuyor)." Böylece Rükane islam'a girdi. Peygamberimiz (a.s.) da ondan aldığı koyunları ona geri verdi. Hafız îbn Hacer diyor ki: "Bunun Said b. Cübeyr'e isnadı sahihtir. Ancak Said b. Cübeyr tabiindendir ve Rükane'ye yetişmemiştir." [58] Bu anlamdaki rivayeti Beyhaki mevsulen, Ebu Nuaym de Ebu Umame hadisinden mutavalen rivayet etmiştir. Ancak ikisinin de isnadı zayıftır. Abdurrezzak ise bu olayın cahiliye devrinde meydana geldiğine değinerek şöyle rivayette bulunmuştur: "Cahiliyye devrinde Resûlüllah (a.s.) Efendimiz Ebu Rükane ile güreşmişti. Bu adam oldukça güçlü imiş. Yenilen yenene bir koyun verir şeklinde anlaşmışlar ve böylece Resûlüllah (a.s.) Ebu Rükane'yi yenmiş. Ebu Rükane "bir daha güreşelim" demiş. Ama yine Peygamber (a.s.) onu yenmiş. Bu güreşmeyi üç defa tekrarlamışlar, her defasında Ebu Rükane yenilince şöyle demiş: "Peki ben şimdi ev halkıma, çevreme ne diyeceğim?! Bir koyunu haydi kurt yedi desem ve onları inandırmış olsam üçüncü koyun için ne diyebilirim?" Bunun üzerine peygamber (a.s.) ona: "Biz seni alt edip senden bir şeyler toplayarak seni borç altına sokmayız. Bana verdiğin koyunlarını al senin olsun." Görüldüğü gibi, Peygamberimizle güreşen adamın ismi üzerinde de farklı tesbitler bulunuyor. Kimine göre Yezid b. Rükane, kimine göre Rükane b. Yezid ve kimine göre Ebu Rükane... Kanaatimce ortada bir olay var ve bu olay cahiliyye devrinde cereyan etmiştir. Abdurrezzak'm rivayeti o bakımdan daha doğrudur. Zira Resûlüllah (a.s.) kendisine peygamberlik verildikten sonra ne Mekke'de, ne de Medine'de bu gibi oyun ve eğlencelerle meşgul olmaya ne zamanı vardı, ne de O'nun üstün vasıfları, ciddiyet ve vakarı buna müsait idi. 359 dipnothı Ebu Hüreyre hadisi sahihtir. Resûlüllah'm (a.s.) hem savaşma yeteneğini geliştiren, hem de halkı meşru çizgiler içinde eğlendiren, neşelendiren mızrak, kılıç-kalkan oyunlarına dokunmamış, onları serbest bırakmış ve kendisinin de bazan seyrettiği olmuştur. Süyuti Rükane olayını ayrı bir bab olarak işlemiş ve Beyhaki'nin üç ayrı tarikle yaptığı rivayete yer vermiştir. Birinci rivayete göre, olay, Resûlüllah'a (a.s.) peygamberlik geldikten sonra, ikinci ve üçüncü rivayete göre, cahiliye devrinde cereyan ettiği belirtilmektedir. Son rivayette ise Rükane'nin Haşim oğullarından olduğu kaydedilmiştir, ikinci rivayette, peygamberimizin (a.s.) Mekke'de iken henüz yeni ergen olduğu bir yaşta amcası Ebu Talib'in koyunlarına çobanlık yaptığı sırada, ailesine ait koyunları otlatan Rükane ile tanışmış ve o günlerde güreştiği söz konusu olmuştur. [59] 360 no'lu Enes hadisi sahih olup istidlale salihtir. Ebu Hüreyre hadisiyle birbirini kuvvetlendirmekte diup savaşma yeteneğini artıran bir takım meşru oyun ve eğlencelere cevaz verildiğine delalet etmektedir. 361 dipnotlu Ebu Hüreyre hadisinin isnadında Muhammed b. Amr b. Alkame el-Leysi bulunuyor. Bu isim üzerinde duranlar olmuşsa da Müslim onunla istişhadda bulunmuş ve Ibn Main ile Muhammed b. Yahya ve Nesai onun sika olduğunu söylemişlerdir. [60]. Zehebi bu zat hakkındaki görüşlere yer vererek diyor ki: "Onun rivayetinde bir sakınca olmadığını ummaktayım." imam Malik, Muvatta'da ondan rivayet etmiştir. Yahya el-Kattan "Amr salih bir adamdır" diyerek tezkiyede bulunmuştur. [61] Habeşlilerin mızrak oyunu imam Malik'e göre, Mescid'in dışında cereyan etmiş ve Hz. Aişe (r.a.) Mescid'in içinde durup onları seyretmiştir. ilim adamlarından bir kısmı, bunun Mescid'in içinde cereyan ettiğini ve sonra da bu gibi oyun ve eğlencelerin Mescid içinde yapılmasının yasaklandığını söylemişlerse de buna sağlam bir delil ve dayanak gösterememişlerdir. Güvercin ve benzeri kuşlarla oynayıp vakit kaybetmenin doğru olmadığı söz konusudur. Böyle yapan kişinin şeytan diye vasıflandırılınası mecazi bir mana taşımakta ve şeytan misali birtakım faydasız, zaman öldürücü şeylerle meşgul olduğunu göstermektedir. [62] Çıkarılan Hükümler 1- Meşru sınırlar ve ölçüler içinde beden eğitimi yapmak caizdir. 2- Ruh ve bedeni geliştirmek sünnettir. Bunu hem başta namaz olmak üzere ibadetlerle, hem de vücut hareketleriyle yerine getirmek teşvik edilmiştir. . 3- Namaz ve diğer ibadetler spor niyetiyle yapılmaz. Allah'ın emrettiği farz olarak ifa edilir. Ancak bu ibadetlerin beden ve ruhun gelişmesi üzerinde çok olumlu te'sirleri bulunduğunu unutmamak gerekir. 4- Ayak koşusu ile yarışmak müstehabdır. Ancak bu yarışlar mutlaka kumar kapsamının dışında tutulmalıdır. 5- Yarışacak taraflar ortaya belli bir mal veya para koyarlar da kazananın bu para ve mala hak kazanacağını belirtirlerse, bu kumar olur ve kesinlikle haramdır. 6- Tek taraflı bir şey ortaya koymak veya üçüncü bir şahsın, kazananı ödüllendirme vaadi caizdir. 7- Şartlar ve ortam müsait olduğu takdirde genç karı-kocanm koşu yapmasında bir sakınca yoktur. 8- Yaşı ilerleyen karı-kocanm birlikte vücutlarını ve kaslarını geliştirmek için yürüyüşe çıkmaları da caizdir. 9- Ayak koşu yarışması yapmak isteyenlere engel olmamak müstehabdır. 10- Koşu, güreş, ağır kaldırma, ağır atma, sıçrama, atlama gibi vücut hareketlerine cevaz verilmiştir. 11- Savaş yeteneğini geliştiren kılıç-kalkan, mızrak ve benzeri oyunlar caizdir. Ancak bu tür oyun ve eğlenceleri meşru sınırlar içinde gerçekleştirmek gerekir. 12- Gençlerin sık sık atletizmle uğraşmaları, vücut hareketleriyle kendilerini ataletten kurtarmaları sünnetin , 13- Sporla meşgul olurken namaz ve diğer ibadetleri terketmemek şarttır. Aksi halde kişi bir yandan vücudunu, kaslarını geliştirirken, ruhunun ve vicdanının gelişmesini ihmal etmiş olur. Bu da dengesiz bir gelişme sonucunu doğurur. 14- İbadet sadece ruhu ve vicdanı geliştirmekle kalmaz, zihnî faaliyeti hızlandırır, vücudun bütün organlarım yormadan harekete geçirir ve hayatın düzenli, dengeli devam etmesini sağlar. [63] Konu Başlığı: Ynt: Ayak İle Koşu Yarışı Gönderen: Ceren üzerinde 07 Şubat 2019, 15:00:31 Esselamu aleykum. Islama uygun olarak spor yapan yarış yapan kullardan olalim inşallah. ..
Konu Başlığı: Ynt: Ayak İle Koşu Yarışı Gönderen: Mehmed. üzerinde 07 Şubat 2019, 20:40:15 Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri Peygamberimiz in sünnetlerinden ayırmasın
Konu Başlığı: Ynt: Ayak İle Koşu Yarışı Gönderen: Sevgi. üzerinde 08 Şubat 2019, 01:25:26 Aleyküm Selam. Rabbim bizleri Peygamber Efendimizin sünnetlerinden hiiç ayırmasın inşaAllah.. aminn
|