๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Ahkam Hadisleri => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 28 Temmuz 2010, 17:22:36



Konu Başlığı: Atıcılığın Önemi ve Bu Hususta Yarışma
Gönderen: Zehibe üzerinde 28 Temmuz 2010, 17:22:36
Atıcılığın Önemi ve Bu Hususta Yarışma
 

Cihan peygamberi Hz. Muhammed (a.s.) Efendimiz, beden eğitimini teşvik ettiği kadar atıcılığı da teşvik etmiş ve iyi ok atanları alkışlamıştır. Atıcılığın milletlerin hayatında önemli bir rolü vardır. Zira ok ve yaydan başlayarak günümüze kadar hep bu alanda ilerleme kaydedilmiş ve yeni yeni silahlar icad edilmiştir. O halde hangi millet daha güçlü silâh imal ederse, o, o kadar caydırıcı bir hava oluşturur ve düşmanlarını yıldırır. Bunun için Sevgili Peygamberimiz (a.s.) onbeş asır Önce ümmetine şu çok önemli mesajı üç defa tekrarlayarak ver­miştir:

"Haberiniz olsun, dikkat edin, gözünüzü açın! Kuvvet at­maktır, kuvvet atmaktır, kuvvet atmaktır." [14]

Şüphesiz Resûlüllah (a.s.) bu hadlsleriyle aynı zamanda Kur'andaki şu âyeti tefsir edip açıklıyordu: "(Ey Muhammed!) Onlara karşı gücünüzün yettiğince her türlü kuvveti ve (savaş için) be­slenen atları (gereken araçları) hazırlayın. Bununla hem Al­lah'ın düşmanlarını, hem de sizin düşmanlarınızı ve sizin bilme­diğiniz Allah'ın bildiği diğer düşmanları korkutup yıldırırsınız. Allah yolunda her ne harcarsanız (karşılığı) size tastamam ödenir, hiç de haksızlığa uğramazsınız." [15]

 

Konuyla İlgili Hadisler
 

Seleme b. el-Ekva' (r.a.) den yapılan rivayette, adı geçen şöyle demiştir: "Eşlem kabilesinden birkaç kişi yarış anlamında ok atarlarken Resûlüllah (a.s.) onlara uğradı ve:

- Ey İsmail oğulları, haydi sizi göreyim ok atın. Zira gerçekten sizin (büyük) babanız da iyi bir ok atıcı idi. Bu yarışmadan ben, falan oğlu (Seleme b. Ekva') ile beraberim, bu­yurdu.

Râvi devamla diyor ki:

Bunun üzerine taraflardan biri ellerini ok  atmaktan çektiler. Resûlüllah (a.s.) onlara:

- Size ne oldu ki ok atmıyorsunuz? Onlar da:

-  Ya Resûleîlah! Sen o tarafla birlikte olunca biz nasıl ok atarız... Bunun üzerine Resûlüllah (a.s.) onlara:

- Oklarınızı atınız, ben sizin hepinizle beraberim, buyurdu. [16]

Ukbe b. Amır (r.a.) den yapılan rivayette, adı geçen diyor ki:

Resûlüllah'ın (a.s.) şöyle buyurduğunu duydum: "Düşmana karşı gücünüzün yettiğince her türlü kuvveti hazırlayın. Haber­iniz olsun ki, kuvvet atmaktır, gözünüzü açın, kuvvet atmaktır. Dikkatli olun, kuvvet atmaktır."[17]

yine Ukbe b. Amir (r.a.J de/ı yapılan rivayette, Peygamber'in (a.s.) şöyle buyurduğu belirtilmektedir: "Kim atıcılık öğrendikten sonra onu bırakırsa, o bizden değildir." [18]

Yine Ukbe b. Âmir (r.a.) den yapılan rivayette^ Peygamberimizin (a.s.) şöyle buyurduğu haber verilmektedir: "Şüphesiz ki Cenâb-ı Al­lah bir ok sebebiyle üç kimseyi cennete sokar:

1- Onu imal edip  bu  imal atıyla  sadece  hayır uman (karşılığını Allah'tan bekleyen) kimse,

2- O oku (satın alıp) Allah yolunda savaşanları onunla teçhiz eden,

3- O oku Allah yolunda (düşmana) atan kimse.. Sonra Resûlüllah (a.s.) devamla buyurdu ki:

"Atınız, atlara bininiz. Ama eğer (ok, silah) atarsanız, bu at binmenizden sizin için daha hayırlı olur. Adem oğlunu oyalayan her şey bâtıldır, anlamsızdır. Ancak şu üç şey değil: Yayındaki oku atan, atını iyice eğitip (savaşa) hazırlayan ve çoluk çocuğuyla oynayıp güzel vakit geçiren.. Şüphesiz bu üç şey hak-tandır." [19]

Amr b. Absete (r.a.yden yapılan rivayette, adı geçen, Resûlüllah'm (a.s.) şöyle buyurduğunu duyduğunu haber vermiştir: "Kim Allah yo­lunda bir ok atarsa, bu onun için bir köleyi hürriyetine kavuşturmasına denktir." [20]

Dâvud bu hadîsi şu lafızla rivayet etmiştir: (TKim Allah yo­lunda bir ok ile düşmana ulaşır (okunu onlara isabet ettirirse) onun için (cennette) bir derece vardır."

Nesâî'nin rivayetinde ise şöyle denilmektedir: Kim Allah yolun­da bir ok atarsa, bu ister düşmana ulaşsın, ister ulaşmasın, onun için bir köle azâd etmişçesine (sevap ve mükâfat) vardır." [21]

 

Tahliller ve Rivayetler
 

329 no'lu Seleme hadîsi sahihtir. Resûlüllah'm (a.s.) atıcılığa geniş ilgi gösterdiğine ve savaşta çok yararlı olan bu spor yarışına mü'minleri teşvik ettiğine delâlet etmektedir. Ancak bu bir kumar şeklinde değil, savaşta islâm'a hizmet anlam ve niyetinde bir zevk işi olarak yapıldığı takdirde meşrudur.

330 no'lu Ukbe hadîsi de sahîh olup istidlal ve ihtioaca salihtir. Resûlüllah (a.s.) bu hadîsleriyle Enfal Sûresi 60. âyeti açıklamış ve kıyamete kadar devlet ve ordunun kuvvetinin atıcılıktaki başarısına bağlı bulunduğunu belirtmiştir.

Resûlüilah (a.s.), burada atıcılıkta belirli bir silâh üzerinde dur­mamış bunu mutlak anlamda kullanarak kıyamete kadar bu alandaki bütün gelişme ve buluşları kullandığı kelimenin kapsamına almıştır.

331 no'lu Ukbe hadîsinin isnadında Halid-b. Zeyd ve îbn Yezîd bu­lunuyor ki, bu iki zat üzerinde biraz durulmuştur. Ancak Zehebî Halid b. Zeyd üzerinde durmamıştır. Bu da Halid'in rivayetinin yazılabileceğine işarettir. Hadîsin diğer ricalinin hepsi sika (güvenilir) dir. [22]

332  no'lu Ukbe hadîsi sahîh olup istidlal ve ihticaca salihtir. Resûlüîlah (a.s.), sırf dini, ahlâkî değerleri, namus ve iffeti, îslâm dev­letinin ve ümmetin bekasını dikkate alarak ateşli silah imal etmekte büyük ecir bulunduğuna dikkat çekmiştir. Nitekim ecir (sevap ve mükâfat) sıralamasında, bir okun imalatçısına öncelik verilmiş ve belir­tilen niyetle silâh imal eden mü'min bir kişi cennet ile müjdelenmiştir. Sonra da Resûlüilah (a.s.) islâm ordusuyla müslümanları devletin iki ana unsuru olarak belirleyip halkın orduya, harp sanayiine yardımda bulunmasının dünya ve âhiret için büyük hayırlar getireceğine işarette bulunmuştur. Manevî mükâfat olarak bu yardım sever insanlara cenne­ti vaadetmiştir.

Cephede, yani savaşta, imal edilen bu silahları sırf Allah'ın hoşnutluğuna erişme niyet ve azmiyle kullanan askerlerin kadrini yüceltmiş ve onlar için cennetin hazırlandığını açıklamıştır.

İsnadında zaaf ve inkıta' olmakla beraber şu hadîs de mana bakımından yukarıdaki hadîslerce kuvvetlendirilmiştir: "Atıcılığı iyice Öğrenin. Çünkü gerçekten iki hedef arasında (kişiyle hedefi arasında) cennet bahçelerinden bir bahça vardır." [23]

Ayrıca Beyhakî'nin Câbir (r.a.) dan rivayet ettiği şu hadîs, yuk­arıdaki hadîse ayrı bir kuvvet kazandırmaktadır: "Kim iki hedef arasında azimle yürürse benim sevgim ona vâcib olur." [24]

Taberânî'nin Ebû Zer (r.a.) den yaptığı rivayette Resûlüilah (a.s.) bu konuda şöyle buyurmuştur: "Kim iki hedef arasında yürürse, her adımına bir sevap vardır." [25]

Bu hadîsle, Resûlüilah (a.s.) hem atıcılık yarışmasına, hem de savaşta düşman ile ölüm-kalım mücadelesi verildiğinde mü'minlerin hedeflerine bir yandan ateş ederken diğer yandan yavaş yavaş yak­laşmalarını tahrik ve teşvik etmekte ve bunun için uhrevî mükâfatların, hazırlandığını bildirmektedir.

Beyhakî'nin Ebû Râfî'den rivayet ettiği hadîste ise Resûlüllah (a.s.), çocukların ruh ve bedenlerini geliştirmenin ve onlara ileride islâm'ı müdafaa etmek için okuma-yazma, yüzücülük ve atıcılık öğretilmesinin babalar üzerine vacib olduğunu belirterek şöyle buyur­muştur: "Çocuğun babası üzerindeki hakkı, babasının ona okuma-yazma Öğretmesi, yüzücülük ve atıcılık bilgi ve becerisi ka-zandırmasıdır."

Bu hadîsin isnadı zayıf olmakla beraber istidlal edinilebilir.

Müslümanlar Fetihler Yapıp Kuvvetlenince Savaş Eğitimini ihmal Etmemelidirler:

Refah, bolluk, başarı, zafer ve fetihler hep güzel şeylerdir. Fakat bunlardan hiçbiri nihaî amaç değildir. Her yükselişin mutlaka bir inişi vardır. Çabuk şımaran, Hakk'ın kudret ve azametini, işler halde olan plân ve programını unutanların ise yükselişi az sürer ve düşüşü çabuk olur. Her zafer ve başarıdan, her bolluk ve genişlikten sonra bunun bi­rer imtihan olduğunu düşünebilmek elbetteki çok önemlidir. O bakımdan düşmanın uyumayacağını, her fırsatta s aldır ab ileceğini ve üstünlük sağlamak için durmadan çalışmakta olduğunu hiçbir zaman unutmamak ve düşmanı küçümsememek gerekir. Aksi halde atâlet, uyuşukluk, bolluk ve zaferin verdiği sarhoşluk büyük bir gaflete dönüşür ve sonu hüsran olur.

Resûlüllah (a.s.) ümmetini bu hususta da uyararak şöyle buyur­muştur: "İleride size birçok ülkelerin fetih yoluyla kapıları açılacaktır. Allah size yetecek kadar (imkânlar ve nimetler) ver­ecektir. Ama öyle zamanlarda sizden biri oklarıyla oynamak ve meşgul olmaktan acizlik göstermesin, (silahları, eğitimi ve hazırlanmayı bir tarafa atıp gününü gün etmeye bakmasın)." [26]                                             

333 no'lu Amr b. Absete hadîsi sahîh olup istidlal ve ihticaca salih-tir. Allah yolunda düşmana bir ok, bir kurşun atmanın, bir köleyi hürriyetine kavuşturmak kadar Allah yanında makbul bir ibâdet olduğu bildiriliyor.

Yine aynı sahabiden yapılan rivayette, Resûlüllah'm (a.s.) bu ma­nada şöyle buyurduğu bildirilmektedir: "Kim ok atmasını güzelce becerirse, bu onun için cennette bir derece olur." Râvî diyor ki: "Resûlüllah (a.s.) böyle bir müjdeyi verdiği gün ben (düşmana) on altı oku güzelce, beceri içinde atmış oldum." [27]

Bu anlamda bir diğer rivayet yine Amr b. Absete'den şöyle yapılmıştır: "Kim İslâm'da saç-sakalını ağartırsa, bu onun için kıyamet gününde bir nur olur. Kim de Allah yolunda bir ok (bir silâh ve kurşun), atarsa, ister düşmana ulaşsın (isabet etsin) is­ter ulaşmasın (isabet etmesin), bu onun için bir köle az âd etmiş gibi olur. Kim de mü'min bir köleyi hürriyetine kavuşturursa, bu onun için -her aza bir azaya bedel olmak üzere- cehennem ateşine karşı bedel olur." [28]

Kâh b. Mürre (r.a.) den yapılan rivayette Resûlüllah (a.s.) şöyle buyurdu: "Kim düşmana bir ok atmak suretiyle ulaşır (isabet kay­deder) ise, Allah onun bir derecesini yükseltir." Bunun üzerine ashabdan Abdurrahman b. Nahham (r.a.) sordu "Derece nedir ya Resûlellah?" Efendimiz ona şu cevabı verdi: "Bu senin anan evinin eşiği anlamında bir derece değildir. Cennette iki derece arası yüz yıllık mesafede bulunuyordur." [29]

Ukbe b. Abdi's-Sülemî (r.a.) den yapılan rivayette, Resûlüllah (a.s.) ashabına: "Kalkınız (Allah yolunda) savaşınız!" buyurdu. Bunun üzerine bir adam bir ok attı. Efendimiz: "Cennet ona vâcib oldu" diye buyurdu." [30]

Muhammed b. Hanîfe'den yapılan rivayette, adı geçen diyor ki: "Ebû Amr el-Ensarî'yi (r.a.) gördüm,ki, bu zat Bedir, Akabe, Uhud savaşı ve olaylarında bulunmuştur, oruçlu idi. Susuzluk­tan rengi değişmişti. Şöyle diyordu hizmetçisine: "Şu yayıma bir ok yerleştir." Hizmetçi oku yerleştirdi. Ebû Amr bitkin bir halde yayı çekti ve üç ok atıverdi ve sonra şöyle dedi: "Resülüllah'dan (a.s.) duydum, buyurdu ki: ırKim Allah yolunda bir ok atarsa, -o ok hedefine ulaşsın ulaşmasın- sahibi için kıyamet gününde bir nur olur." Böylece Ebû Amr, güneş henüz guruba gitmeden (oruçlu bir halde ve bu aşk içinde) şehîd edildi." [31]

 

Çıkarılan Hükümler
 

1- Allah yolunda cihad edip küfrün saldırı ve tuğyanım kırmak için silah imal etmek vacifctir.

2- Silah imalatında, yani harp sanayiinde "kuvvet atmaktır..." me­sajını dikkate alıp üstün silâhlar, caydırıcı bir kuvvet oluşturmak da vacibtir. İlim adamları bu vücubu farz-ı kifaye anlamına alıp yorum­lamışlardır.

3- islam devletinde askerlik görevini yapmak vacibtir. Ciddi bir mazeret yokken bundan kaçınmak haramdır ve günahtır.

4- Savaş eğitimi vermek vacibtir. Mü'nıinlerin bu eğitime severek katılmaları vacibtir. Zira savaşmasını bilmeyen bir müslümana Allah yardımcı olmaz: Tabii bunu öğrenme imkânı olursa hüküm böyledir.

5- Düşmana karşı çıkıp bilerek isabetli atışlarda bulunmak müekked sünnettir. En azından düşmana karşı cesaretle silah kullan­mak vacibtir.

6- "Atılan her kurşuna karşılık bir derece ve sevap vaadedilmiştir.

7- Savaşabilmek için at beslemek ve ata binmeyi Öğrenmek sünnettir. Bunun manevî mükâfatı vardır.

8- Savaş dönemi dışında, barış günlerinde ateşli silahları kullan­mayı ve hedefe tam isabetle atışta bulunmayı ihmal etmek mekruh ve günahtır.

9- Zafer sağlayıp geniş ganimetlere eriştikten ve bolluğa kavuştuktan sonra askerî eğitimi, atıcılığı ihmal etmek caiz değildir. Cenâb-ı Hak ancak çalışıp yetişen, gelişen, caydırıcı bîr kuvvet oluşturan müslümanları sever ve onlara yardım eder.

10- Barış günlerinde başarı ve bolluğun verdiği atalet ve mahmur­luğu atamayıp gününü gün etmeye çalışan müslümanlar kendi elleriyle kendilerini tehlikeye atmış olurlar. Bu konuda Allah ve Resulünün açık uyarısı bulunuyor.

11- Savaşa katılanları teçhiz etmek, yardımcı olmak -malî imkânı olan- her müslümana vacibtir.

12- Savaşa katılanlar üç kısma ayrılır: Bilfiil eline silah alıp düşmanla vuruşanlar... Geri hizmette olup savaşanların ihtiyaçlarını karşılayanlar... Savaşacak güçde olmayan yaşlı ve sakatlardan, malî yardımla savaşa katılanları destekleyenler... Bu üç grup için de büyük ecirler, uhrevî mükâfatlar vaadedilmiştir.

13- Silah kullanmayı, atıcılığı iyice öğrendikten sonra onu terke-dip unutan kimse sünnete aykırı bir tutum içine girmiş ve Hz. Peygam­ber'in iltifatını kaybetmiş olur.

14- "Kuvvet atmaktır" hadîsini unutmamak gerekir.

15-  Düşmana karşı hep hazırlıklı olmak Allah'ın emridir ve fa­rzdır. [32]

 


Konu Başlığı: Ynt: Atıcılığın Önemi ve Bu Hususta Yarışma
Gönderen: Mehmed. üzerinde 22 Şubat 2019, 13:03:15
Esselamü aleyküm Rabbim bizleri Peygamberimizin yolundan ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Atıcılığın Önemi ve Bu Hususta Yarışma
Gönderen: Ceren üzerinde 22 Şubat 2019, 16:01:38
Esselamu aleykum. Rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim. ...


Konu Başlığı: Ynt: Atıcılığın Önemi ve Bu Hususta Yarışma
Gönderen: Sevgi. üzerinde 17 Mayıs 2019, 11:23:09
Aleyküm selâm. Rabbim bizleri Peygamber Efendimizin yolundan ilerlemeyi nasip etsin inşaAllah
Bilgiler için Allah razı olsun kardeşim


Konu Başlığı: Ynt: Atıcılığın Önemi ve Bu Hususta Yarışma
Gönderen: Züleyha üzerinde 17 Mayıs 2019, 12:31:46
Rabbim Kuran ve Sünnetin yolundan bizleri ayırmasın inşallah selam ve dua ile...


Konu Başlığı: Ynt: Atıcılığın Önemi ve Bu Hususta Yarışma
Gönderen: Melek Nur Çelik koü üzerinde 17 Mayıs 2019, 20:45:06
Rabbim bizleri doğru yoldan ayırmasın.. Paylaşımdan dolayı Allah razı olsun.