๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Ahkam Hadisleri => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 26 Temmuz 2010, 16:43:30



Konu Başlığı: Adli, İdari ve Hukuki Hükümler
Gönderen: Zehibe üzerinde 26 Temmuz 2010, 16:43:30

 

Adli, İdari ve Hukuki Hükümler
 

Hakların korunması, haksızlıkların önlenmesi, ülke insanının güven ve huzur içinde yaşaması, devletin denge ve düzeni sağlaması, adaletin hakim kılınması için adli; idari ve hukuki mekanizmanın ku­rulup işler durumda olması ve verilecek hükümlerin, alınacak karar­ların tarafsızlık içinde gerçekleşmesi şart ve vaciptir.

O bakımdan tarih boyunca her kavim ve millet ayakta durabil­mek, haksızlıkları önleyebilmek, kötülükleri giderebilmek için birtakım kanunlar, kanunnameler çıkarmışlar ve bunları uygulayacak kuvvetleri belirlemişlerdir. Ancak insan duygu ve düşüncesinin ürünü olan kanun­lar ve kanunnameler, çoğu zaman tam anlamıyla adaleti yansıtamamıştır. Böyle olunca da insan hakları gereği gibi koruna­mamış, denge ve düzen yeterince sağlanamamıştır. Halkın devletine, kral ve imparatoruna karşı güveni sarsılmış, kanunlar örümcek ağı misali, güçlü sineklerin delip geçtiği, zayıf sineklerin takılıp gayr-i adil bîr sistem olmaktan Öteye geçememiştir.

Unutmayalım ki, insan duygu ve düşüncesinin eseri olan kanun­lar insan kadar kusurlu ve geçicidir. Çoğu zaman kanun hazırlayanlar, günün mevcut şartlarını, ortamı ve cereyan etmekte olan olayları dikk­ate alarak bir takım hükümler vazetmişlerdir. Oysa şartlar değişken, olaylar farklı tezahürlerle maluldür. Duygu ve düşünceler de farklıdır. Herkesin kendi düşünce ve duygu ölçüsüne, akıl ve mantık gücüne göre bir hukuk ve adalet anlayışı vardır. Birine göre adil sayılan bir kanun ve hüküm diğerine göre gayr-i adil sayılabilir.

Bunun için kainatı belli bir plan ve proğra^mla yaratan, denge ve düzeni kuran Cenab-ı Hak, kainatın özü ve mayası, hikmet ve anlamı olan insanın kalıcı adil bir düzen içinde huzur ve güven içinde yaşaması için semavi kitaplar ve peygamberler göndermiştir. Son olarak da bütün insanları, kavim ve milletleri muhatap alan, dünya insanlarının hepsine seslenen bir kitap indirmiş ve bu kitabı uygulayan, uygulan­masını öğreten son peygamberi Hz. Muhammed'i (a.s.) seçip görevlendirmiştir, insanı yaratıp varlık alanına getiren Allah, onun hu­zur ve güven içinde yaşayabilmesini sağlamayı murad etmiş ve bunun için sağlam adil bir hukuk sistemi belirlemiştir.

Böylece insanlar arasında hükmedebilmemiz için hukukun temeli­ni ve Özünü oluşturan kaideleri, hükümleri vaz'etmiştir. Kitap ve Sünnet bu ana kaidelerin ve hükümlerin değişmeyen kaynağı kılınmıştır. Değişen şartlar, olaylar ve sosyal yapıda meydana gelecek gelişme ve başkalaşmalar da dikkate alınarak ana kaide ve hükümlerin ışığında içtihada ve kıyasa kapı açık tutulmuştur.

Fıkhi mezheplerin ortaya çıkmasının, yüzlerce yüksek seviyede müctehidin yetişip bu iki kaynaktan hükümler çıkarmalarının sebebi işte budur.

Adli ve idari hükümler kitap, sünnet ve icma' ile sabit olmuştur. Bundan da rahatlıkla anlaşılıyor ku, islam Dini yalnız hukuki ana kai­deler koymakla kalmamış hukuki sistemin kusursuz uygulanmasını da emretmiştir. Resulüllah (a.s.) Efendimiz aynı zamanda insanlar arasındaki uyuşmazlığı çözen, adaleti sağlayan, hakları koruyan bir ha­kimdi de... Hem devlet başkanı, hem kumandanı, hem eşsiz bir muallim olan son peygamber Hz. muhammed (a.s.) Efendimiz Allah'ın indirdiği hukuki hükümleri en adil şekilde ve tam tarafsızlık ilkesine bağlı kala­rak uygularken ümmetine şu mesajı vermiştir: "Allah'a yemin ederim ki, kızım Fatıma da hırsızlık yapacak olursa, onun da elini keserim."

Kur'an'da şöyle buyurulmaktadır:

"(Yahudiler) yalana iyice kulak verirler. Durmadan haram yerler. Şayet sana gelirlerse aralarında hükmet veyahut (istersen) kendilerinden yüz çevir. Yüz çevirecek olursan sana elbette hiçbir zarar vermezler. Hükmedecek olursan aralarında adalet ve insafla hükmet. Şüphesiz Allah adil ve insaflı olanları sever." [1]

"Sana da (Ya Muhammed) önündeki kitab (Tevrat ve İncili) doğrulayan, bu kitapları gözetip denetleyerek tashih eden Hak Kitab'ı indirdik. Artık onlar arasında Allah'ın indirdiği (hükümler) le hükmet. Sana gelen haktan sonra onların heves­lerine uyma..." [2]

"Şüphesiz ki Allah emanetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emreder. Doğrusu Allah bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah her şeyi işiten ve görendir." [3]

"O halde insanlar arasında hak ve adaletle hükmet, hevesin peşine takılma, sonra (bu) seni Allah yolundan saptırır..." [4]

"Hayır, hayır! Rabbına and olsun ki, aralarında tartışıp çekiştikleri (ve böylece dava konusu olan) şeylerde seni hakem -hâkim kabul edip sonra da verdiğin hükümden dolayı içlerinde bir sıkıntı duymaksızın tam bir bağlanışla bağlanmadıkça iman etmiş olmazlar." [5]

Yukarıdaki ayetlerden de, Resulüllah (a.s.) Efendimiz'in hem bir peygamber hem bir devlet başkanı ve hem de bir hakim olarak adaletle hükmetmesi emredilmekte ve bu emrin aynı zamanda O'nun ümmetine de yönelik bulunduğu anlaşılmaktadır.

Cenab-i Hak burada iki önemli kavram üzerinde durmaktadır: Adalet ve hüküm.

Şüphesiz bu iki kavram birbirini tamamlamaktadır. Birini diğerinden ayırdığımız zaman hikmet ve anlamı ortadan kalkmakta ve yerini zulüm ve gayr-i adil hükümler almaktadır.

Hükmetmenin Sünnetteki Yeri:

Adaletle hükmetmenin sünnetteki yeri Kur'an'daki temel kaide­lerle birleşmekte ve onları açıklamak suretiyle sağlam ve kapsamlı bir hukuk sistemi meydana getirmektedir. Bu konuda da sünneti bir tarafa ittiğimiz ve yalnız Kur'an'ı kaynak seçtiğimiz takdirde, tam anlam ve hikmetiyle bir hukuk sistemi belirlememiz mümkün olmaz ve Kur'an'daki ilgili ayetlerin yorumu şahısların keyfîne terkedilmiş olur. O bakımdan hukuk, adalet ve hükümler bu iki ana kaynaktan alındığı takdirde ilahi murada göre anlam ve hikmet kazanır. Biri ihmal edil­diği takdirde anlam ve hikmetini yitirir.

islam Dini, kitap ve sünnetiyle hukukta ana kaideler vaz'ederken ortaya çıkacak yeni yeni meselelere çözüm getirebilmemiz için ictihad kapısını ardına kadar açık tutmuş ve bu açıdan kıyasa da yer vermiştir.

- Kitap ve sünnet asıl delil olarak kabul edilirken icma1 ve kıyas fer'i delil sayılmıştır ve şeriate ters düşmeyip halk için yararlı olan örfü de gözardı etmeyip yeri gelince ona göre hüküm koymayı da uygun görmüştür.

işte "zamanın değişmesiyle ahkam da değişir" kaidesi örfle ilgili­dir. Örfün değişmesi halinde onunla ilgili hüküm de değişiri Yeterki, bu değişme şeriate aykırı olmasın.

Böylece ictihad kapısı açık tutulmuş bu kapıdan içeri girebilecek yüksek seviyede ilim adamı, yani müctehid yetiştirilmesi istenmiştir. Resulüllah (a.s.) Efendimiz ictihad seviyesindeki hakimleri, diğer bir anlatımla hükmedecek kudrette olan fakihleri dar bir çerçeve içine sıkıştırmamış, bilakis onlara cesaret verip rahat ictihadda bulunma­larına imkan tanımıştır. Büyük fakih Abdullah b. Amr (r.a.) bu hususta Resulüllah (a.s.) Efendimiz'in şöyle buyurduğunu haber vermiştir:

"Hakim ictihad ettiğinde, doğru ictihadda bulunursa ona iki se­vap, yanlış ictihad ederse bir sevap vardır." [6]

Çünkü ictihad'dan maksat, yüksek seviyedeki islam hu­kukçusunun bütün ilmi yeteneğini, araştırma ve incelemesini kitap ve sünnet ışığında ortaya koyması ve ona göre hüküm çıkarmasıdır. Bu durumda hata bile etse, sırf ictihad ettiğinden kendisine bir sevap veril­mekte, hata ettiğinden dolayı bir günah yazılmamaktadır.


Konu Başlığı: Ynt: Adli, İdari ve Hukuki Hükümler
Gönderen: Ceren üzerinde 06 Mart 2018, 16:08:50
Esselamu aleykum. Rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim. ..


Konu Başlığı: Ynt: Adli, İdari ve Hukuki Hükümler
Gönderen: Sevgi. üzerinde 07 Mart 2018, 00:23:38
Aleykümüsselam devletin bekası ve milletin haklarının korunması için birçok adli ve idari hüküm vardır bunlara uyalım inşaAllah


Konu Başlığı: Ynt: Adli, İdari ve Hukuki Hükümler
Gönderen: Mehmed. üzerinde 22 Şubat 2019, 17:56:58
Ve aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun