๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Ahkam Ayetleri Tefsiri => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 07 Nisan 2011, 12:53:12



Konu Başlığı: Kıble Ve Beytu'l-Makdis'in Kıble Olmasının Neshedilmesî
Gönderen: Ekvan üzerinde 07 Nisan 2011, 12:53:12

Kıble Ve Beytu'l-Makdis'in     
Kıble Olmasının Neshedilmesî


Rasûlullah (s.a) Medine'ye hicret edince Yüce Allah o'na Beytu'l-Makdis'e doğru namaz kılmasını emretti. Çünkü Yahudilerin kıblesine doğru namaz kıldığı takdir­de Yahudiler, Tevrat'ta o'nun niteliklerine dair buldukla­rı bilgiler dolayısıyla o'nu yalanlamayacaklardı. Bu se-beble Nebî (s.a) ile ashabı Medine'ye hicret ettiklerinden itibaren onyedi ay kadar Beytu'l-Makdis'e doğru namaz kıldılar.

Müslümanlardan bir grup bir yolculuğa çıkmıştı. Bu­lutlu bir günde namaz vakti girdi. Kıbleyi tesbit edemedi­ler: kimisi doğuya doğru, kimisi batıya doğru namaz kıl­dı. Daha sonra kıbleye doğru namaz kılmadıkları anlaşıl­dı. Medine'ye geldiklerinde durumu Nebî'ye (s.a) sordu­lar. Bunun üzerine şu âyet nazil oldu:

Doğu da. batı da Allah'ındır. Dolayısıyla nereye dönerseniz Allah'ın vechi (yani, siz namaz kılar­ken yüzlerinizi hangi tarafa döndürürseniz, AIlah'ın vechi} oradadır. Kuşku yok ki Allah vâsidir, alimdir.[95] (Bakara/115)

Nebi (s.a) -ataları İbrahim ve İsmail'in (ikisine de se­lâm olsun) kıblesini kasdederek- Cebrail'e (a.s) dedi ki:

— Azız ve celîl olan Rabbimin beni Yahudilerin kıble­sinden başka tarafa döndürmesini çok arzu ediyorum.

Cebrâîl (a.s) de şöyle karşılık verdi:

— Ben de senin gibi bir kulum, bunu Rabbinden dile!

Cebrâîl (a.s) yükseldi, Nebî de dileği gerçekleşir ümi­diyle semâya doğru bakmaya koyuldu ve nihayet Cebrâîl istediği buyruğu getirdi. Böylece Beytu'l-Makdis'in kıble olma hükmü bu âyetle neshedildi.

Yüzünün semâda aranıp durduğunu {yani, semâ­ya doğru uzun uzun baktığını} görüyoruz. Onun için andolsun seni hoşnut olacağın kıbleye {yani Kabe'ye} döndüreceğiz {çünkü Rasûlullah, Beytu'l-Makdis yerine Kabe'nin kıble olmasını çok arzu ediyordu}. Artık yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. Siz de nerede bulunursanız {namazda} yüzle-,;      rinizi ona çevirin (yani, ona doğru döndürün}! (Ba­kara/144)

Kabe, Beytu'l-Makdis yerine kıble yapılınca, Yahudi­ler kıble hususunda Müslümanlarla tartıştılar ve Beytu'l-Makdis'in Kabe'den üstün olduğunu iddia ettiler. Yüce Allah onları yalanladı ve Âl-i İmrân süresindeki şu buy­rukları indirdi:

Kuşkusuz insanlar için vaz'olunan ilk ev {yani, Müslümanlar için kurulan ilk mescid} Bekke'de {Mekke'ye "Bekke" denmesi, tavaf esnasında in­sanların kalabalık oluşturmaları sebebiyledir. Beytu'I-Makdis ise Mekke'deki evden/Kâbe'den kırk yıl sonra yapılmıştır. "Bekke" iki dağın arası­dır, "Mekke" ise Harem bölgesinin tamamının adıdır} bulunan, âlemlere {yani, mü'minlerej mübarek {yani, hacc ve umre yapan, orada namaz kılan kimselerin günahlarına bir mağfiret, bir bereket) ve hidâyet olan {yani, Kabe'ye doğru namaz kılan i:        kimseler için dalâletten hidâyete erişmeye vesile olan} evdir. (Âl-i İmrân/96)

Kıble'nin Beytu'I-Makdis'ten Kabe'ye doğru döndürül­mesinden sonra oraya doğru namaz kılmak sapıklıktır. Sonra Yüce Allah buyurmaktadır ki:

Orada (yani, Mescid-i Haram'da} apaçık âyetler {yani, apaçık belgeler/alametler} ve İbrahim'in makamı {yani, İbrahim'in (a.s) izi| vardır. (Âl-i İmrân/97)

Yüce Allah, Bakara sûresinde şöyle buyurmaktadır:

Siz de İbrahim'in makamından bir namazgah edinin {yani, onun yakınında namaz kılın}![96] (Bakara/125)

İmam, makamın arkasında ve Kabe'ye yönelmiş ola­rak ayakta durur, insanlar da onun etrafında saf tutarlar. 

Şanı yüce Allah şöyle buyuruyor:      De ki: "Rabbin adaleti emretti. Her secde yerinde {yani, her kilise, havra ya da başka bir yerde} yüz­lerinizi doğrultun {yani, Kabe'ye doğru namaz kı­lın} ve O'na {yani, Allah'a} -dîni yalnız O'na hâlis kılarak {yani, O'nu tevhîd ederek}— ibâdet edin!" (A'râf/29)

Allah Teâlâ bu buyruğuyla onlara namazı ve tevhidi emretmektedir.

Mukâtil dedi: Kabe, Mescid-i Haram ahalisi için bir kıbledir. Mescid de, Harem ahalisi için bir kıbledir. Ha­rem bölgesi ise, bütün yeryüzündekiler için bir kıbledir.

Mukâtil Bişr b. Teym'den, o da 'Abdullah b. Ömer'den şöyle rivayet etmektedir: "Batıyı sağına, doğuyu soluna aldığın takdirde orası, ikisi arasında doğuda bulunanlar için bir kıbledir."

Mukâtil Ebû İshâk'tan, o el-Hâris'ten, o da 'Ali b. Ebî Tâlib'ten (a.s) şöyle rivayet etmiştir: "Namazda önünden geçen hiçbir şey namazını kesmez. Fakat elinden geldiği kadar onu geri çevirmeye bak."

Mukâtil dedi: Namaz kılan kimsenin Önünden her­hangi bir şeyin geçmesi —eğer önünde bir sütre bulunmu-_ 3forsa- mekruhtur. Fakat hiçbir şey de namazı kes­mez/bozmaz. Bu sebeble, namaz kıldığınız takdirde deve semerinin arka tarafındaki çıkıntı uzunluğunda ve ip ka­lınlığında bir sopa dahi olsa, onu dikine saplayarak sütre edinin.

Mukâtil İsmail'den, o Ebû Umeyye'den, o Ebû Hurey-re'den, o da Nebî'den (s.a) şöyle rivayet etti:

Sizden herhangi bir kimse bir sütre bulamayacak olursa, önüne bir ip koysun. Artık öhünden ğeçenlerin ona zararı olmaz.  [97]


[95] I/20b: Allah vâsidir: çünkü bilmedikleri zamanda kıbleye yö­nelmemek hususunda onlara genişlik sağlamıştır. Alimdir: on­ların niyetlerini çok iyi "bilendir. (Bakara/115)

[96] I/21/b: Siz de ibrahim'in makamından bir namazgah edinin {yani, onun yakınında namaz kılın}! Makama el sürmeleri de, onu öpmeleri de emredilmemiştir. Çünkü Kabe'de 360 tane put vardı. Nebî {s.a) hepsini kırdı.

[97] Mukatil B. Süleyman, Ahkam Ayetleri Tefsiri, İşaret yayınları: 64-68