Konu Başlığı: Antlaşmalıların (Yemin) Keffâreti Gönderen: Ekvan üzerinde 08 Mart 2011, 01:52:05 Antlaşmalıların (Yemin)[249] Keffâreti Bazıları, akrabalık bağını koparmaya yahut ma'siyeti gerektiren bir hususa dâir yemin eder, "Benim yeminime bağlı kalmaktan başka birşey yapmam helâl olmaz" derdi. Bunun üzerine şu buyruklar indi: Yeminleriniz için Allah'ı hedef I siper yapmayın {yani, ma'siyet olan bir işe yemin ederek Allah'ın emrini yerine getirme hususunda Allah'ı engel yapmayın}: birre Syani, akrabalık bağını gözetmeye), ittika etmeye ve insanların arasını düzeltmeye. Allah semidir {yani, ha kında yemin ettiğiniz her şeyi işitendir), alimdir {yani, bunu lûçin yaptığınızı bilendir}. (Bakara/224) Bazıları, kendilerini barıştırmaya çalışan kişiye, barışla alakalı konuşmaması için yemin verdirirlerdi. (Yüce Allah) buyurdu ki: Akrabalık bağını gözetmeniz, Allah'a karşı ittika etmeniz, insanların arasını düzeltmeniz sizin için ma'siyeti gerektiren bir yemine bağlı kalmaktan daha hayırlıdır. Yemin keffâreti inmeden önce durum bu idi. Allah sizi yeminlerinizde lağv ile muaheze etmez (yani, doğru olduğu zannıyla ettiğiniz yeminlerin doğru çıkmaması halinde Allah sizi sorumlu tutmaz ve bu yemin sebebiyle keffâret vermeniz gerekmez}. Fakat {Allah) kalblerinizin kazandığıyla {yani, kalblerinizin kasdettiği günah sebebiyle) muaheze eder {yani, \alan yere ve kasdı olarak yaptığınız yeminlerden ötürü sorumlu tutar). Allah gafurdur {yani, yanılarak yapılan yeminleri bağışlayandır}, halimdir (yani, yeminlerdeki lağv'den dolayı keffâret öngörmemekle halimdir}. (Bakara/225) Sonra Yüce Allah Mâide sûresinde keffâretle ilgili şu buyruğu indirdi: Allah sizi yeminlerinizde lağv {yani, doğru olduğu zannıyla edilen, fakat doğru çıkmayan yemin} ile muaheze etmez {yani, böyle bir yeminden dolayı keffâret ve günah yoktur}, fakat akdettiğiniz {yani, kalbinizin yalan olduğunu bildiği: yala a yere yaptığınız} yeminlerle muaheze eder. Bunun da keffâreti {yani, yalan yere yapılan yeminin keffâreti}, ailenize yedirdiğinizin vasatından {yani, orta hallisinden} on miskini doyurmak {yani, sizin yediğinizden daha aşağı da, daha üstün de olmamalı: eğer buğday verilecekse, yarımşar sa', arpa ve hurma verilecek yarımşar sâ'[250] verilmesi gerekir} yahut onları giydirmek {yani, on yoksulu giydirmek: her yoksula bir aba \ :ya vücudunu örtecek bir elbise verilmesi gerekir} yahut bir azad etmektir (yani, küçük ya da büyük olabileceği gibi, Ehl-i Kitab'tan da olabilir: hepsi caizdir -keffâret verecek kişi yedirme, giydirme ya da köle azad etme şıklarından birini seçebilir-}. Fakat kim bulamazsa {yani, üç keffâret şıkkından herhangi birini yerine getirmeye güç yetiremez-sel, üç gün oruç tutsun (îbn Mes'ûd'un kıraatinde, mütetâbtfat [aralıksız] lafzı da vardır}, işte şu (yani, söz konusu edilen keffâret şıkları}, yemin jya-i ni, kasden yemin} ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffâretidir. Yeminlerinizi muhafaza edin {yani, kasden yalan yere yemin etmeye kalkışmayın). Allah âyetlerini {yani, keffâret ile ilgili zikredilen hususları} size böylece beyan ediyor ki şükredesiniz. (Mâide/89) Mukâtil dedi ki: Kur'ân'da geçen her ev [veya, yahut, ya da], muhayyerlik; yani Allah'ın, kullarını o hususta muhayyer bıraktığını ifade eder. On yoksulu doyurmak veya giydirmek veya bir köle azad etmek hükmü, bu türdendir. Yemin keffâreti dolayısıyla bir ya da iki gün oruç tutan, sonra yemek yedirecek imkânı bulan kimse, tuttuğu orucu nafile kabul edip yemek yedirmelidir. [251] Söz Ve Yeminde İstisna : Kehf sûresinde Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: Hiçbir şey hakkında, -Allah 'in meşiyetine bağlamadan- "Ben bunu yarın mutlaka yaparım" deme {yani, "ben bu işi yarın yapacağım" diyecek olursan, istisnâ yaparak "inşâallah" de}. Unuttuğun zaman Rabbini ah {yani, yemin ettiğinde istisnada bulunmayı unutur da yeminini bozmadan hatırlayacak olursan istisna yap ve "inşâallah" de}. (Kehf/23) [252] [249] Hamişte, "Kendileriyle antlaşma ve a+eşkes yapılmış Arab müşriklerinin diyetinin şu âyet ile neshedilmesi -doğrusunu en iyi bilen Allah'tır-" diye bir başlık bulunmaktadır. [250] Doğrusu, birer sâ' olmasıdır. (Çeviren) [251] Mukatil B. Süleyman, Ahkam Ayetleri Tefsiri, İşaret yayınları: 259-261. |