๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Ahiret Günü => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 16 Şubat 2009, 03:15:53



Konu Başlığı: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 16 Şubat 2009, 03:15:53
Sur'a üfürüldü; böylece Allah'ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde olanlar çarpılıp-yıkılıverdi. Sonra bir daha ona üfürüldü, artık onlar ayağa kalkmış durumda gözetliyorlar. Yer, Rabbi'nin nuruyla parıldadı; (orta yere) kitap kondu; peygamberler ve şahidler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi, onlar haksızlığa uğratılmazlar. (Zümer Suresi, 68-69)


Sur'a İkinci Kez Üfleniş ve Ölülerin Diriltilmesi   

Sur'a ilk olarak üflenmesiyle birlikte yer ve gök paramparça edilmiş ve maddesel evren ölmüştür. Canlı hiçbir varlık kalmamıştır. Ayetin ifadesiyle, "yer başka bir yere, gökler de başka göklere dönüştürülmüştür". (İbrahim Suresi, 48) Bu dönüşümden sonra mahşer günü için hazırlanan ortam şöyledir:

Sana dağlar hakkında soruyorlar. De ki: "Benim Rabbim, onları darmadağın edip savuracak"

"Yerlerini bomboş, çırçıplak bırakacaktır."

"Orada ne bir eğrilik göreceksin, ne de bir tümsek." (Taha Suresi, 105-107)

İşte hesap günü insanların üzerinde dirilip, biraraya gelip, hesaplarını ve akıbetlerini bekleyecekleri yer budur. Artık sıra insanların diriltilip tek olan, kahhar olan Allah'ın huzuruna çıkarılmalarına gelmiştir. Ve Sur'a ikinci kez üfürülür. Dünya hayatında ahireti ve yeniden dirilişi inkar eden insan bir daha uyanmayı hiç beklemediği kabrinin içinden dışarı atılır. Sur'a bu ikinci üfürülüş ve insanların dirilmesi Kuran'da şöyle geçer:

Sur'a üfürüldü; böylece Allah'ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde olanlar çarpılıp-yıkılıverdi. Sonra bir daha ona üfürüldü, artık onlar ayağa kalkmış durumda gözetliyorlar. Yer, Rabbinin nuruyla parıldadı... (Zümer Suresi, 68-69)

 

 ÖLÜLERİN MEZARLARINDAN ÇIKMASI 

İnsanların dirilişleri esnasında ve dirildikten sonraki durumları ayetlerde ayrıntılı olarak tarif edilmiştir. Kuran'da haber verildiğine göre o büyük diriliş şöyle gerçekleşir:

- Sur'a ikinci kez üfürülmesiyle birlikte toprağın altından dışarı çağrılan insanlar, yayılan çekirgeler gibi ve hızla koşarak kabirlerinden dışarı çıkarlar.

Gözleri 'zillet ve dehşetten düşmüş olarak', sanki 'yayılan' çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar. (Kamer Suresi, 7)

... Sonra sizi yerden (toprağın altından) bir (kere) çağırma ile çağırdığı zaman, hemencecik siz (bir de bakarsınız ki) çıkarılmışsınız. (Rum Suresi, 25)

O gün yer, onlardan çatlayıp-ayrılır da (onlar,) hızla koşarlar. İşte bu, Bize göre oldukça-kolay olan bir haşir (sizi birarada toplama)dır. (Kaf Suresi, 44)

- Kendilerini çağıran çağırıcıya doğru yönelirler ve dikili bir şeye doğru yönelmiş gibi boyunlarını çağırıcıya uzatmış olarak koşmaya başlarlar. Ve bu çağrı daha önce benzerine rastlanmış bir çağrı da değildir:

... O çağırıcının 'ne tanınmış, ne görülmüş' bir şeye çağıracağı gün... (Kamer Suresi, 6 )

O gün, kendisinden sapma imkanı olamayan çağırıcıya uyacaklar... (Taha Suresi, 108)

... sanki onlar dikili bir şeye yönelmiş gibidirler. (Mearic Suresi, 43)

Dünyada Allah'ın sınırlarını tanımayan, Allah'a itaat etmeyen, kendi başının dikine giden, büyüklenen inkarcı, dirilir dirilmez birden boyun eğici, bir hale gelmiştir. Ne olup bittiğini sorgulamadan, kayıtsız şartsız bu çağrıya icabet eder. Dünyadaki imtihan sona erdiği için başka seçim şansı da yoktur zaten. Aksini yapmayı istese de yapamaz. Hatta isteyemez bile. Bu çağrıya karşı koymaya hiçbir gücü yoktur. O nedenle bu günün "zorlu bir gün" olduğunu gerçekten hissetmiştir:

Boyunlarını çağırana doğru uzatmış olarak koşarlarken, kafirler derler ki: "Bu, zorlu bir gün." (Kamer Suresi, 8 )

- Kafirler başlarını dikerek koşarlar, gözler dönmez, hareket edemez. Herkes kayıtsız şartsız bir itaat içindedir. O gün insanların sahip olabileceği tek geçerli ve değerli şey imandır. O da kafirlerde yoktur. Bu yüzden kalpleri bomboştur:

Başlarını dikerek koşarlar, gözleri kendilerine dönüp-çevrilmez. Kalbleri (sanki) bomboştur. (İbrahim Suresi, 43)

- Tek bir merkeze doğru dalga dalga süzülürler.

Sur'a üfürüleceği gün, artık siz dalga dalga geleceksiniz. (Nebe Suresi, 18)

Sur'a üfürülmüştür; böylece onlar kabirlerinden (diriltilip) Rablerine doğru (dalgalar halinde) süzülüp-giderler. Demişlerdir ki: "Eyvahlar bize, uykuya-bırakıldığımız yerden bizi kim diriltip-kaldırdı? Bu, Rahman (olan Allah)ın va'dettiğidir, (demek ki) gönderilen (elçi)ler doğru söylemiş". (Yasin Suresi, 51-52)

Bu "eyvah" çok büyük bir panik ve hayal kırıklığının ifadesidir. Çünkü kendi dirilişine bizzat şahit olan kafir, hayatı boyunca kendisine bunu haber veren elçilerin gerçekten doğru söylediklerini anlamıştır. Dolayısıyla bunu inkar edenlere müjdelenen, "dönüşü olmayan ebedi azab"ı da bizzat yaşayacağını idrak etmiştir. Artık bundan hiçbir şüphesi yoktur. "Ebedi uyku" diye bir şey olmadığını anlamıştır. Kendisine vaat edilenlerin birer birer başına geleceğinden, hiçbir kurtuluş ümidi olmadığından emindir.

- Kafirlerin genel ruh halleri korku, dehşet, yılgınlık, şaşkınlık ve çaresizlik, genel görünümleri ise daha da dehşet vericidir. Yüzleri kapkaradır; toz, karartı ve zillet (aşağılanma) kaplamıştır:

O gün, öyle yüzler vardır ki, 'zillet içinde aşağılanmıştır.' (Gaşiye Suresi, 2)

Ve o gün öyle yüzler vardır ki üzerini toz bürümüştür. Bir karartı sarıp kaplamıştır. İşte onlar da, kafir facir olanlardır. (Abese Suresi, 40-42)

Kıyamet günü, Allah'a karşı yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Büyüklenenler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok? (Zümer Suresi, 60)

- Kafirler kıyamet günü kör olarak haşredilirler.

Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.

O da (şöyle) demiş olur: "Ben görmekte olan biriyken, beni niye kör olarak haşrettin Rabbim?"

(Allah da) Der ki: "İşte böyle, sana ayetlerimiz gelmişti, fakat sen onları unuttun, bugün de sen işte böyle unutulmaktasın." (Taha Suresi, 124-126)

Allah, kimi hidayete erdirirse, işte o, hidayet bulmuştur, kimi saptırırsa onlar için O'nun dışında asla veliler bulamazsın. Kıyamet günü, biz onları yüzükoyun körler, dilsizler ve sağırlar olarak haşrederiz. Onların barınma yerleri cehennemdir; ateşi sükun buldukça, çılgın alevini onlara arttırırız. (İsra Suresi, 97)

- Kafirlerin bu kör gözleri de korkunçluk ve iğrençliklerini artırır bir şekildedir. Allah kafirlerin gözlerinin alacağı şekli şöyle ifade etmektedir:

Sur'a üfürüleceği gün, biz suçlu-günahkarları o gün, (yüzleri kara, gözleri) gömgök (kaskatı ve kör) olarak' toplayacağız. (Taha Suresi, 102)

Bu korkunç, aynı zamanda da aşağılık görünümleriyle kafirler ilk bakışta, müminlerden ayrılırlar. Dünyadayken kibir ve gösteriş içinde, Allah'ın ayetlerine karşı savaş açan, büyüklenen bu güruhun sonlarının başlangıcı işte böyle olur.

 

    O GÜN DOSTLUK, AKRABAĞLIK, YAKINLIK VE YARDIMLAŞMA YOKTUR

O gün insanın başkalarıyla, hatta kendi annesi, babası, eşi ve çocuklarıyla bile ilgilenmeye ne hali ne fırsatı vardır. Mahşer gününün şiddeti ve olağanüstü korkusu herkesi kendi derdine düşürür. Allah, o diriliş gününü, öteki adıyla din gününü şöyle tarif etmektedir:

Din gününü sana bildiren şey nedir? Ve yine din gününü sana bildiren şey nedir? Hiçbir nefsin bir başka nefse herhangi bir şeye güç yetiremeyeceği gündür; o gün emir yalnızca Allah'ındır. (İnfitar Suresi, 17-19)

Fakat 'kulakları patlatırcasına olan o gürleme' geldiği zaman, kişi o gün, kendi kardeşinden kaçar,
Annesinden ve babasından, Eşinden ve çocuklarından, O gün, onlardan her birisinin kendine yetecek bir işi vardır. (Abese Suresi, 33-37)

Dünya hayatında kişinin en çok değer verdiği put edindiği bağlar, böylece Allah'ın azabı karşısında paramparça olur. Artık insanlar arasındaki dünyevi yakınlıkların, soy bağlarının hiçbir anlamı kalmamıştır. Değeri olan tek şey, imandır:

Böylece Sur'a üfürüldüğü zaman artık o gün aralarında soylar (veya soybağları) yoktur ve (üstünlük unsuru olarak soyluluğu veya birbirlerine durumlarını) soruşturmazlar da. Artık kimin tartısı ağır basarsa, işte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. Kimin tartısı hafif gelirse, işte onlar da kendi nefislerini hüsrana uğratanlar, cehennemde de ebedi olarak kalacak olanlardır." (Müminun Suresi, 101-103)

Dünyadaki bağlar ve ilişkiler öyle bir parçalanır ki, sözde en çok sevilen oğullar, eşler, kardeşler, hatta bütün soy, inkarcılar tarafından azaba karşılık fidye olarak teklif edilir:

(Böyle bir günde) Hiçbir yakın dost bir yakın dostu sormaz. Onlar birbirlerine gösterilirler. Bir suçlu-günahkar, o günün azabına karşılık olmak üzere, oğullarını fidye olarak vermek ister. Kendi eşini ve kardeşini. Ve onu barındıran aşiretini de. Yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa. Hayır; (hiçbiri kabul edilmez). Doğrusu o (cehennem), cayır cayır yanmakta olan ateştir. (Mearic Suresi, 10-15)

Mahşer günü yaşanacak olan bu "fidye teklifi", inkarcıların gerçekte ne kadar nankör olduklarının ve menfaatleri doğrultusunda nasıl acımasızca hareket ettiklerinin bir göstergesidir. Bu teklif, dünya hayatının ne denli boş olduğunu da gösterir. Dünya hayatında çoğu insan küçük çıkarlar peşinde koşar. İyi bir iş, güzel bir ev, para, makam mevki sahibi olmak uğruna bütün bir ömür çalışılır. Buna karşın, Kuran'da haber verildiği üzere tek bir kadın değil dünyadaki kadınların tümü, tek bir ev değil dünyadaki bütün mülkler, yeryüzünün altın ve gümüş bütün hazineleri, hatta bütün dünya, mahşer gününün azabından kurtulmak için fidye olarak verilmek istenecektir. Ama elbette bu umutsuz bir çabadır ve insanı hiçbir şekilde kurtaramaz. O mülklerin sahibi zaten Allah'tır. İnsanın kurtuluşu ise, bir daha geri dönemeyeceği dünya hayatında kalmıştır. Vakit çok geçtir ve cehennemin ateşi ona vaat olunduğu gibi yanmaya başlamıştır.

 

 İNSANLARIN HESAP İÇİN TOPLANMALARI 

Kuran'da, insanın yaşamının gerçek anlamı şöyle açıklanır:

Ey insan, gerçekten sen, hiç durmaksızın Rabbine doğru bir çaba harcayıp durmaktasın; sonunda O'na varacaksın. (İnşikak Suresi, 6)

Hayatımız boyunca ne yaparsak yapalım, harcadığımız bütün çabaların sonucunda ulaşacağımız son nokta, Allah'ın huzuruna çıkacağımız andır. Tüm bu hayatın amacı, O'na kulluk etmektir. Hayatın en önemli anı ise, Allah'a hesap vereceğimiz mahşer günüdür.

Dünyadaki yaşamımız boyunca geçen her gün, bizi o mahşer gününe biraz daha yakınlaştırır. Geçen her saat, her dakika, hatta her saniye, ölüme, yeniden dirilişe ve hesaba doğru atılmış bir adımdır. Hayat, bir kum saati gibi sürekli olarak bu yöne doğru akar. Saati durdurmanın ya da geri çevirmenin yolu yoktur. Tüm insanlar, bu yolu izleyeceklerdir. Allah, Kuran'da şöyle hükmetmektedir:

Şüphesiz onların dönüşleri Bize'dir. Sonra onları hesaba çekmek de elbette Bize aittir. (Gaşiye Suresi, 25-26)

Şu an dünyada yaklaşık 6 milyar insan yaşamakta. Bu sayıya şimdiye dek yaşamış ve bundan sonra da yaşayacak insanların sayısını eklersek, mahşer (diriliş) günü mezarlarından çıkıp toplanacak insan kalabalığı ve bunun oluşturacağı olağanüstü tablo hakkında bir fikir edinebiliriz. İlk insan Hz. Adem'den, kıyamet günü canı alınacak son inkarcıya kadar yeryüzünde yaşamış insanların tümü bu mahşer meydanında biraraya gelecektir. Sayısı milyarlarla ifade edilebilecek bu insan topluluğunun oluşturacağı manzara son derece görkemli olacaktır. Fakat aynı zamanda bir o kadar da ürküntücü ve dehşet verici olacağı kesindir. Allah'ın huzurunda toplanma anı ve insanların durumu Kuran'da şöyle anlatılır:

O gün, kendisinden sapma imkanı olamayan çağırıcıya uyacaklar. Rahman (olan Allah)a karşı sesler kısılmıştır; artık bir hırıltıdan başka bir şey işitemezsin.

O gün, Rahman (olan Allah)'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati bir yarar sağlamaz.

O, önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. Onlar ise, bilgi bakımından O'nu kavrayıp kuşatamazlar.

(Artık bütün) Yüzler, diri, kaim olanın önünde eğik durmuştur ve zulüm yüklenen ise yok olup gitmiştir. (Taha Suresi, 108-111)

Kafirlerin bütün bir ömür boyu göz ardı ettiği, müminlerin ise şevkle hazırlanıp beklediği hesap anı gelmiştir. Bu büyük mahkeme için görkemli bir mekan yaratılır. O gün, ayette bahsedildiğine göre, "Gök yarılıp-çatlamıştır; artık o gün, 'sarkmış-za'fa uğramıştır.' Melek(ler) ise, onun çevresi üzerindedir. O gün, Rabbinin arşını onların da üstünde sekiz (melek) taşır." (Hakka Suresi, 16-17) Bir başka ayette ise, o gün, "... Ruh ve meleklerin saflar halinde duracakları gün..." (Nebe Suresi, 38) olarak tarif edilir.

Alemlerin Rabbi olan Allah o gün yarattığı kullarından hesap soracaktır. Beraberinde inkar edenler için Allah'ın azamet ve şanına yakışır bir azap kaynağı da yaratılmıştır. Cehennem, cayır cayır yanmaktadır. Herşeyin benzersiz ve mükemmel şekilde yaratıcısı olan Allah, kafirler için aynı mükemmellikte bir azap hazırlamıştır. Kimse o gün O'nun vereceği acının bir benzerini veremez. Bir ayette şöyle denir:

Hayır; yer, parça parça yıkılıp darmadağın olduğu, Rabbin (in buyruğu) geldiği ve melekler dizi dizi durduğu zaman; O gün, cehennem de getirilmiştir. İnsan o gün düşünüp-hatırlar, ancak (bu) hatırlamadan ona ne fayda? Der ki: "Keşke hayatım için, (önceden bir şeyler) takdim edebilseydim." Artık o gün hiç kimse (Allah'ın) vereceği azab gibi azablandıramaz. O'nun vuracağı bağı hiç kimse vuramaz. (Fecr Suresi, 21-26)

İnsan, eğer dünyadaki yaşamında Allah'a kul olmamışsa ve bu büyük güne iman edip ona hazırlık yapmamışsa, pişmanlığın en büyüğünü yaşayacaktır. Toprak olmayı, dirilmeye bin kere tercih edecektir. Ancak bu pişmanlığın faydası yoktur; onu azaptan kurtaramayacaktır. Aksine, bu pişmanlık onun için yeni bir azap kaynağı olacak, cehennemde çekeceği fiziksel acıların üzerine bir de manevi işkence olarak eklenecektir.

 
 
KİTAPLARIN VERİLİŞİ, TERAZİLER VE HESABA ÇEKİLME

Dirilmenin şaşkınlığı henüz atlatılmadan, hesaba çekilecek olmanın verdiği korku ve sıkıntı başlar. İnsanın dünyadaki yaşamı sırasında her yaptığı, her düşündüğü gözler önüne serilir. En ufak bir ayrıntı bile unutulmaz. Bir ayete göre, yapılan iş, "Gerçekten bir hardal tanesi ağırlığında olsa da, (bu,) ister bir kaya parçasından ya da göklerde veya yer(in derinliklerinde) de bulunsa bile, Allah onu getirir. Şüphesiz Allah, latif olandır, (herşeyden) haberdardır." (Lokman Suresi, 16)

Cehennemin ve cennetin en yakın olduğu bu anda herkes kendi amel defterinden dünyada ahiret için neyi hazırladığını öğrenir. Kuran'da, o an şöyle anlatılır:

O gün insanlar, amelleri kendilerine gösterilsin diye, bölük bölük fırlayıp-çıkarlar. Artık kim zerre ağırlığınca hayır işlerse, onu görür. Artık kim zerre ağırlığınca bir şer (kötülük) işlerse, onu görür. (Zelzele Suresi, 6-8)

Kuran'da bildirildiğine göre, hesap defterleri inkarcılara sol ellerinden, müminlere ise sağ ellerinden verilecektir. "Sağın adamları", bir ayette şöyle anlatılır:

Siz o gün arzolunursunuz; sizden yana hiçbir gizli (şey), gizli kalmaz. Artık kitabı sağ-eline verilen kişi, der ki: "Alın, kitabımı okuyun." "Çünkü ben, gerçekten hesabıma kavuşacağımı sanmış (anlamış)tım." Artık o, hoşnut bir yaşama içindedir. Yüksek bir cennette. Devşirilecek (meyve ve eşsiz ürün) leri pek yakındır. "Geride kalan günlerde, 'peşin olarak sunduklarınıza karşılık olmak üzere,' afiyetle yiyin ve için." (Hakka Suresi, 18-24)

Müminlerin bu sevinç ve coşkusuna karşın kafirler öldürücü bir utanç içindedirler. Ölmeyi hatta yok olmayı isterler. Üstteki ayetin devamında kafirlerin çaresizlikleri şöyle anlatılır:

Kitabı sol eline verilen ise; o da, der ki: "Bana keşke kitabım verilmeseydi. Hesabımı hiç bilmeseydim. Keşke o (ölüm herşeyi) kesip bitirseydi. Malım bana hiçbir yarar sağlayamadı. Güç ve kudretim yok olup gitti." (Hakka Suresi, 25-29)

Başka ayetlerde, sağın ve solun adamları arasındaki fark yine çarpıcı bir üslupla anlatılır:

Artık kimin kitabı sağ yanından verilirse. O, kolay bir hesap (sorgu) ile sorguya çekilecek. Ve kendi yakınlarına sevinç içinde dönmüş olacaktır. Kimin de kitabı ardından verilirse. O da, helak (yok olmay)ı çağıracak. Çılgın alevli ateşe girecek. Çünkü o, (dünyada) kendi yakınları arasında sevinçliydi. Doğrusu o, (Rabbine) bir daha dönmeyeceğini sanmıştı. Hayır; gerçekten Rabbi, kendisini çok iyi görendi. (İnşikak Suresi, 7-15)

Kitaplardaki ameller, hesap günü için özel hazırlanmış duyarlı terazilerde tartılır. Bu gün, Allah'ın adaleti karşısında kimse zerre kadar haksızlığa uğratılmaz:

Biz ise, Kıyamet gününe ait duyarlı teraziler koyarız da artık, hiçbir nefis hiçbir şeyle haksızlığa uğramaz. Bir hardal tanesi bile olsa ona (teraziye) getiririz. Hesap görücüler olarak Biz yeteriz. (Enbiya Suresi, 47)

Dünya hayatında yapılan her amel, en küçük ayrıntılar bile eksik kalmaksızın bu tartıya konulmuştur. Bu tartının ibresi sonsuz azaba veya sonsuz kurtuluş ve mutluluğa götürecek kararı belirler. Eğer tartı ağır basarsa cennete, hafif kalırsa ateş çukuruna girilecektir. Hiçbir güç veya yardımcı o anda insana yardım edemez:

İşte, kimin tartıları ağır basarsa, artık o, hoşnut olunan bir hayat içindedir. Kimin tartıları hafif kalırsa, artık onun da anası (son durağı) "haviye"dir (uçurum). Onun ne olduğunu (mahiyetini) sana bildiren nedir? O, kızgın bir ateştir. (Kaaria Suresi, 6-11)

Ardından tüm insanlar tek tek hesaba çekilirler. Artık dünyadaki makamların, mevkilerin hiçbir anlamı kalmamıştır. Bir devlet başkanı da sıradan bir insan da, Allah katında aynı hesapla karşı karşıya kalır. Herkese, kendisini yaratmış olan Allah'a kulluk edip etmediği, O'nun emirlerine uyup uymadığı sorulur. Kafirin tüm günahları, tüm pislikleri, tüm kötülükleri, aklından, kalbinden bütün geçirdikleri tek tek ortaya dökülür:

Sırların orta yere çıkarılacağı gün. Artık onun ne gücü vardır, ne yardımcısı. (Tarık Suresi, 9-10)

Dünyadaki yaşamlarını Allah'ın gösterdiği şekilde değil de, kendi istek ve tutkularına ya da içinde bulundukları toplumun çarpık değer ve inançlarına göre yönlendirmiş olanların hesabı zorludur. Bir ayette, o büyük hesap şöyle anlatılır:

Ve 'diri diri toprağa gömülen kızcağıza' sorulduğu zaman:

"Hangi suçtan dolayı öldürüldü?"

Sahifeler (amel defterleri) açıldığı zaman,

Gök, sıyrılıp-yüzüldüğü zaman,

Cehennem ateşi çılgınca kızıştırıldığı zaman,

Cennet de yakınlaştırıldığı zaman,

(Artık her) Nefis, neyi hazırladığını bilip-öğrenmiştir. (Tekvir Suresi, 8-14)

Bir kulun, Rabbimizin huzurunda yaptıklarını inkar etmeye fırsatı yoktur. İşlediği bütün hayır ve şer ortaya çıkarılmıştır. İnkar etse bile şahitler onu yalanlar. Dünya hayatında kendisine şahit olan insanlar da hesap sırasında şahitlik yapmak için ortaya getirilir. Bir ayette şöyle denir:

Yer, Rabbinin nuruyla parıldadı; (orta yere) kitap kondu; Peygamberler ve şahidler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi, onlar haksızlığa uğratılmazlar. (Zümer Suresi, 69)

Hesap sırasında inkarcıları bekleyen başka şahitler de vardır. İşitme, görme duyuları ve derileri Allah'ın izniyle dile gelip konuşur, kendi aleyhlerinde şahitlik ederler. Bütün bir ömür boyunca kullandıkları, kendilerine ait sandıkları uzuvlarının bile insana ihanet etmesi, o gün yaşanacak olan psikolojik yıkımı daha da artırır. Bir ayette, yaşanacak olan bu gerçek şöyle açıklanır:

Allah'ın düşmanlarının biraraya getirilip-toplanacakları gün işte onlar, ateşe bölükler halinde dağıtılırlar. Sonunda oraya geldikleri zaman, işitme, görme (duyuları) ve derileri kendi aleyhlerine şahitlik edecektir. Kendi derilerine dediler ki: "Niye aleyhimizde şahitlik ettiniz?" Dediler ki: "Herşeye nutku verip-konuşturan Allah, bizi konuşturdu. Sizi ilk defa O yarattı ve O'na döndürülüyorsunuz. Siz, işitme, görme (duyularınız) ve derileriniz aleyhinize şahitlik eder diye sakınmıyordunuz. Aksine, yaptıklarınızın birçoğunu Allah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz. İşte bu sizin zannınız; Rabbiniz hakkında beslediğiniz-zannınız, sizi bir yıkıma uğrattı, böylelikle hüsrana uğrayan kimseler olarak sabahladınız." Şimdi eğer sabredebilirlerse, artık onlar için konaklama yeri ateştir. Ve eğer onlar hoşnut olma (dünya)ya dönmek isterlerse, artık hoşnut olacaklardan değildirler. (Fussilet Suresi, 19-24)

Kafirler, kendilerini yaratan ve yaşatan Allah'a isyan etmekle, olabilecek en büyük suçu işlemişlerdir. Bu yüzden hesap günü kendilerini savunmalarına dahi izin verilmez. Hatta seslerini çıkarmalarına dahi fırsat tanınmaz. Aşağılanmış ve zavallı bir şekilde haklarındaki hükmün verilmesini beklerler:

O gün, yalanlayanların vay haline. Bu, onların konuşamayacakları bir gündür. Ve onlara özür beyan etmeleri için izin verilmez. O gün, yalanlayanların vay haline. Bu, hüküm günüdür; sizi ve öncekileri 'birarada topladık.' Şayet kurabileceğiniz hileli bir düzeniniz varsa, durmaksızın bana karşı kurun. O gün, yalanlayanların vay haline. (Mürselat Suresi, 34-40)

Kafir o gün kendi yaptıklarından şiddetle nefret eder ve kendi nefsine karşı da büyük bir öfke duyar. Fakat Allah'ın onlara karşı duyduğu öfke çok daha büyüktür. Küfredenlere şöyle seslenilir:

... Allah'ın gazablanması, elbette sizin kendi nefislerinize gazablanmanızdan daha büyüktür. Çünkü siz, imana çağrıldığınız zaman inkar ediyordunuz. (Mümin Suresi, 10)

Allah'ın gazabıyla karşı karşıya kalan inkarcıyı büyük bir umutsuzluk ve üzüntü kaplamış durumdadır. Öldürücü bir utanç içindedir ve hiç dirilmemiş olmayı ister. Ölümün kendisini ebediyen yok etmiş olmasını diler. Oysa artık anlamaktadır ki, ölüm bir son değil, yalnızca bir başlangıçtır. Bundan sonra başka bir ölüm de yoktur. Allah'ın, "O inkar edenler Müslüman olmayı nice kereler dileyecekler." (Hicr Suresi, 2) ayeti de inkarcılar üzerinde tecelli etmeye başlar.

Buna karşın, müminler için de kolay bir hesap olacaktır. Mümin hesaptan sonra, büyük kurtuluş ve mutluluğun coşkusuyla sevinç içindedir. Dünyadaki yaşamını, kendisini yaratan ve doğruya yönelten Allah'ın istediği şekilde sürdürmüştür. Günahlarını ise, sonsuz rahmet sahibi Allah affeder. Böylece Allah'ın sınırsız nimetleriyle dolu cennete kavuşur, sonsuz ateş azabından da uzak tutulur:

Ey insan, gerçekten sen, hiç durmaksızın Rabbine doğru bir çaba harcayıp durmaktasın; sonunda O'na varacaksın.

Artık kimin kitabı sağ yanından verilirse,

O, kolay bir hesap (sorgu) ile sorguya çekilecek,

Ve kendi yakınlarına sevinç içinde dönmüş olacaktır. (İnşikak Suresi, 6-9)

 

 
   


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 16 Şubat 2009, 03:16:55
  İNKARCILARIN ÇARESİZLİĞİ

İnkarcı o gün kendisinden her isteneni yapmak ister, ama başaramaz; gücü, kuvveti alınmıştır. Secdeye davet edildiğinde secde etmek ister, ancak bunu bile başaramaz. Tıpkı insanın kabus görürken bir şeyi yapmak isteyip de yapamaması, bağırmak isteyip de sesinin çıkmaması gibi. Eli ayağı tutmaz hale gelir. Korku, dehşet ve çaresizlikten adeta felç olmuştur:

Ayağın üstünden (örtünün) açılacağı ve onların secdeye çağrılacakları gün, artık güç yetiremezler. Gözleri 'korkudan ve dehşetten düşük', kendilerini de zillet sarıp-kuşatmış. Oysa onlar, (daha önce) sapasağlam iken secdeye davet edilirlerdi. (Kalem Suresi, 42-43)

Kafirin secdeye davet edilmesinin amacı onun, bunu dünyadayken yapmamasından dolayı üzüntü ve pişmanlığının artması, bir daha da sonsuza kadar, ne kadar çok istese de bunu yapıp telafi etmesinin imkansız olduğunu görmesi, bunun keder ve ümitsizliğini ebediyen içinde taşıması içindir.

Kuran'da mahşer günü müminlerin ve kafirlerin nasıl bir çehreye sahip olduklarından da haber verilir. Müminlerin içlerindeki coşku yüzlerine yansımış, ışıl ışıl bakmaktadırlar. İnkarcılar ise yaptıkları nankörlüğün ve akılsızlığın farkına varır ve kendilerine isabet edecek azabı beklerler. Müminlerin coşkulu, ışıltılı ifadelerine karşılık onların yüzlerine karartı ve pislik çökmüştür:

Hayır; siz çarçabuk geçmekte olanı (dünyayı) seviyorsunuz. Ve ahireti terkedip-bırakıyorsunuz. O gün yüzler ışıl ışıl parlar. Rablerine bakıp-durur. O gün, öyle yüzler vardır ki kararmış-ekşimiştir. Kendisine, beli büken işlerin yapılacağını anlamaktadır. (Kıyamet Suresi, 20-25)

 

 CEHENNEMİN GÖSTERİLİŞİ 

Genellikle, ahirette cehennemle yalnızca inkarcıların muhatap olacağı sanılır. Oysa bu ancak kısmen doğrudur. Meryem Suresi'ndeki ayetler, mümin ya da kafir, tüm insanların cehennemin çevresinde diz çökeceğini haber vermektedir:

İnsan demektedir ki: "Ben öldükten sonra mı, gerçekten diri olarak çıkarılacağım?" İnsan önceden, hiçbir şey değilken, gerçekten bizim onu yaratmış bulunduğumuzu (hiç) düşünmüyor mu? Andolsun Rabbine, biz onları da, şeytanları da mutlaka haşredeceğiz, sonra onları cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş olarak hazır bulunduracağız. Sonra, her bir gruptan Rahman'a karşı azgınlık göstermek bakımından en şiddetli olanını ayıracağız. Sonra biz ona girmeye kimlerin en çok uygun olduğunu daha iyi biliriz. Sizden ona girmeyecek hiç kimse yoktur. Bu, Rabbinin kesin olarak üzerine aldığı bir karardır. Sonra, takva sahiplerini kurtarırız ve zulmedenleri diz üstü çökmüş olarak bırakıveririz. (Meryem Suresi, 66-72)

Ayetlerden anlaşıldığı gibi, mahşer günü tüm insanlar "cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş olarak" hazır bulundurulacaklardır. Tüm insanlar, mümin ya da kafir, cehennemin korkunç uğultusuna ve içindeki akıl durdurucu görüntülere şahit olacaklardır. Ancak sonra müminler kurtarılır ve kafirler diz üstü çökmüş olarak bırakılır. Daha sonra da cehennemin içine atılırlar.

Müminlerin de o topluluk içinde olmalarının hikmetlerinden birinin, Allah'ın azametini daha iyi kavramaları ve O'na şükretmeleri olduğu düşünülebilir. Cehennem ortamını yakından gören mümin, Allah'ın kendisine verdiği imanın ne kadar büyük bir nimet olduğunu iyice kavrar. Çünkü şahit olduğu cehennem o kadar korkunçtur ki, yalnızca o azaptan kurtulmuş olmak bile, insan için büyük bir mutluluktur.

Mümin, cehenneme şahit olmakla, kıyas yapma imkanına sahip olur. Böylece insana verilecek en güzel nimetleri barındıran, içinde ebedi kalacağı cennetin değerini daha iyi anlar. Dünyada da acıdan kurtulmak büyük bir nimettir. Örneğin dağ başında soğuktan donma tehlikesi geçiren biri için, içinde ateş yanan köhne bir baraka, o an için en lüks otel odasından daha güzeldir. Günlerce yemek yememiş birisi için kuru bir ekmek, normal zamanda yiyeceği en mükellef ziyafetten daha lezzetli gelir. Acının sona ermesi, başlı başına büyük bir sevinç, neşe, huzur ve dolayısıyla şükür kaynağıdır.

Cehennemi yakından görüp ondan kurtulan mümin, işte bu sevince ulaşır. Bir de bunun üzerine cennet ile ödüllendirilmesi, Kuran'da sözü edilen "felah"ı (büyük kurtuluş ve mutluluk) eksiksiz bir biçimde tadmasını sağlar. Var olan en büyük azabı gördükten sonra, cennete girip hayal gücünün alamayacağı nimetlere kavuşan mümin cennetin değerini çok iyi bilir. Geri kalan sonsuz hayatı boyunca da cehennem ortamını hiç unutmaz, bu sayede cennetten aldığı zevk aynı oranda fazlalaşır.

Mahşer gününde insanlar, Araf (burçlar) üzerinde bulunan, mümin ve kafirleri yüzlerinden tanıyan kimselerin şu sözleriyle karşılaşırlar:

İki taraf arasında bir engel ve burçlar (A'raf) üstünde hepsini yüzlerinden tanıyan adamlar vardır. Cennete gireceklere: "Selam size" derler, ki bunlar henüz girmeyen fakat (girmeyi) 'şiddetle arzu edip umanlardır.' Gözleri cehennem halkından yana çevrilince: "Rabbimiz, bizi zalimler topluluğuyla birlikte kılma" derler.

Burcun üstündeki adamlar, kendilerini yüzlerinden tanıdıkları (ileri gelen birtakım) adamlara seslenerek derler ki: "Ne (güç ve servet) toplamış olmanız, ne büyüklük taslamanız (istikbarınız) size bir yarar sağlamadı. Kendilerine Allah'ın bir rahmet eriştirmeyeceğine yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı? (Cennettekilere de) Girin cennete. Sizin için korku yoktur ve mahzun olmayacaksınız." (A'raf Suresi, 46-49)

Artık yaratılmışların en hayırlıları olan müminler (Beyyine Suresi, 7) ile yaratılmışların en aşağılığı (Beyyine Suresi, 6) olan inkarcıların birbirlerinden sonsuza kadar ayrılmaları vaktidir. Ayırma günü Kur'an'da şöyle belirtilmiştir.

Ve resuller de (şahitlik için) belli bir vakitte getirildiği zaman. (Bu,) Hangi gün için ertelenmişti? Ayırma günü için. Bu ayırma gününü sana ne bildirdi? O gün, yalanlayanların vay haline. Biz, öncekileri helak etmedik mi? Sonra arkadan gelenleri onların izinde yürüteceğiz. İşte Biz, suçlu-günahkarlara böyle yapıyoruz. O gün, yalanlayanların vay haline. (Mürselat Suresi, 11-19)

Bu ayırma günü, ölümle başlar, dirilişle ve hesapla devam eder ve insanların ebedi yurtlarına yollanmasıyla son bulur. Kaf Suresi'nde kafirlerin ve müminlerin ebedi yurtlarına yaptıkları yolculuk, şöyle anlatılır:

O, ölüm sarhoşluğu, bir gerçek olarak gelip de, (insana) "İşte bu, senin yan çizip-kaçmakta olduğun şeydir" (denildiği zaman da).

Sur'a da üfürülmüştür. İşte bu, tehdidin (gerçekleştiği) gündür.

(Artık) Her bir nefis, yanında bir sürücü ve bir şahid ile gelmiştir.

"Andolsun, sen bundan gaflet içindeydin; işte Biz de senin üzerindeki örtüyü açıp-kaldırdık. Artık bugün görüş-gücün keskindir."

Onun yakını olan (ve yanından ayrılmayan melek) dedi ki: "İşte bu, yanımda hazır durumda olan şey."

Siz ikiniz (ey melekler), her inatçı nankörü atın cehennemin içine,

Hayra engel olan, saldırgan şüpheciyi,

Ki o, Allah'la beraber başka bir ilah edinmişti. Artık ikiniz, onu en şiddetli olan azabın içine atın.

Onun yakın-dostu (saptırıcı) dedi ki: "Rabbimiz, ben onu kışkırtıp-azdırdım. Ancak kendisi (haktan) uzak bir sapıklık içindeydi."

(Allah buyurur:) "Benim huzurumda çekişip-durmayın. Ben size daha önce 'kesin bir uyarı' göndermiştim.

Huzurumda söz değişikliğe uğratılmaz ve Ben kullara zulmedici değilim."

O gün cehenneme diyeceğiz: "Doldun mu?" O da: "Daha fazlası var mı?" diyecek.

Cennet de, muttakiler için, uzakta değildir, (o gün) yakınlaştırılmıştır.

Bu, size vaat olunandır; (gönülden Allah'a) yönelip-dönen (İslam'ın hükümlerini) koruyan,

Görmediği halde Rahman'a karşı 'içi titreyerek korku duyan' ve 'içten Allah'a yönelmiş' bir kalb ile gelen içindir.

Ona 'esenlik ve barış (selam)la' girin. Bu, ebedilik günüdür. (Kaf Suresi, 19-34)


 

 Ölüm ile Başlayan Asıl Hayat   

Ortalama 60-70 sene kadar kısa bir ömrü İslam'ın hükümlerini koruyarak geçiren müminler ile tutkularının peşi sıra koşarak, Allah'ı ve din gününü unutan kafirlerin alacağı karşılık çok farklıdır. Bu farklılık ilk olarak ölüm anında ortaya çıkar. Melekler müminlerin canlarını güzellikle alırken, kafirlerin canını zorluk içinde çıkarırlar. Melekler müminlere selam verip, onları cennetle müjdelerler. Ayetlerde bildirildiğine göre, ruhları bedenlerinden yumuşakça çekilip alınır. İnanan her kişi, kaçınılmaz olduğunu bildiği ve bu yüzden yaşamı süresince hazırlık yaptığı sonsuz hayatın giriş kapısı olan ölümle artık karşılaşmıştır.

İnkarcılar ise hayatı boyunca kendisinden kaçıp durdukları, varlığını bildikleri halde gözardı etmeye çalıştıkları ölümle, şiddetli sarsıntılar içinde karşılaşırlar. Zebaniler ellerini onlara doğru uzatır, yüzlerine ve sırtlarına vurarak ruhlarını en derinden acıyla sökerler ve onları alçaltıcı, yakıcı bir azaba gönderirler. Bir ayette şöyle buyrulur:

Melekleri, onların yüzlerine ve arkalarına vurarak: "Yakıcı azabı tadın" diye o inkar edenlerin canlarını alırken görmelisin. (Enfal Suresi, 50)

Müminler hayatları boyunca bu gün için hazırlanmışlar ve Allah'a din gününde kendilerini küçük düşürmemesi için dua etmişlerdir. Al-i İmran Suresi'nin 194. ayetinde müminlerin bu duaları şöyle haber verilmektedir:

Rabbimiz, elçilerine va'dettiklerini bize ver, kıyamet gününde de bizi 'hor ve aşağılık kılma. Şüphesiz Sen, va'dine muhalefet etmeyensin. (Al-i İmran Suresi, 194)

Din gününde yaşanacaklar, müminlerin Allah'a karşı korkularını artırmaktadır. Ancak Allah, müminleri o zorlu günün şerrinden koruduğunu ayetinde şöyle bildirmektedir:

Çünkü biz, asık suratlı, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimizden korkuyoruz. Artık Allah, onları böyle bir günün şerrinden korumuş ve onlara parıltılı bir aydınlık ve bir sevinç vermiştir. (İnsan Suresi, 10-11)

Ayette de görüldüğü gibi Allah'tan korkan ve ahiret günü için hazırlık yapan müminler, yaptıkları hazırlığın bir karşılığı olarak din günü yaşanacak zorluklara karşı korunacaklardır. Zorlu azap ise inkarcıları beklemektedir.


 

Din Gününde Müminlerin Durumu Fiziki Durumları   

O gün, mü'min erkekler ile mü'min kadınları, nurları önlerinde ve sağlarında koşarken görürsün. "Bugün sizin müjdeniz, içinde ebedi kalıcılar (olduğunuz), altından ırmaklar akan cennetlerdir." İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur. (Hadid Suresi, 12)

Din gününün korkusuna karşılık büyük bir güven içinde olan müminlerin yüzleri bekledikleri karşılığı almanın güveni ve sevinci ile nurludur; onlar mutluluk içindedirler. (Abese Suresi, 39) Kuran'da müminler ile kafirlerin yüz ifadeleri arasındaki fark şu şekilde anlatılmaktadır:

Güzellik yapanlara daha güzeli ve fazlası vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı sarar, ne bir zillet, işte onlar cennetin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır. Kötülükler kazanmış olanlar ise; her bir kötülüğün karşılığı, kendi misliyledir. Bunları bir zillet sarıp kaplar. Onları Allah'tan (kurtaracak) hiçbir koruyucu yok. Onların yüzleri, sanki bir karanlık gecenin parçalarına bürünmüş gibidir. İşte bunlar ateşin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır. (Yunus Suresi, 26-27)

İnkarcılar ise iman edenlere yalvarmaktadırlar. Dünya hayatında mücadele halinde oldukları müminlerin nurlarından istemektedirler. Bu nurun anlamı bir aydınlık, güven ve bir sevinçtir. Sadece cenneti hak eden insanlar üzerinde var olan bu nurdan, inkarcılar ne kadar isteseler de faydalanamayacaklardır. Bu nurun kaynağı dünyada yapılan iyi işler olduğundan, arkalarında hiçbir salih davranışı olmayan inkarcının buna sahip olması imkansızdır. Bu yüzden müminler tarafından onlara "Dünyaya dönün de bir nur arayıp bulmaya çalışın" cevabı verilir. Konu ile ilgili olarak Kuran'da geçen ayet şu şekildedir:

O gün, münafık erkekler ile münafık kadınlar, iman edenlere derler ki: " (Ne olur) Bize bir bakın, sizin nurunuzdan birazcık alıp-yararlanalım." Onlara: "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp-bulmaya çalışın" denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet, dış yanında o yönden azab vardır. (Hadid Suresi, 13)

Müminler, dünyada Allah rızası için gösterdikleri çabaların karşılığını almışlardır. Bu çabadan dolayı da hoşnutturlar. (Gaşiye Suresi, 9) Allah kendilerine tüm yaptıklarının en güzeliyle karşılık vermiştir. Zaten beklentileri ve umut ettikleri de budur. Bundan dolayı Allah'a şükrederler. "Bize olan va'dinde sadık kalan ve bizi bu yere mirasçı kılan Allah'a hamd olsun ki, cennetten dilediğimiz yerde konaklayabiliriz" (Zümer Suresi, 74) derler.


 

 Müminlerin Alacağı Karşılık 

İnkar edenlere dünya hayatı çekici kılındı (süslendi). Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler. Oysa korkup sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir. (Bakara Suresi, 212)

Ayette de görüldüğü gibi görmedikleri halde Rabbimizden yana korku içinde olan ve kıyamet saatini içleri titreyerek bekleyen müminler o gün Allah'ın koruması altında olacaklardır. Müminlerin din gününde güvenlik içinde olacaklarını müjdeleyen bir diğer ayet şu şekildedir:

... O gün Allah, peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri küçük düşürmeyecektir. Nurları, önlerinde ve sağ yanlarında koşar-parıldar. Derler ki: "Rabbimiz nurumuzu tamamla, bizi bağışla. Şüphesiz Sen, herşeye güç yetirensin." (Tahrim Suresi, 8 )

İnkar edenler benzeri görülmemiş bir aşağılanma içindeyken, müminler din gününde hiçbir korku yaşamazlar. Allah'ın kendilerine vaat ettiğine kavuşmanın sevinç ve neşesi içindedirler. Sağ ellerinden defterlerini alıp, huzur içinde cennete sevk edilecekleri anı beklerler. Allah onlara dünyada ve ahirette hiçbir nimeti yasaklamamış, tam tersine sonsuz nimetlerle cevap vermiş, canlarını güzellikle almış ve din gününde de onları korumuştur. Araf Suresi'nin 7. ayetinde Allah'ın tüm nimetleri müminlere bahşettiği şöyle bildirilir:

De ki: "Allah'ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kılmıştır?" De ki: "Bunlar, dünya hayatında iman edenler içindir, kıyamet günü ise yalnızca onlarındır." Bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklarız. (Araf Suresi, 32)

Hesap anı bitip ateşi çılgınca kızıştırılmış olan cehennem kendilerine gösterildikten sonra müminler cennete sevk olunurlar:

Rablerinden korkup-sakınanlar da, cennete bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cennetin) bekçileri dedi ki: "Selam üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar olarak ona girin." (Zümer Suresi, 73)

Kuran'da müminlerin sonsuz ahiret hayatında alacakları mükafatlar ayrıntılı olarak anlatılmaktadır. Tur Suresi'nde ebedi yurdun nimetleri şöyle sayılmaktadır:

Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nimet içindedirler; Rablerinin verdikleriyle 'sevinçli ve mutludurlar'. Rableri, kendilerini 'çılgınca yanan cehennemin' azabından korumuştur. Yaptıklarınızdan dolayı afiyetle yiyin ve için." Özenle dizilmiş tahtlar üzerinde yaslanmışlardır. Ve Biz onları iri-ceylan gözlü hurilerle evlendirmişiz. İman edenler ve soyları kendilerini imanda izleyenler; Biz onların soylarını da kendilerine katıp-ekledik. Onların amellerinden hiçbir şeyi eksiltmedik. Her kişi kendi kazandığına karşılık bir rehindir. Onlara, istek duyup-arzuladıkları meyvelerden ve etten bol bol verdik. Orada bir kadeh kapışır-çekişirler ki, onda ne 'boş ve saçma bir söz', ne günaha sokma yoktur. Kendileri için (hizmet eden) civanlar, etrafında dönüp dolaşırlar; sanki (her biri) 'sedefte saklı inci gibi tertemiz, pırıl pırıl.' Kimi kimine dönüp sorarlar Dediler ki: Biz doğrusu daha önce, ailemiz (yakın akrabalarımız) içinde endişe edip-korkardık. Şimdi Allah, bize lütufta bulundu ve 'hücrelere kadar işleyen kavurucu' azabdan korudu. Şüphesiz, biz bundan önce O'na dua (kulluk) ederdik. Gerçekten O, iyiliği bol, esirgemesi çok olanın ta kendisidir. (Tur Suresi, 17-28)


 

  Kafirler Zor, Müminler Kolay Bir Hesaba Çekilirler

Dünyadaki yaşamlarını Allah'ın gösterdiği yolu bırakarak, kendi istek ve tutkularına uyan ya da içinde bulundukları toplumun çarpık değer ve inançlarına göre yaşayan inkarcıların hesabı çok zorlu olacaktır. O gün onlara karşı ne bir acıma, ne bir şefkat vardır, ne de azabı üstlerinden hafifletecek bir güç... Bunun en büyük sebebi kendilerine dünyada Allah'ın varlığına dair hatırlatıcılar gelmesine rağmen Allah'ın sınırlarını korumamaları ve dünyaya tekrar gönderilseler de korumayacak olmalarıdır. Bu, Kuran ayetleri ile haber verilmiş kesin bir gerçektir:

Ateşin üstünde durdurulduklarında onları bir görsen; derler ki: "Keşke (dünyaya bir daha) geri çevrilseydik de Rabbimizin ayetlerini yalanlamasaydık ve mü'minlerden olsaydık. Hayır, önceden saklı tuttukları kendilerine açıklandı. Şayet (dünyaya) geri çevrilseler bile, kendisinden sakındırıldıkları şeylere şüphesiz yine döneceklerdir. Çünkü onlar, gerçekten kafirlerdir. (En'am Suresi, 27, 28)

Hesaplarını verirken bir yandan kızıştırılan cehennem onları bekler. Hiçbir yaptıkları gözardı edilmeden yaptıklarının karşılığını görmek üzere cehenneme yollanırlar. Bir ayette o büyük hesap şöyle anlatılır:

Sahifeler (amel defterleri) açıldığı zaman, Gök, sıyrılıp-yüzüldüğü zaman, Cehennem ateşi çılgınca kızıştırıldığı zaman, Cennet de yakınlaştırıldığı zaman (Artık her) Nefis, neyi hazırladığını bilip-öğrenmiştir. (Tekvir Suresi, 10-14)

Müminler için ise oldukça kolay bir hesap olacağı, İnşikak Suresi'nde bildirilmiştir:

Ey insan, gerçekten sen, hiç durmaksızın Rabbine doğru bir çaba harcayıp durmaktasın; sonunda O'na varacaksın. Artık kimin kitabı sağ yanından verilirse, O, kolay bir hesap (sorgu) ile sorguya çekilecek, Ve kendi yakınlarına sevinç içinde dönmüş olacaktır. (İnşikak Suresi, 6-9)

Müminler dünyadaki yaşamlarını, kendilerini yaratan ve doğruya yönelten Rabbimiz'in istediği şekilde sürdürmüşlerdir. Günahlarını ise sonsuz rahmet sahibi olan Allah affedecektir. Allah pek çok ayette iman edip salih amellerde bulunanların, günahlarını iyiliklere çevirip bağışlayacağını bildirmiştir. O gün Rabbimiz'in vaat ettiklerine kavuşan müminlere Allah şu şekilde buyurmaktadır:

Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis, Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön. Artık kullarımın arasına gir. Cennetime gir. (Fecr Suresi, 27-30)

Böylece müminler Allah'ın kendilerine olan fazlı ve ihsanı sayesinde sonsuz ateş azabından kurtulur ve Rabbimiz'in sınırsız nimetleriyle dolu olan cennete kavuşurlar. Kendisine "Cennete gir" denilen müminin cevabı Kuran'da şu şekilde haber verilmektedir:

(Onlar da) Dediler ki: "Bize olan va'dinde sadık kalan ve bizi bu yere mirasçı kılan Allah'a hamd olsun ki, cennetten dilediğimiz yerde konaklayabiliriz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir. (Zümer Suresi, 74)
   


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: Ekvan üzerinde 04 Ekim 2009, 19:41:02
Cok dehset verici bir konu...Ahirete hazirliklarimizi simdiden ve her animizda yapmaliyiz,acele etmeliyiz,gevsek davranmamaliyiz.Cennete girmek istiyorsak eger ihlasla amel etmeliyiz,hizmetlerimize en guzel sekilde devam etmeliyiz.
Rabbim cc bizleri korktuklarimizdan emin eyle!...
Rabbim cc bizlere cennetini ve cemalullahini nasip eyle!...
Rabbim cc bizleri Islami hizmetlerimizde daim eyle!...
Bizleri affet affet affet Allahim!...


Allah cc razi olsun Hocam,tekrar tekrar okunmasi gereken bir konuyu bizlerle paylastiginiz icin...Sevgi ve Dua ile...


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: Hanife Ls 1 üzerinde 13 Ocak 2014, 19:09:51

İmanın beşinci şartı, Ahiret gününe imandır. Amentü’deki "Vel yevmil ahiri...vel-ba’sü badelmevti hakkun" ifadesi, ahirete, öldükten sonra dirilmeye iman etmeyi bildirmektedir.

Bu zamanın başlangıcı, insanın öldüğü gündür. Kıyametin sonuna kadardır. Son gün denilmesi, arkasından gece gelmediği veya dünyadan sonra geldiği içindir. Hadis-i şerifte bildirilen bu gün, bildiğimiz gece gündüz demek değildir. Bir vakit, bir zaman demektir. Kıyametin ne zaman kopacağı bildirilmedi. Fakat, Peygamber efendimiz birçok alametlerini ve başlangıçlarını haber verdi:

Hazret-i Mehdi gelecek, İsa aleyhisselam gökten inecek, Deccal çıkacak. Yecüc Mecüc denilen kimseler her yeri karıştıracak. Güneş batıdan doğacak. Büyük depremler olacak. Din bilgileri unutulacak. Fısk, kötülük çoğalacak. Dinsiz, ahlaksız kimseler Emir olacak, ALLAHü teâlânın emirleri yaptırılmayacak. Haramlar her yerde işlenecek, Yemenden bir ateş çıkacak. Gökler ve dağlar parçalanacak. Güneş ve Ay kararacak. Denizler birbirine karışacak ve kaynayıp kuruyacaktır.

Günah işleri yapan Müslümanlara fâsık denir. Fâsıklara ve bütün kâfirlere kabirde azap vardır. Bunlara elbette inanmak lazımdır. Ölü kabre konunca, bilinmeyen bir hayat ile dirilecek, nimet veya azap görecektir.

Münker ve Nekir adındaki iki meleğin, bilinmeyen korkunç insan şeklinde mezara gelip sual soracaklarını hadis-i şerifler açıkça bildirmektedir. Kabir suali, bazı âlimlere göre, bazı akaidden olacak, bazılarına göre ise, bütün akaidden olacaktır. [Bunun için, çocuklarımıza (Rabbin kim? Dinin hangi dindir? Kimin ümmetindensin? Kitabın nedir? Kıblen neresidir? İtikadda ve amelde mezhebin nedir?) suallerinin cevaplarını öğretmeliyiz! Ehl-i sünnet olmayanın doğru cevap veremeyeceği Tezkire-i Kurtubi’de yazılıdır.]

Güzel cevap verenlerin kabri genişleyecek, buraya Cennetten bir pencere açılacaktır. Sabah ve akşam, Cennetteki yerlerini görüp, melekler tarafından iyilikler yapılacak, müjdeler verilecektir. İyi cevap veremezse, demir tokmaklarla öyle vurulacak ki, bağırmasını, insandan ve cinden başka her mahlûk işitecektir. Kabir o kadar daralır ki, kemiklerini birbirine geçirecek gibi sıkar. Cehennemden bir pencere açılır. Sabah ve akşam Cehennemdeki yerini görüp, mezarda, mahşere kadar, acı azaplar çeker.

Öldükten sonra, yine dirilmeye inanmak lazımdır. Kemikler, etler çürüyüp toprak ve gaz olduktan sonra, bedenler, tekrar yaratılacak, ruhlar bedenlerine girip, herkes mezardan kalkacaktır. Bunun için, bu zamana, Kıyamet günü denir.

[Bitkiler havadan karbon dioksid gazını ve topraktan su ile tuzları, yani toprak maddelerini alıp, bunları birleştiriyorlar. Böylece, organik cisimleri ve azamızın yapı taşlarını meydana getiriyorlar. Senelerle uzun süren bir kimya reaksiyonunun, katalizör kullanarak, saniyeden az bir zamanda hemen oluverdiği, bugün bilinmektedir. İşte bunun gibi, ALLAHü teâlâ, mezarda, su, karbon dioksid ve toprak maddelerini birleştirerek organik maddeleri ve canlı uzuvları bir anda yaratacaktır. Böyle dirileceğimizi, Muhbir-i sadık [yani Peygamber efendimiz] haber veriyor. Fen ilimleri de, bunun dünyada zaten yapılmakta olduğunu gösteriyor].

Bütün canlılar, Mahşer yerinde toplanacak. Her insanın amel defterleri uçarak sahibine gelecektir. Bunları, yerleri, gökleri, zerreleri, yıldızları yaratan, sonsuz kudret sahibi olan ALLAHü teâlâ yapacaktır. Bunların olacağını, ALLAHü teâlânın Resulü haber vermiştir. Onun söyledikleri elbette doğrudur. Elbette hepsi olacaktır.

Salihlerin, iyilerin defteri sağ tarafından, fâsıkların, kötülerin arka veya sol tarafından verilecektir. İyi ve kötü, büyük ve küçük, gizli ve meydanda yapılmış olan her şey defterde yazılı bulunacaktır. Kiramen kâtibin meleklerinin bilmediği işler bile, a’zanın haber vermesi ile veya ALLAHü teâlânın bildirmesi ile ortaya çıkarılacak, her şeyden sual ve hesap olunacaktır. Mahşerde, ALLAHü teâlânın dilediği her gizli şey meydana çıkacaktır. Meleklere, yerlerde, göklerde neler yaptınız? Peygamberlere, ALLAHü teâlânın hükümlerini Onun kullarına nasıl bildirdiniz? Herkese de, Peygamberlere nasıl uydunuz, sizlere bildirilen vazifeleri nasıl yaptınız? Birbiriniz arasında bulunan hakları nasıl gözettiniz diye sorulacaktır. Mahşerde, imanı olup, ameli ve ahlakı güzel olanlara mükafat ve ihsanlar olacak, kötü huylu, bozuk amelli olanlara ağır cezalar verilecektir.

ALLAHü teâlâ, dilediği müminlerin büyük ve küçük bütün günahlarını, fadlı ile, ihsanı ile af edecektir. Şirkten, küfürden başka, her günahı, dilerse af edecek, dilerse, adaleti ile küçük günahlar için de azap edecektir. Müşrik ve kâfir olarak öleni hiç af etmeyeceğini bildirmektedir. Kitaplı ve kitapsız kâfirler, yani Muhammed aleyhisselamın, bütün insanlara Peygamber olduğuna inanmayan, Onun bildirdiği ahkâmdan, yani emir ve yasaklardan birini bile beğenmeyenler, bu halde ölürlerse, elbette Cehenneme sokulacak, sonsuz azap çekeceklerdir.

Kıyamet günü, amelleri, işleri ölçmek için, bilmediğimiz bir Mizan, bir ölçü aleti, bir terazi vardır. Yer ve gök bir gözüne sığar. Sevap gözü, parlak olup, Arşın sağında Cennet tarafındadır. Günah tarafı, karanlık olup, Arşın solunda, Cehennem tarafındadır. Dünyada yapılan işler, sözler, düşünceler, bakışlar, orada şekil alarak, iyilikler parlak, kötülükler karanlık ve iğrenç görünüp, bu terazide tartılacaktır. Bu terazi, dünya terazilerine benzemez. Ağır tarafı yukarı kalkar. Hafif tarafı aşağı iner, denildi. Âlimlerin bir kısmına göre, çeşitli teraziler olacaktır. Birçoğu da, terazilerin kaç tane ve nasıl oldukları dinde açık bildirilmedi. Bunları düşünmemelidir, dedi.

Sırat köprüsü vardır. Sırat köprüsü, ALLAHü teâlânın emriyle, Cehennemin üstünde kurulacaktır. Herkese, bu köprüden geçmesi emir olunacaktır. O gün, bütün Peygamberler (ya Rabbi! Selamet ver!) diye yalvaracaklardır. Cennetlik olanlar, köprüden kolayca geçerek, Cennete gideceklerdir. Bunlardan bazısı şimşek gibi, bazısı rüzgâr gibi, bazısı koşan at gibi geçecektir. Sırat köprüsü kıldan ince, kılıçtan keskindir. Dünyada İslamiyet'e uymak da, böyledir. İslamiyet'e tam uymaya uğraşmak, Sırat köprüsünden geçmek gibidir. Burada, nefs ile mücadele güçlüğüne katlananlar, orada Sıratı kolay ve rahat geçecektir. İslamiyet'e uymayan, nefslerine düşkün olanlar, Sıratı güç geçecektir. Bunun içindir ki, ALLAHü teâlâ, İslamiyet'in gösterdiği doğru yola Sırat-ı müstakim adını verdi. Bu isim benzerliği de, İslamiyet yolunda bulunmanın, Sırat köprüsünü geçmek gibi olduğunu göstermektedir. Cehennemlik olanlar, Sırattan geçemeyip, Cehenneme düşeceklerdir.

Peygamberimiz Muhammed Mustafa’ya (sallallahü aleyhi ve sellem) mahsus olan Kevser havuzu vardır. Büyüklüğü, bir aylık yol gibidir. Suyu sütten daha beyaz, kokusu miskten daha güzeldir. Etrafındaki kadehler, yıldızlardan daha çoktur. Bir içen, Cehennemde olsa bile, bir daha susamaz.

Şefaat haktır. Tevbesiz ölen müminlerin küçük ve büyük günahlarının af edilmesi için, Peygamberler, Veliler, Salihler ve Melekler ve ALLAHü teâlânın izin verdiği kimseler, şefaat edecek ve kabul edilecektir. [Peygamber efendimiz, (Ümmetimden büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim) buyurdu.]
Kaynakça: http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=4943


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: tolga aktay üzerinde 13 Ocak 2014, 19:17:56
allahım sen beni anne  babamı ve tüm müslümanları  o günün şerrinden koru yarabbi amin


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: ✿ Yağmur ✿ üzerinde 13 Ocak 2014, 22:57:10
Dini kaynaklardan öğrendiğimize göre insanların ölümü sadece bedensel olacaktır. Ruhları ise canlıdır. Kabre konulan insanlar kıyametin kopmasını beklerler. Ölümle başlayıp yeniden dirilmeye kadar devam edecek olan hayata kabir hayatı denir. Peygamberimiz “Kabir, ahiret duraklarının ilkidir.” buyurarak, ölümle ahiret hayatının başladığını ifade etmiştir.

Kıyamet ne demektir?

Yukarıda belirttiğimiz gibi yaratılan her varlık sonludur. Buna göre yaşadığımız dünyanın ve evrenin de bir sonu vardır. İşte bu günde dünyanın ömrünün bitmesine, evrenin yok olmasına ”Kıyamet”, bu olayın gerçekleşmesine de “kıyametin kopması” denir.
Kıyametin kopması akıl ve bilim yönünden imkânsız değildir. Evrenin yaratıcısı ve yöneticisi olan Allah’ın evrendeki düzeni bozması, tabiat kanunlarını düzenleyen kanunların alt üst olması akıl açısından mümkündür. Bu konu üzerinde bilim adamları değişik teoriler üzerinde durmaktadırlar. Kıyametin ne zaman kopacağını Allah’tan başka kimse bilemez. Kur’an’da kıyametin geleceğinden şüphe edilmemesi gerektiğini belirten ve kıyametle ilgili birçok ayet vardır.

“İnsan, kıyamet ne zamanmış? Diye sorar. İşte göz kamaştığı, ay tutulduğu, güneşle bir araya getirildiği zaman! O gün insan kaçacak yer neresi? Diyecektir. Hayır hayır! Sığınacak yer yoktur. O gün varıp durulacak yer, sadece Rabb’inin huzurudur.” (Kıyamet, 6 -12)

“Sûr” ne demektir?

Sur: Sözlükte “seslenmek, boru, üflenince ses çıkaran boynuz” anlamındadır. Dini terim olarak ise “kıyametin kopuşunu belirtmek ve kıyamet koptuktan sonra bütün insanların mahşer yerinde toplanmak üzere dirilmelerini sağlamak için İsrafil adlı melek tarafından üfürülen bir alettir. Fakat bunun nasıl bir şey olduğunu bilemeyiz. Dünyadaki borulara benzetilemez.

Yeniden dirilme

Öldükten sonra dirilmek anlamına gelen ba’s, kıyametin kopmasından sonra İsrafil ikinci defa sur üfürecek ve bütün canlı yaratıklar tekrar dirilecektir.
İslâm inancına göre tekrar diriliş, hem beden hem de ruh ile olacaktır. Kur’an, öldükten sonra tekrar dirilişin aklen mümkün olduğunu ve mutlaka meydana geleceğini ısrarla vurgulamaktadır.

İnsanın aklına takılan, en çok sorduğu sorulardan biri de, kabirde çürüyen bedenimiz nasıl dirilecektir? Bu soruya Kur’an şöyle cevap veriyor:

“İnsan görmüyor mu ki, biz onu bir nutfeden yarattık. Bir bakıyorsun ki açıkça inkâr isyan ediyor. Kendi yaratılışını unutup bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve şu çürümüş dağılıp gitmiş kemikleri kim yeniden diriltecek? Diyor. De ki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltir. Çünkü o, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir. Yeşil ağaçtan sizin için ateş çıkaran odur. İşte siz ateşi ondan yakıyorsunuz. Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini yaratmaya kadir değil midir? Evet onların benzerlerini yaratmaya her zaman elbette kadirdir. O her şeyi hakkıyla bilen bir yaratıcıdır.” (Yasin suresi, ayet 77-81)  ;) ;) ;) :D


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: Pelinay üzerinde 07 Şubat 2014, 00:23:49
Çok güzel bir hatırlatma olmuş.Emeğinize sağlık.Rabbim ebeden ve daimen razı gelsin inşALLAH...

İNSANLAR İŞLEDİKLERİ GÜNAHLAR NEDENİYLE FARKLI SURETERDE DİRİLTİLECEKLERDİR...

Muaz b. Cebel, Hz. Peygamber Efendimiz (asv)'e, “Sûr'a üflendiği gün, bölük bölük ALLAH'a gelirsiniz.” (Nebe, 78/18) mealindeki ayette geçen bölük bölük haşir meydanına gelmenin tefsirini sormuş ve aldığı cevabı da bize bildirmiştir:

“Ey ALLAH'ın Rasûlü, dedim. Yüce ALLAH'ın: "Sûra üfürülecek olan o günde, siz de hemen bölük bölük geleceksiniz." buyruğu hakkında ne dersin?” Peygamber aleyhissalatü vesselam şöyle buyurdu:

"Ey Muaz, sen gerçekten çok büyük bir iş hakkında soru sordun." Sonra gözlerinden yaşlar akıtarak şunları söyledi:

"Ümmetimden yüce ALLAH'ın Müslüman cemaatlerinden ayrı tutup, suretlerini değiştireceği on sınıf, ayrı gruplar halinde haşredileceklir. Bunların bir bölümü maymun suretinde, bir bolümü domuz suretinde, bir bölümü de ayakları yukarıda ve yüzleri üstünde sürüklenecek şekilde baş sağı dönmüş, bir bölümü nereye gidip geleceğini bilemeyen kör, bir bölümü akledemeyecek şekilde sağır ve dilsiz, bir bölümü dillerini çiğneyecek şekilde ve dilleri göğüslerine kadar sarkmış, ağızlarından akan salya irin olarak akacak, orada toplanmış olan herkes kendilerinden tiksinecek, bir bölümü el ve ayakları kesilmiş olacak, bir bölümü cehennemden kütükler üzerinde haça gerilmiş olacak, bir bölümü leşlerden daha kötü bir şekilde kokmuş olacak, bir bölümü ise derilerine yapışmış ve onlara bütün vücutlarını örtecek şekilde katrandan elbiseler giydirilmiş olacaktır."

"- Maymun suretinde haşredilecek olanlar, insanlar arasında laf alıp götürenler olacaktır.
- Domuz suretinde hasredilecekler ise, haram yiyenler ve haksız vergi toplayanlardır.
- Başları ve ayakları ters yüz edilmiş olanlar, faiz yiyicileridir.
- Körler, verdikleri hükümlerde zalimlik edenlerdir.
- Sağır ve dilsiz olanlar, amellerini beğenen ve onlara bel bağlayanlardır.
- Dillerini çiğneyenler, sözleri davranışlarına uymayan ilim adamları ile kıssa anlatıcılarıdır.
- El ve ayakları kesilmiş olanlar, komşularına eziyet verenlerdir.
- Ateşten kütükler üzerinde haça gerilmiş olacaklar, iyi insanları zalim yöneticilere ihbar edenlerdir.
- Leşlerden daha kötü kokacak olanlar, şehvet ve lezzetlerinin sefasını sürenler ve mallarındaki ALLAH'ın hakkını engelleyenlerdir.
- (Katrandan) elbiseler giyinecek olanlar, kibirliler, övünenler ve büyüklenenler olacaktır." (bk. Suyuti, ed-Dürrü'l-Mensur, 7/393; Kurtubi, el-Cami li ahkam, ilgili ayetin tefsiri)

Acaba biz kaç surette diriltileceğiz...Öyle çok ki günahlarımız...Yüzümüz kim bilir hangi sureti alacak???
Ya Rabbi!Sen bizleri doğru yola ilet.İlettikten sonra da saptırma.Bizi dünya nimetlerine aldanıp da ebedi saadetten mahrum olanlardan eyleme.
Bize merhametinle tecelli et.Günahlarımızı bağışla...Ömrümüzü Senin yolunda geçirebilmeyi,her nefesimizi adının anıldığı ortamlarda alabilmeyi,katılaşmış kalplerimizin aşkınla yumuşayabilmesini nasip eyle....
Bizleri amellerinden emin bir şekilde huzuruna yüzü pak çıkanlardan ,hesabı kolay olanlardan eyle....


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: Ceren üzerinde 07 Şubat 2014, 02:44:32
Elhamdülillah Müslümanız.Rabbim hakkıyla Müslüman olmayı ve oyle de ölmeyi nasip etsin bizi.O dehşetli günde kurtuluşa erenlerden eylesin bizi inşallah.


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: DİLAN 8-D üzerinde 07 Şubat 2014, 12:17:32
Dünyadaki yanılgısının sonucunu görmekte, geri dönüş çareleri aramakta, ama bir sonuç elde edememektedir. Dehşetli bir sonla karşılaşmıştır ve yaptıklarının pişmanlığını tüm gerçekliğiyle hissetmektedir. Onların bu psikolojileri Kuran'da bize ayrıntılı olarak anlatılmıştır


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: Ayşe 8 üzerinde 16 Kasım 2014, 20:03:30
Ahirette rahat etmek istiyorsak tabiki de Allah'ın bize emrettiklerini yerine getirmeliyiz.Bu arada bu bilgileri bizimle paylaştığınız için Allah Razı Olsun.


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: Hatice Akdağ 8 üzerinde 16 Kasım 2014, 21:43:29
Hepimiz bir gün öleceğiz eğer huzur içinde ölmek istiyorsak Allah' ın bizi verdiği ibadetlerimizi yerine getirelim .Namazını kılalım


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: Hatice Akdağ 8 üzerinde 16 Kasım 2014, 21:54:50
Her ca


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: Damla üzerinde 16 Kasım 2014, 22:57:02
Her canlı ölümü tadacaktır...Kıyamet gününde insanlar yaptıklarının cezasını alacaklardır...Zaten kıyamet günü,diriliş ve hesap verme kelimeleri bunun içindir..Allah razı olsun..


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: Rüveyha üzerinde 16 Kasım 2014, 23:41:02
Esselamu Aleyküm ve Rahmetullah ..Mevlam razı olsun hocamızdan..Herkesin ölümü kendisinin kıyametidir..İnşaAllah Rabbim o günün çetin korkusundan bizleri muhafaza etsin..Rabbim bizleri şaşırtmasın inşaAllah.


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: İkraNuR üzerinde 02 Aralık 2014, 20:01:38
sizlere çk teşekkür ederm ödevimi yapmama yardımcı oldunuz allahda sizden razı olsun.. çookkk teşekkür ederm


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: Ceren üzerinde 03 Aralık 2014, 00:26:58
Aleykümselam.Rabbim razı olsun paylaşımdan hocam.Rabbim bizleri kıyamet günü hesabını rüzgar gibi bir anda veren Müslüman kullarından eyle bizleri Rabbim....


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: Sefil üzerinde 03 Aralık 2014, 00:57:54
Esselamu Aleyküm ve Rahmetullah ; Yarab dergaı izzetine tertemiz gelen kullarından olmayı nasip et nur cemalini bizim gibi acizlerede nasip eyle Yarab.


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: Melda üzerinde 15 Mart 2015, 22:02:37
Ölmek yok olmak demek  değildir Yeni bir hayatın başlangıcıdır. Bedenlerimiz ölür ama ruhlarımız canlıdır.  Kıyamet kopuşu İsrafil adlı meleğin sura üflemesiyle başlayacaktır.Kıyametin ne zaman kopacağını Allah 2tan başgası bilemez.


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 15 Mart 2015, 22:18:04
Ve aleykumusselam. Kıyamet sahnesi ayetlerde sanki yaşıyormuş gibi tasvir ediliyor. Gerçekten insan korkuya kapılıyor ama Allah'in dostlarına elbette korku yoktur.  Rabbim kıyamet gelmeden hazırlığımızı yapanlardan ve korkudan emin olanlardan eylesin bizleri.


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: Ceren üzerinde 15 Haziran 2015, 21:18:37
Aleykümselam.Rabbim razı olsun paylaşımdan kardeşim.Birinci sur uflenildiğin de kıyamet kopacak ve ikinci surda herkes tekrardan dirilecek ve hesap verecektir.Rabbim hesabını veren ve cennet ehli olan kullardan eylesin bizleri inşallah...


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: ❣ Muhammed ❣ üzerinde 16 Haziran 2015, 16:17:19
Ve Alleykümselam Ve Rahmetullahi Ve Berakatuh...Maşşallah,Hocamız konuyu çok güzel anlatmış.İnşaAllah Rabbimin razısını kazanıp zorluk yaşamadan herşeye güzelce cevap verip cennet ehli olabimek dileğiyle İnşaAllah.Rabbim bizleri kötülüklerden korusun İnşaAllah.


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: SeLiNaY 8 üzerinde 21 Ekim 2015, 14:46:50
selamun aleykum
Allah Teala' nın yarattığı Her şeyin başlangıcı olduğu gibi bir sonu  da vardır.  Mesela insanlar doğar büyür ve ölürler.insanlar e diğer canlılar gibi dünyanın bir sonu vardır. İslam dininde dünyanın yok olacagı zamana "Kıyamet günü" denir.Allah Teala dünyanın ve dünyadaki bütün canlıların sonunu gelmesini istediği zaman , dört büyük melekten biri olan İsrafil 'e (a.s) "sur" denilen şeye üfürmesini emreder. İsrafil (a.s) sura üfler ve böylece dünyadaki bütün canlılar ölür ve kainat yok olur.Kıyamet kopup , biraz zaman geçtikten sonra Allah İsrafil'i  yaratır ve ona ikinci kez sura üflemesini emreder e İsraf'in ikinci defa sura üflemesiyle Allah'ın emriyle bütün canlılar tekrar dirilir. ve işste bu olaya "KIYAMET" denir.

Allah razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: Melda üzerinde 28 Ekim 2015, 16:00:22
Selamün aleyküm. Bazı inkarcılar kendilerini unutup kemiklerin nasıl dirileceğini soruyor.  Rabbim kıyemet günü huzuruna aldığı kullardan eylesin.


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: Fatma Karadere üzerinde 06 Aralık 2015, 19:41:01
Sur'a üfürüldü; böylece Allah'ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde olanlar çarpılıp-yıkılıverdi. Sonra bir daha ona üfürüldü, artık onlar ayağa kalkmış durumda gözetliyorlar. Yer, Rabbi'nin nuruyla parıldadı; (orta yere) kitap kondu; peygamberler ve şahidler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi, onlar haksızlığa uğratılmazlar. (Zümer Suresi, 68-69)

Sur'a İkinci Kez Üfleniş ve Ölülerin Diriltilmesi

Sur'a ilk olarak üflenmesiyle birlikte yer ve gök paramparça edilmiş ve maddesel evren ölmüştür. Canlı hiçbir varlık kalmamıştır. Ayetin ifadesiyle, "yer başka bir yere, gökler de başka göklere dönüştürülmüştür".şte hesap günü insanların üzerinde dirilip, biraraya gelip, hesaplarını ve akıbetlerini bekleyecekleri yer budur. Artık sıra insanların diriltilip tek olan, kahhar olan Allah'ın huzuruna çıkarılmalarına gelmiştir. Ve Sur'a ikinci kez üfürülür. Dünya hayatında ahireti ve yeniden dirilişi inkar eden insan bir daha uyanmayı hiç beklemediği kabrinin içinden dışarı atılır. Sur'a bu ikinci üfürülüş ve insanların dirilmesi Kuran'da şöyle geçer:

Sur'a üfürüldü; böylece Allah'ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde olanlar çarpılıp-yıkılıverdi. Sonra bir daha ona üfürüldü, artık onlar ayağa kalkmış durumda gözetliyorlar. Yer, Rabbinin nuruyla parıldadı... (Zümer Suresi, 68-69)


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: Ruhane üzerinde 30 Haziran 2016, 04:15:02
Akrabalık bağlarının arkadaşlığın vs gibi güzel ilişkilerin bile önemini yitirdiği, insanların kendi derdine düştüğü o günlerde bizleri rahmetini  çadırında ayirma Rabbim a..


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: B7beyza üzerinde 09 Kasım 2016, 13:54:39
İnsan, kıyamet ne zamanmış? Diye sorar. İşte göz kamaştığı, ay tutulduğu, güneşle bir araya getirildiği zaman! O gün insan kaçacak yer neresi? Diyecektir. Hayır hayır! Sığınacak yer yoktur. O gün varıp durulacak yer, sadece Rabb’inin huzurudur.


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: duyguB7 üzerinde 10 Kasım 2016, 01:21:31
İsrafil (a.s.) in sur'a  1. üfleyişinde dünya  hayatı son bulacak 2. üfleyişinde ise tüm canlılar dirilecektir.


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: Mehmed. üzerinde 10 Kasım 2016, 01:24:18
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri mahşer günü mahçup kalanlardan eylemesin . Rabbim paylaşım için razı olsun.


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: Mustafa Yasin üzerinde 20 Mart 2018, 18:05:59
Selamun Aleyküm. Allah kıyamet gününü müslüman insanlara göstermeyecektir. Onları dini kabul etmeyen kişiler görecektir. Allah bizi müslümanlık yolundan saptırtmasın.


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: Ceren üzerinde 15 Eylül 2019, 15:38:50
Esselamu aleyküm.Kıyamet günü Allahın rahmetine merhametine kavuşan hesabını veren yüzü ağıran kullardan olalım inşallah...


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet Günü, Diriliş Ve Hesap Verme
Gönderen: Sevgi. üzerinde 25 Haziran 2022, 05:29:47
Esselamü Aleyküm Rabbim bizleri hayırlı kul olanlardan eylesin inşaAllah