> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Kuşeyri Risalesi > Hüzün - Açlık - Tevazu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hüzün - Açlık - Tevazu  (Okunma Sayısı 1410 defa)
13 Ocak 2010, 10:56:52
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 13 Ocak 2010, 10:56:52 »



HÜZÜN-AÇLIK-TEVAZU

Hüzün

Yüce Allah: «Bizden hüznü gideren Allah´a hamdolsun, dediler». (Fâtır, 35/34) buyurmuştur.
Ebu Saîd Hudrî, Resûlüllah (s.a.) dan şu hadisi rivayet etmiştir: «Mümine isabet eden ve onu üzen hastalık, sıkıntı, hüzün ve elem gibi şeylere karşılık Allah Taâlâ kulunun günahlarını siler, bu nevi musibetler günaha keffaret olur» (34).

Hüzün; kalbi sıkarak gaflet vadilerine dalmasına ve dağılmasına engel olur.

33. Aclunî, II, 244.
34. Buharî, Merza, 1; Müslim, Birr, 14; Tirmizî, Cenaiz

Hüzün sahibi, hüzünlü olmayanların senelerce katedemedikleri Allaha giden yolu bir ayda kateder. Hadiste: ´Allah kalbi hüzün içinde olan tüm kullarını sever´ (35) buyurulmuştur».

Tevrat´ta: «Allah bir kulunu sevince kalbine bir nâiha (ölüye ağlayan kadın) kor, Allah bir kuluna buğz edince kalbine çalgı kor» (o kişi neşeli olur) denilmiştir.

Resûlüllah´ın her an düşünceli ve devamlı surette hüzünlü olduğu rivayet edilir (36).
Bişr b. Haris-. «Hüzün padişahtır. Bir yere yerleşince oraya (kendisine rakip olan bir hissin ve) başka bir kimsenin yerleşmesine razı olamaz,» demiştir.

Derler ki: İçinde hüzün olmayan kalp haraptır, nitekim bir evde insan ikâmet etmezse o ev harap olur.
Ebu Saîd Kureyşî, «Sebebi, hüzün olan ağlama gözü kör eder; sebebi, şevk ve özlem olan ağlama ise gözü bürür, fakat kör etmez, Allah Taâlâ´nın: ´Dertli olan Yakub´un hüzünden gözleri ağarmıştı´ (Yusuf, 12/84) buyurmuş olması bunu ifade eder»demiştir.

Râbiatü´l-Adeviyye bir adamın: Ah şu hüzün elinden! dediğini duymuş, Ona: «Ah ne kadar az hüzünlüyüm, de; gerçekten mahzun olsaydın nefes almaya imkân bulamazdın,» demiştir.

Sufyan b. Uyeyne, «Ümmet içinde mahzun birisi ağlasa, bu ağlama sebebiyle Allah Taâlâ o ümmete merhamet eder,» demiştir.

Davud Tâî´nin galip hali hüzün idi. Geceleri niyazda bulunurdu. İlâhî, senin derdin benden öbür dertleri sildi süpürdü, uykumla arama girdi». Her an başına gelen musibetler yenilenen kimse hüzünden ne ile teselli bulur ve nasıl kurtulur? Hüzün yemeye-içmeye, havf günah işlemeye mani olur, denilmiştir.

Sûfilerden birine sorulmuş: Kişinin hüzünlü oluşuna ne ile istidlal edilir? Şöyle demiş: İnlemesinin çok oluşu ile.
Seriyyu´s-Sakatî, «Bütün insanların hüznü benim olsun isterim,»
demiştir.

Sûfîler hüzün bahsinde fikir beyan etmişler ve bu konuda şu husus üzerinde ittifak etmişlerdir. Âhiretle ilgili hüzün iyi, güzel, dünya ile alâkalı hüzün kötü, çirkindir.

Hüznün fazilet olması insanın derecesini yükselttiği zaman onun günahlarını silme sonucunu doğurmasındandır,» demiştir.

Şeyhlerden biri, müritlerinden birisi sefere çıktığı zaman ona: Bir mahzun görürsen selâmımı söyle, diye emir verirdi.

Üstat Ebu Ali Dekkak´ın şunu söylediğini işitmiştim: «Sûfîlerden biri güneş batarken; Ey güneş bugün bir mahzun kişinin üzerine doğdun mu?! derdi» (mahzun kişi çok nâdir bulunur).

Hasanu´l-Basrî´yi görenler; onu, biraz evvel başına musibet gelmiş bir kişi zannederlerdi.
Fudayl vefat edince Vekîl şöyle dedi: «Bugün yeryüzünden hüzün gitti!»

Seleften biri: Müminin amel defterinde bulacağı sevabın büyük ekseriyetini dert ve hüzün teşkil eder, demiştir.
Fudayl b. Iyaz şöyle der: «Selef, her şeyin bir zekâtı vardır, düşünce (kalb) in zekâtı ise uzun uzun hüzünlenmektir, demişlerdir».

Ebu Hüseyn Verrak bir gün Ebu Osman Hirî´ye hüznün ne olduğunu sormuş ve: «Hâzin hüznün ne olduğunu sormaya vakit bulamaz, önce hüzünlü olmayı talep et, sonra hüznün ne olduğunu sor,» cevabını almıştı.

Nefsânî Arzuları Terk ve Açlık (Cû´)

Ulu Allah: «Biz sizi biraz korku, biraz açlık ile imtihan ederiz» buyurmuş, âyetin sonunda: «Sabredenlere müjde var!» demiştir (Bakara, 2/155). Açlığın sıkıntısına sabredenlere güzel sevap ve mükâfat müjdele, demektir.
Yine Hakk Taâlâ: «Onlar ihtiyaçları olsa bile başkalarını kendilerine tercih ederler» buyurmuştur.» (Haşr, 59/9).
Bir gün Hz. Fatıma, Resûlüllah (s.a.) a bir ekmek parçası getirmiş, Resûlüllah, «Ya Fatıma, bu nedir?» diye sormuş. Hz. Fatıma: «Pişirdiğim ekmeğin parçasıdır, bu parçayı sana getirmeden ekmeği yemeye gönlüm razı olmadı,» demiş. Hz. Peygamber, «Üç günden beri babanın ağzına giren ilk yiyecek budur,» buyurmuştu.

35. Acîûnî, I, 246.
36. Buharı, Cenalz, 45; Müslim, CeiuUz, 12.
Az yeme ve aç kalma bahsini krş: Keşfu´l-mahcûb, s. 418, 453; Kfltu´1-ku-lûb, II, 391, 344; İhya, II, 225.

Açlıkla ilgili birçok sûfînin menkıbesi vardır.
İbn Salim, «Kulun mutâd olarak yediği yemeklerden her gün sadece kedi kulağı kadar azaltması açlığın adâbındandır,» demiştir.

Derler ki: Sehl b. Abdullah sadece onbeş günde bir yemek yerdi. Ramazan gelince ay başından itibaren (Bayram) hilâli görene kadar yemek yemezdi. Her akşam yalnız su ile iftar ederdi.
Yahya b. Muaz diyor ki: «Açlık pazarda satılan bir nesne olsaydı, pazara giden âhiret taliplerinin ondan başkasını satın almaları caiz olmazdı».

Sehl b. Abdullah, «Allah Taâlâ dünyayı yaratınca günahı ve cehaleti tokluğun içine, ilmi ve hikmeti açlığın içine iskân etti,» demiştir.

Yahya b. Muaz, «Açlık; müritler için riyazet, temrin-, tâib (tevbe edenler için tecrübe; zâhidler için siyaset; arifler için ikramdır,» demiştir.

Üstad Ebu Ali Dakkak (r.a.) in şunu anlattığını işitmiştim-. «Sûfîlerden biri bir şeyhin ziyaretine gitmiş, onu ağlar vaziyette görmüş, neden ağladığını sormuş, ben açım, cevabını almış, bunun üzerine: Senin gibisi açlıktan ağlar mı? diye sormuş, Şeyh de-. Sus, bilmiyor musun ki, aç kalmamdan (Allah´ın) muradı ağlamamdır, karşılığını vermişti».

Mahled, «Şam´da yanımızda ikâmet eden Haccac b. Ferâfise´nin elli gün müddetle ne bir yudum su içtiğine, ne de karnını doyuracak birşey yediğine şahid oldum,» demiştir.

Ahmed b. Yahya Cellâ diyor ki: «Ebu Türab Nahşebi Mekke´ye (Allah bu toprakları korusun) gitmek üzere Basra çölünden yola çıkmıştı. Yol esnasındaki yeme durumunu sorduk. Dedi ki: Basra´dan çıktıktan sonra bir kere Nebac´da, bir kere de Zatı Irak´da yemek yedim. Oradan da size gelene kadar bir şey yemedim. Ebu Türab çölü iki öğün yemekle geçmişti». (Ya tayyı mekân vaki oldu veya yemek yeme ihtiyacı hissetmedi, her ikisi de harikulade hallerdendir).

Ebu Süleyman Darâni, «Dünya (amelinin anahtarı tokluk, âhiret (amelinin anahtarı açlıktır,» demiştir.
Sehl b. Abdullah´a: Günde bir öğün yemek yiyene ne dersiniz? denildi. «Bu sıddik olanların yeme tarzıdır,» dedi. Peki iki öğün yiyenlere ne dersiniz? denildi. «Bu mümin olanların yeme tarzıdır,» dedi. O halde günde üç öğün yiyenler hakkında fikriniz nedir? denildi. «Bari ailene söyle de sana ahırda bir yemlik yapsınlar,» diye cevap verdi.
Yahya b. Muaz, «Açlık nur, tokluk nâr (ateş) dır. îştah oduna benzer, ondan ateş meydana gelir, bu ateş sahibini yakmadan sönmez,» demiştir.

Ebu Nasr Serrac Tûsi diyor ki: «Sûfîlerden bir zat bir şeyhin huzuruna gelmiş, şeyh misafirine yemek ikram etmiş, sonra kaç gündür yemek yemedin, diye sormuş. Beş gün, cevabını alınca demiş ki: Senin açlığın cimrice bir açlıktır. Üzerinde (dervişlere has) elbise var, nasıl acıkabilirsin? Fakirlerin (ve dervişlerin) açlıkları bu çeşitten bir açlık değildir».

Ebu Süleyman Darâni, «Gece sabaha kadar namaz kılmaktan, akşam bir lokma eksik yemek daha fazla hoşuma gider,» demiştir.

Ebu Kasım Cafer b. Ahmed Râzi anlatıyor: «Ebu´l-Hayr Aska-lâni´nin canı balık yemek istemişti. Seneler sonra helal olarak balık yemek imkânına kavuşmuştu. Balık yemek için elini uzatınca parmağına bir kılçık batmış, bunun üzerine: Ya Rab! Helale elini iştah ile uzatanın cezası bu! Harama elini şehvetle uzatanın cezası nice olur, demişti».

Üstad Ebu Bekr b. Furek´in şunu söylediğini duymuştum: «Ailevi meşgalelerle uğraşmak, helal yoldan şehvete tâbi olmanın sonucudur. Haram yoldan şehveti teskinin neticesinin ne olacağını varın kıyas edin».
Şirazlı sûfî Rüstem der ki: «Ebu Abdullah b. Hafif bir defa davete gitmiş, yoksulluk sebebiyle müritlerinden biri ondan evvel yemeğe elini uzatmış, bunu edebe uygun bulmayan diğer müritler, şeyhten evvel yemeğe elini uzatan adamı tenkid maksadı ile önüne birazcık yiyecek koymuşlardı. Fakir derviş edebe uygun olmayan
bu hakarete, başına gelen açlık sebebiyle uğradığını anladı.

Mâlik b. Dinar, «Dünyevî arzularına galebe çalan bir kimsenin, şeytan gölgesinden bile korkar,» demiştir.
Ebu Ali Ruzbârî, «Bir sûfî beş gün açlığa tahammül edemez ve açım, derse onu derhal çarşıya götürünüz ve maişetini çalışarak kazanmasını emrediniz,» demiştir (Sûfîlik, dilencilikle olmaz).

Üstad Ebu Ali Dakkak´ın şeyhlerin birinden şunu hikâye ettiğini işitmiştim: «Cehennemlik kimselerin iştiha ve arzuları perhizkârlıklarına (ve yemeden sakınma hallerine) galebe çaldı. Bundan dolayı rezil oldular,» demiştir.
Yine Ebu Ali´den işittim, şöyle diyordu: «Sûfînin birine, iştahın yok mu? diye sorulmuş, o da: iştahım var ama perhiz yapıyorum, diye cevap vermişti».

Yine Dakkak der ki: «Sûfîlerden birine, iştahın ve yeme arzun var mı? diye sorulmuş, o da: Arzu etmemeyi arzu ediyorum, diye cevap vermişti. Bu fikir evvelkinden daha mükemmeldir».

Ebu Nasr Timâr diyor ki: «Bir gece Bişr Hafî bize gelmişti. Ona: Seni bize gönderen Allah´a hamdolsun, Horasan´dan gelen pamuğu kızım eğirdi, ipliği sattı, bize et aldı, iftarı burada birlikte yaparız, dedim. Şöyle dedi: Birinin yanında yemek yemek âdetim olsa sizde yerdim. Sonra ilâve etti: Senelerdir canım patlıcan yemek istiyor, fakat bunu yemek mümkün olmadı. Et yemeğinin içinde helal patlıcan da var, dedim, öyle ama patlıcan yeme arzum safvet bulmadıkça (durulmadık...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hüzün - Açlık - Tevazu
« Posted on: 28 Mart 2024, 20:00:33 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hüzün - Açlık - Tevazu rüya tabiri,Hüzün - Açlık - Tevazu mekke canlı, Hüzün - Açlık - Tevazu kabe canlı yayın, Hüzün - Açlık - Tevazu Üç boyutlu kuran oku Hüzün - Açlık - Tevazu kuran ı kerim, Hüzün - Açlık - Tevazu peygamber kıssaları,Hüzün - Açlık - Tevazu ilitam ders soruları, Hüzün - Açlık - Tevazu önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes