๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => 7 Hadis İmamının İttifak Ettikleri Hadisler => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 23 Mart 2011, 16:05:56



Konu Başlığı: Nikah bölümü
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 23 Mart 2011, 16:05:56
ONBİRİNCİ BÖLÜM
 
NİKAH BÖLÜMÜ [627]

 
1.  Mehrin Miktarı

 

164. Sehl b. Sa'd es-Sâadî (r.a)'tan rivayet edilmiştir: Bir kadın, Resulullah (s.a.v)'e gelip ona:

Ey Allah'ın resulü! Nefsimi, sana hibe etmek için geldim' dedi.

Resulullah (s.a.v), kadına baktı. Bakışını, yukarıya kaldırıp doğrulttu. Sonra da başını aşağıya indirdi. Kadın, Peygamber (s.a.v)'in, kendisi hakkında herhangi bir hüküm vermediğini görünce oturdu. Bunun üzerine sahabilerden birisi, ayağa kalkıp:

Ey Allah'ın resulü! Senin bu kadına ihtiyacın yoksa, bu kadını, benimle evlendir' dedi. Resulullah (s.a.v), (bu sahabiye):

(Mehir olarak) yanında neyin var?' diye sordu. Sahabi:

Hayır, vallahi, ey Allah'ın resulü! (Yanımda hiçbir şey yoktur) diye cevap verdi. Resulullah (s.a.v):

(Haydi) ailenin yanına git, (kadına mehir olarak bir şey vermen için bir şeylere) bak. Bir şey bulacak mısın?' buyurdu.

Bunun üzerine sahabi, gitti. Sonra dönüp geldi:

Hayır, vallahi! Hiçbir şey bulamadım' dedi. Resulullah (s.a.v):

Bak, demnirden bîr yüzük bile olsun (bul getir)' buyurdu. Bunun üzerine sahabi, yine gitti. Sonra dönüp geldi:

Hayır, vallahi, ey Allah'ın resulü! Demirden bir yüzük bile bulamadım. Sadece (belimden aşağısını örten şu) izanm var.

(Sehl b. Sa'd der ki: Bu fakir sahabinin ridası bile yoktu.) Bunun yarısını, (kadına mehîr olarak) verebilirim' dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v):

Bu izarınla ne yapabilirsin? Onu sen giyersen, kadının üstünde ondan bir şey bulunmaz, açıkta kalır. Kadın giyerse, senin üzerinde ondan bir şey kalmaz, (be defa da) sen çıplak kalırsın' buyurdu.

Bunun üzerine o sahabi, bulunduğu yere oturdu. Bu oturuşu uza-yınca (ümitsiz bir halde) kalkıp gitti. Peygamber (s.a.v), bu sahabinin (ümitsiz bir şekilde) arkasını çevirip gittiğini görünce, onu(n geri getirilmesini) emretti. Bunun üzerine o sahabi, çağırıldı. Geldiği zaman, ona:

Kur an dan senin ezberinde ne var?1 diye sordu. Sahabi:

Ezberimde; şu sure, şu sure var' diye bazı sureleri saydı. Peygamber (s.a.v), ona:

Sen bu sureleri, ezberinden okuyabiliyor musun?' diye sordu. Sahabi:

Evet, (okuyabiliyorum)' diye cevap verdi. Resulullah (s.a.v):

Öyleyse git! Kuran d an ezberindeki sureleri (kadına öğretmen) karşılığında seni bu kadınla evlendirdim' buyurdu. [628]

Bu; Kuteybe'nin, Abdulaziz ibn Ebi Hâzim'den, onun da babasından [629] naklettiği hadistir. Ya'kûb ibn Abdurrahman el-Kârî'nin rivayeti ise, [630] lafız itibariyle buna yakındır.

(Ravi) Zâide'nin hadisinde şu ifade yer almaktadır:

Haydi  git!  Onu seninle evlendirdim.  (Mehir karşılığında) ona, Kuran (dan ezberinde olan sureleri) öğret. [631]

(Ravi) Gassân'ın hadisinde ise şu ifade yer almaktadır:

Kur'an'dan ezb erindeki sureleri (kadına öğretmen) karşılığında bu kadım sana nikahladım. [632]

(Ravi) Fudayl b. Süleyman'ın hadisinde ise şu ifade yer almaktadır:

Peygamber (s.a.v), kadına doğru bakışını alçaltıp yükseltti. Fakat kadına cevap vermedi. Bunun üzerine sahabilerden birisi:

Ey Allah'ın resulü! Bu kadını, benimle evlendir!' dedi. Resuluüah (s.a.v):

Yanında (mehir olarak verecek) herhangi bir şey var mı?' buyurdu. Sahabi:

Yanımda (mehir olarak verecek) hiçbir şeyim yok' dedi. Resulullah (s.a.v):

Demirden bir yüzük de mi yok?1 buyurdu. Sahabi:

Demirden bir yüzük de yok. Fakat ben, şu üstümdeki elbisemi ikiye bölüp yansım kadına (mehir olarak) verebilirim. Diğer yarıyı da kendim alırım' dedi. Resulullah (s.a.v):

Bu olmaz. Ezberinde Kur'an'dan bir şey var mı? buyurdu. Sahabi:

Evet, (var)!' dedi. Resulullah (s.a.v):

Haydi git! Ezb erindeki Kur'an (surelerini kadına öğretmen) karşılığında seni o kadınla evlendirdim' buyurdu.[633]

(Ravi) İbnü'l-Medînî'nİn rivayetinde ise Sehl b. Sa'd şöyle der:

Ben, Resuluîlah (s.a.vj'in yanında (bulunan) bir topluluğun içinde idim. O sırada bir kadın gelip:

Ey Allah'ın resulü! Bu kadın, nefsini sana hibe etmiştir (seninle evlenmek istemektedir). [634] Sen, bu kadın hakkındaki görüşünü ortaya koy' dedi.

Resulullah (s.a.v), kadına hiçbir cevap vermedi. Sonra kadın ikinci defa yine ayağa kalkıp:

Ey Allah'ın resulü! Şüphesiz bu kadın, kendi nefsini sana hibe etmiştir. Şimdi sen bu kadın hakkındaki görüşünü bildir1 dedi.

Resulullah (s.a.v), yine bu kadına hiçbir cevap vermedi. Sonra kadın üçüncü kere ayağa kalkıp:

Ey Allah'ın resulü! Şüphesiz bu kadın, kendi nefsini sana hibe etmiştir. Şimdi sen bu kadın hakkındaki görüşünü kullan' dedi. [635]

Bunun üzerine bir adam, ayağa kalkıp:

Ey Allah'ın resulü! Bu kadını, benimle evlendir' dedi. Resulullah (s.a.v):

Yanında (mehir olarak verecek herhangi) bir şey [636] var mı?' buyurdu. Sahabi:

Hayır, (yok)' dedi. Resulullah (s.a.v):

Haydi git! (Mehir olarak verecek bir şey) araştır. Demirden bir yüzük bile olsa (bulup getir)' buyurdu.

Bunun üzerine sahabi, gitti. (Mehir olarak verecek bir şey) araştırdı. Sonra gelip:

(Mehir olarak verecek) hiçbir şey bulamadım. Demirden biri yüzük bile bulamadım1 dedi. Resulullah (s.a.v):

Ezberinde Kur'an'dan bir şey var mı?' diye sordu. Sahabi:

Ezberimde; şu sure ve şu sure var' dedi. Resuiullah (s.a.v):

Haydi git! Ezberindeki Kur'an (surelerini kadına öğretmen) karşılığında o kadını sana nikahladım' buyurdu.[637]

Muhtasar şekildeki diğer bir rivayet ise şu şekildedir:

Peygamber (s.a.v), adama:

Demirden bir yüzük bile olsa (bulup o mehirle) evlen' buyurdu. [638]

Nesâî'nin konu ile ilgili rivayeti ise şu şekildedir:

Ben, Resulullah (s.a.v)'in yanında (bulunan) bir topluluğun içinde idim. Bir kadın:

Ey Allah'ın resulü! Bu kadın, nefsini sana hibe etmiştir. Sen, bu kadın hakkındaki görüşünü ortaya koy' dedi.

Resulullah {s.a.v) susup hiçbir cevap vermedi. Kadın tekrar ayağa kalkıp:

Ey Allah'ın resulü! Bu kadın, nefsini sana hibe etmiştir. Sen, bu kadın hakkındaki görüşünü bildir? dedi.

Bunun üzerine bir adam ayağa kalkıp:

Bu kadını, benimle evlendir' dedi. Resulullah (s.a.v):

(Mehir olarak verecek) bir şeyin var mı?' diye sordu. Sahabi:

Hayır, (yok)1 diye cevap verdi. Resulullah (s.a.v):

Git! Demirden bîr yüzük bile olsa (bulup getir)' buyurdu.

Sahabi, gidip (kadına mehir olarak verecek bir şey) aradı. Sonra (hiçbir şey bulamadan dönüp geri) gelip:

Demirden bir yüzük bile olsa (mehir olarak verecek hiçbir şey) bulamadım' dedi. Resulullah (s.a.v):

Ezberinde Kur'an'dan bir şey var mı?' diye sordu. Sahabi:

Evet! Şu ve şu sureler var' diye cevap verdi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v):

Ezberindeki Kuran (bu kadına mehir olarak öğretmen karşılığında) seni bu kadınla nikahladım' buyurdu.



[627] Nikâh (=evlenme) kelimesi, sözlükte; birleştirmek, katmak, evlenmek akdi ve cinsel İlişki gibi çeşitli manalara gelmektedir.

Terim olarak ise, şer'an nikahlanmalarında bir engel bulunmayan bir erkek ile bir kadının birbirlerinden istifade etmek arzusuyla yaptıkları sözleşmeye denir. Nikah, karı-koca arasında birlikte yaşamaya ve karşılıklı yardımlaşmaya imkan veren ve taraflara karşılıklı hak ve ödevler yükleyen bir sözleşmedir. Bu sözleşme, her şeyden Önce birbirleriyle evlenmeleri dinen ve hukuken mümkün olan iki kişi arasında ve iki şahit huzurunda yapılır.

Şahitlerin mevcudiyeti, bu sözleşmeye açıklık kazandırmak ve evlilik ilişkisini etrafa duyurma hedefine yöneliktir, (ç)

[628] Buhârî, Nikâh 6, 32; Müslim, Nikâh 76-77 (1425); Ebu Dâvud, Nikâh 29-30 (2111); Tirmİzî, Nikâh 23 (1114); Nesâî, Nikâh 62; İbn Mâce, Nikâh 17 (1889);" Ahmed b. Hanbel, 5/336

[629] Buhârî, Nikâh 6

[630] Buhârî! Nikâh 35, Fezâİlu'I-Kur'an 23; Müslim, Nikâh 76 (1425)

[631] Müslim, Nikâh 77 (1425)

[632] Buharı, Nikâh 32

[633] Buhârî, Nikâh 37

[634] Bir kadının, mehirsiz olarak evlenmek üzere kendisini Hz. Peygamber (s.a.v)'e arzetmesi caizdir. Nitekim Ahzab: 33/50 ayeti de bunu ifade etmektedir.

Buhârî ise, bu hadisi bakarak bir kadının kendisini salih bir kimseye arzefmesinin caiz olduğuna hükmetmiş ve bunun sadece Resulullah (s.a.v)'e özgü bir durum olmadığını, bab başlığında dile getirmiştir, (ç)

[635] Kadın, kendi mehrini, Resulullah (s.a.v)'e hibe etmek suretiyle onunla evlenmek istemektedir. Resulullah {s.a.v} ise kadını, reddedilmiş duruma düşürmemek İçin susup cevap vermemiş.

Yine kadının, kendisini, birinci ve ikinci arz edişinde, Resulullah (s.a.v)'in susmak suretiyle cevap vermesini, kadına red cevabı vermekten utanmasıyla açıklamak mümkün olduğu gibi, bu mesele ile ilgili bir vahyin gelmesini beklemiş olmasıyla yada o kadına uygun bir cevap vermek için düşünmüş olmasıyla da açıklamak mümkündür, (ç) 

[636] Evlenilmek istenen bir kadına, yeteri kadar mehir vermek gerekir. Ancak mehir, Nikâh akdinin sıhhatinin şartı olmayıp lüzumunun şartıdır. Evla olan, nikâh akdedilirken mehri sözkonusu edip mikdarını tespit etmektir. İleride bu konuda çıkması mümkün olan bazı anlaşmazlıkları önlemek İçin en uygun tedbir budur. Ayrıca mehri acele olarak vermek, müstehabör.

Manası genel olan bir lafzın, karineyle tahsis edilmesi caizdir. Çünkü metinde geçen "Yanında (mehir olarak verecek herhangi) bir şey var mı?" cümlesindeki "şey" lafzı, azı da çoğu da, kıymetliye de kıymetsizi de kapsayan genel bir lafızdır.

Mal denebilecek her şey ve mal ile değiştirilmesi mümkün olan her menfaat, az da olsa mehir olabilir. Nitekim alimlerin büyük çoğunluğu bu görüştedir. İmam Şafiî'ye göre; mehir karşılığında kadına Kur'an öğretmek caizdir. İlk dönem Hanefi alimlerine göre ise, Kur'an Öğretme karşılığında mehir kabul etmek caiz değildir. Çünkü mehrin, kendisinden istifade edilen bir mal olması gerekir. Bu konudaki delil "Onları, mallarınızla istemeniz size helal kılındı" (Nisa: 4/24) ayeti ile "Bîr mehir belirlediğiniz takdirde henüz dokunmadan onları boşamişsanız belirlediğinizin yansım (onlara) verin" (Bakara: 2/237) ayetidir. Ayetin birinde mehirden, "mal olarak" bahsedilmekte, diğerinde İse "yarısından" söz edilmektedir. Bir şeyi ikiye bölebilmek için o şeyin maddi bir mal olması gerekir.

Ayrıca Resulullah (s.a.v)'in, Kur'an'dan bazı sureler karşılığında bir kadını evlendirdiğini ifade eden hadis, ahad yoluyla geldiği için bu konuda Kur'an'in hükmü terk edilemez. Ibn Abidin'in ifadesine göre; son devir Hanefi alimleri, Kur'an öğretmenin mehir sayılabileceğini söylemişlerdir. Hanefi alimlerini son devri ile İlk devri arasındaki bu görüş ayrılığı; Kur'an'ı, ücret karşılığında öğretmenin caiz olup olmadığı meselesinden kaynaklanmaktadır. Bu tür meselelerdeki ihtilafların kaynağı; hüccet ve delillerin farklı oluşu değil, asrın getirdiği ihtiyaç ve şartların farklı oluşudur. Çünkü son devir alimlerinin içinde bulunduğu şartlar, ilk dönem alimlerin zamanında bulunsaydı, onlar da ücret karşılığında Kur'an'ı okutmanın caiz olduğuna ve dolayısıyla Kur'an'dan bazı sureleri öğretmenin mehir sayılabileceğine hükmedebilirlerdi.

Hanefilere göre; mehrin en az miktarı, ilk asırda 10 dirhem gümüş, yani iki koyun bedelidir. En üst sınırı yoktur, (ç)

[637] Buhâri, Nikâh 50

[638] Buhâri, Nikâh 51