Resûlullah efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem otuz beş yaşındayken yağan yağmur ve seller Kâbe'nin duvarlarını yıpratmıştı. Mekkeliler, binâyı yeniden inşâ etmeye başladılar. Hacer-ül-esved taşını yerine koyma sırası gelince; her kabîle onu koyma şerefine kendisi kavuşmak istediğinden aralarında tartışmalar büyüdü. Dört beş gün süren bu anlaşmazlık sebebiyle neredeyse kan dökülecekti. Sonunda orada bulunanlar, Benî Şeybe kapısı tarafından ilk gelen kimsenin hakemliğini kabûl etmeye karar verdiler. O kapıdan girecek kimseyi beklemeye başladılar. O sırada Muhammed-ül-emîn lakabıyla bilinen ve hep kendisine güvenilir dedikleri Muhammed aleyhisselâm kapıdan girdi. İşte Muhammed-ül-emîn O'nun hükmüne râzıyız dediler. Peygamber efendimiz bir örtü üzerine Hacer-ül-esvedi koyup her kabîleden bir kişiye tutturarak taşı yerine yerleştirdi. Böylece büyük bir anlaşmazlık Muhammed-ül-emînin hakemliğiyle son buldu. (Molla Miskîn, İbn-i Hişâm, Abdülhak Dehlevî)
Bu hikaye yine peygamberimizin ne olursa olsun yalan söylemediğini ve peygamberimizin güzel ahlakını örnek almamız gerektiğini belirtmektedir.
Muhammed Emin , Hz. Muhammed'e düşmanlarının dahi "güvenilir" olduğunu kabul ederek verdikleri ve söylemekten çekinmedikleri isimdir.Biz her şey gibi güvenilir olmayı da Rabbimizden ve Efendimizden öğreniriz. Çünkü Kâinâtın Efendisi öyle buyuruyor:
“Emanet, insanların kalplerinin tâ derinliklerine kök salıp yerleşti. Sonra Kur’an indi. Böylece insanlar Kur’an’dan ve Sünnet’ten emaneti öğrendiler.” (Buhârî, Rikak 35)
[
Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın